Büyükannem translate French
1,977 parallel translation
Batıya gitmeliymişiz, büyükannem Oklahoma'da
Il dit qu'on devrait aller au nord, chez ma grand-mère en Oklahoma
Büyükannem ne dedi biliyor musun?
Tu sais ce que disait ma grand-mère?
Büyükannem bir tür kanser olmuş.
Ma grand-mère a un cancer.
Benim de büyükannem.
Ma grand-mère est morte.
- Büyükannem sana çörek yolladı.
- Mamie t'a fait de la tarte.
Sanırım büyükannem düğünümüzü planlamaya başlamıştır bile.
Ma grand-mère doit être en train de préparer le mariage.
Büyükannem de yavaştı ama yaşlıydı da.
Ma grand-mère était lente, mais vieille.
- Büyükannem tuvaletten düştü.
- Mamy est tombée des W.-C.
Öncelikle, o kuzen Billy'nin düğünüydü ve büyükannem ölmemişti.
Eh bien, tout d'abord, c'était au mariage du cousin Billy et Grand-mère n'était pas morte.
Peki ya büyükannem, büyükbabam?
Et papy et mamie?
Büyükannem ziyarete mi geliyor?
Grand-Mère va venir nous voir?
Büyük - büyük-büyük-büyükannem bir kızılderiliydi.
Mon arrière, arrière... arrière, grand-mère était une Lenape. - Lenape.
Paralel evrende çok eğlendim ama büyükannem öldü.
Et j'ai eu du bon temps dans cet univers parallèle, mais ma grand-mère est morte.
Büyükannem Nancy Patterson, tavan arasında asılı bulundu. 1962'de.
Ma grand-mère Nancy Patterson a été retrouvée pendue dans son grenier en 1962.
Büyükannem Nancy, bütün eski fotoğrafların arkasını yazarmış.
Grand-mère Nancy écrivait derrière toutes ses photos. Regardez.
Annem, büyükannem Nancy hakkında konuşmayı sevmiyor.
Ma mère n'aime pas que je parle de grand-mère Nancy.
Büyükannem derdi ki, "Tekrar dile, Çünkü, son seferinde, kötü şansın vardı."
Ma grand-mère disait toujours, "Espère encore, parce que t'as pas eu de chance avec la dernière".
Büyükannem bile buradan yürüyebilirdi.
Ma grand-mère aurait pu aller déposer ce ballon.
Büyükannem ve onun briç klubünü getirsem daha kolay biterdi.
J'aurais dû appeler ma grand-mère et son club de bridge pour bosser ici.
Biliyorum, büyükannem bütün gün pencereleri açık tutardı ama ben öyle yapınca kendimi güvende hissedemiyorum.
Mamie laissait toujours les fenêtres ouvertes, mais je me sens pas en sécurité pour l'instant.
Büyükannem kaza geçirmiş.
Ma grand-mère a eu un accident.
Büyükannem, sen takımdayken de domuzlarla ilgili böyle bir şaka yaptığını anlattı.
Mamie m'a raconté pour la blague des cochons quand tu étais dans une équipe.
Bu büyükannem.
- Bonsoir.
Büyükannem misiniz?
Êtes-vous ma grand-mère?
Büyükannem de böyle sahte mücevherleri çok kullanır. Güzel görünürler.
Ma grand-mère porte beaucoup de faux bijoux, elle aussi.
Bunlar büyükannem ve büyükbabama aitti.
Elles appartenaient à mes grands-parents.
Aslında, nasıl yapılacağını büyükannem öğretti.
Tu sais... ma grand mère m'a appris comment faire.
Büyükannem bu akşam Beyaz Parti'de eşin olacağımı söyledi.
Tu as dit à ma grand-mère que je serai ton rancard à la Fête Blanche, ce soir?
Büyükannem Deb, çok dar pantolonlar giyebilir.
Ma grand-mère Deb porte des pantalons vraiment serrés.
# Sıçayım, büyükannem öldü #
" Putain, grand-mère est morte,
Asla bir büyükannem olmamasıydı.
- Ne jamais être grand-mère.
Siz çocuklar benimle hiç takılmıyorsunuz, beni hiç yaptığınız şeylere davet etmiyorsunuz ama şimdi büyükannem bana 100 dolar verdi diye birden grubunuza katılmamı istiyorsunuz.
Vous traînez jamais avec moi, et vous m'invitez jamais, mais vous avez besoin de moi parce que j'ai 100 $.
Sahte bir şekilde ölen büyükannem, müzeye bomba ihbarında bulunacak.
Ma grand-mère qui a simulé sa mort appelle pour une alerte à la bombe.
Büyükannem bana 100 dolarlık bir çek verdi.
Ma mamie m'a donné un chèque de 100 $.
Büyükannem gibi diğer yaşlılara benzemiyorsun.
Tu ne ressembles aux autres vieilles personnes. Comme ma mamie.
- Büyükannem Fuller'ı hatırlıyor musun?
- Tu te souviens de Mamie Fuller? - Bien sûr.
Büyükannem orada yaşıyor.
Ma grand-mère y vit.
Büyükannem voodoo'yla uğraşmayı severdi.
Ma grand-mère a toujours été bien près du vaudou.
Büyükannem huzur içinde yatsın, bana hepsini anlatmıştı...
Ma grand-mère, qu'elle repose en paix, me disait tout...
- Ama benim büyükannem yok ki.
Mais je n'ai pas de grand-mère.
- Bu, büyükannem Pearl.
Grand-mère Pearl.
İşin ilginci, hayalimde karanlıkta parlayan şimşek boncuğu takan büyükannem yoktu.
Je n'y voyais pas ma grand-mère avec des orgasmo-perles.
- Anlaşıldı. Belki büyükannem yapar.
– Grand-mère peut le faire.
Evet. Ben ve büyükannem.
Moi et ma bubbe.
Çünkü, büyükannem opera için sezonluk bilet almış ve gelemeyecek gelip Phantom'u görmek ister misin?
Parce que ma bubbe a des billets pour l'opéra et elle ne peut pas y aller. Tu veux voir Le fantôme?
Büyükannem... Dostum, büyükannem çok kızacak.
Ma bubbe va être furax.
Büyükannem ne olacak? Onun peşine de düşmezler herhâlde.
Et ma bubbe, elle est en danger?
- Evet, büyükannem burada.
- Ouais, ma grand-mère est ici.
- Büyükannem mi?
- Ta grand-mère?
Küçükken büyükannem sırtında taşırdı beni sık sık.
Ma grand-mère avait souvent l'habitude de me porter sur ses épaules.
- İşte büyükannem. Hadi.
Allez, on décolle.
büyük 617
büyükanne 565
büyükbaba 717
büyük anne 71
büyük patron 23
büyük mü 50
büyük ihtimalle 122
büyük iş 25
büyük iskender 25
büyük baba 86
büyükanne 565
büyükbaba 717
büyük anne 71
büyük patron 23
büyük mü 50
büyük ihtimalle 122
büyük iş 25
büyük iskender 25
büyük baba 86