Demek istediğim translate French
14,613 parallel translation
İşte bu tamda demek istediğim.
C'est exactement ce dont je parle.
Demek istediğim, madem boşanmıyorsunuz, neden ayrı yaşayacaksınız?
Je veux dire, si vous ne divorcez pas, alors pourquoi avez-vous besoin de temps chacun de votre côté?
Demek istediğim vurulan oydu.
Je veux dire, c'est celui qui S'est fait tiré dessus.
Demek istediğim sende okuldaki kızlardan bazılarıyla birşeyler yaşamışsındır.
Je veux dire, tu as eu des béguins. Et il y a eu... il y a eu toute cette histoire avec la fille à l'université.
Demek istediğim... senin heteroseksüel olmanı tercih ederim.
Ce que je veux dire c'est... Je veux que tu sois hétéro.
Sadece hayat, demek istediğim...
Le vie, je veux dire. je
Demek istediğim yalnızca- -
Ce que je dis, c'est seulement que
Demek istediğim içepatlamayı biz icat ettik.
Je veux dire que nous quasiment inventé l'implosion.
Yani, demek istediğim- - Şey olduğunu söylemi- -
Enfin, je veux dire Je ne n'insinue pas que
- Hayır, demek istediğim...
- Non, je veux dire...
Demek istediğim herhangi bir şekilde, agresif davranıyor mu?
Ce que je voulais dire c'est... a-t-il agit méchamment d'une certaine manière?
Hayır, demek istediğim, seni neden arayayım?
Non, je veux dire, pourquoi je t'appelerai?
Demek istediğim, bahsi geçen sıçanlar ne kadar çabuk çoğalıyorsa beslenmeleri de lazım.
Étant donné la rapidité avec laquelle les rats se multiplient, ils ont besoin d'être nourri.
Demek istediğim, bu mümkün.
Je veux dire que c'est possible.
Demek istediğim ;
Parce que :
Demek istediğim... Uzun bir süre... insanlarla konuşmadan yaşadım.
Le fait est que... je suis resté longtemps sans parler à personne.
Demek istediğim, her yer falan olamaz.
Ce que je veux dire c'est que ça n'a pas pu se prendre n'importe où.
- Demek istediğim sizi NYPD dedektifi olmak için bile yeterli olduğunuzu düşündüren şey nedir?
- Ce que je veux dire c'est... Qu'est-ce qui vous fait penser que vous êtes qualifiée pour être ne serait-ce qu'un lieutenant de la Police de New York?
Sadece demek istediğim, Callie'nin telefona cevap vermemesi biraz garip.
Je dis juste que je pense que c'est bizarre que Callie ne réponde pas au téléphone.
Herneyse, demek istediğim, telefonlarını kapatmalarının bir sebebi olabilir, o da bizim onları bulmamızı istememeleri.
Enfin bref, ce que je veux dire, c'est que s'ils les éteignent, c'est qu'ils ne veulent pas être trouvés.
Demek istediğim ; Kat ve Talya. Hayat çok kısa biliyorsun ya.
D'abord c'était Kat, puis Talya et... la vie est trop courte.
- Demek istediğim, neden çölün ortasındaki plajdalar, ve büyük bir tatil yeri yok avukatların ve kameraların olduğu?
- Je veux dire, C'est peut-être pour ca qu'ils sont sur une plage déserte et pas dans un grand centre avec des avocats et des caméras.
- Demek istediğim, onun uçak modu var.
- Je veux dire, il a un mode avion.
Yani... demek istediğim...
Je veux dire... Je veux dire...
Hayır, bak, demek istediğim, masaları taşıyoruz.
Non, regarde, on change de bureaux.
- Hayır, aşağı yönlü 45 derecelik, bir açı ile, demek istediğim muhtemelen onlara şuradan ateş edildi.
Non, leurs blessures sont en angle descendant, peut-être 45 degrés, ce qui signifie qu'ils ont tous été probablement tués de là-haut.
Demek istediğim, ne oldu da böyle tepki verdi?
Je... veux dire, qu'est-ce qui pourrait la faire réagir comme ça?
Demek istediğim o değildi...
Je veux dire prétendre ne pas...
Demek istediğim ; sen Brennan değilsin, tamam mı?
Je pense que vous n'êtes pas Brennan, ok?
Demek istediğim, bir gün sıradan bir insansın.
Un jour, tu es une personne normale.
Demek istediğim halk ona takıntılı hale getirildi.
Le public est obsédé, c'est ça que je veux dire.
Demek istediğim, görünüşe bir kişi her zaman prensesin yanıdaydı. O da Kişisel koruması.
On dirait que la seule personne avec qui elle a réellement passé du temps était son garde du corps.
- Demek istediğim o değildi.
Ce n'est pas ce que je voulais dire.
Demek istediğim gerçekten kendinden nefret etmek.
Je veux dire... que tu te détestes vraiment. C'est le pouvoir.
Demek istediğim çok rahatsız edecekse bunu ben devralabilirim.
- Je dis juste, je peux m'en occuper si c'est trop personnel.
Demek istediğim burada olma nedenin o değil.
J'ai dit : ce n'est pas pour ça que tu es là.
Demek istediğim... - Tamir etmemize gerek yok.
- Je dis avoir compris que...
Hayır, demek istediğim ben baltalı adam mıyım?
Ce que je te demande c'est si je suis un mec du genre "hache"
Demek istediğim, belki de ailesi harp zenginidir ama bunu yapabileceğini gerçekten düşünüyor musun?
Peut-être que ses parents tirent profit de la guerre, mais tu penses vraiment qu'elle est capable de faire ça?
Demek istediğim, fikir şu, çağırdığında işini düzgün yapmayan sosyal görevliler, uygun olmayan koruyucu aileler, evlat edinilmeyi sürekli kendi yöneten hakimler.
Mais, je veux dire, l'idée est de parler des assistants sociaux qui ne font pas leur travail, des familles d'accueil inaptes, des juges qui continuent de prendre des décisions contre les adoptions.
Demek istediğim, bazen insanlar ilişkilerini ihmal ederler çünkü " biz evliyiz ve çocuklarımız var,...
Ce que je veux dire c'est, parfois les gens pensent qu'ils peuvent négliger la relation parce que
Demek istediğim Ray resmen belayı çekiyor.
Ce que j'essaie de dire c'est que, Ray est un aimant à problèmes.
- Demek istediğim bu geçici bir şey.
- Non, je dis juste que c'est temporaire.
Demek istediğim. sorgulayacak Nazi kalmayacak yakında. efendim arkada bıraktıklarından devam etmenizi öneririm.
Nous n'avons presque plus de nazis à interroger, donc je suggère de nous concentrer sur leurs chauffe-dos.
Demek istediğim ailelerimiz çok yakın.
Je veux dire, notre famille est tellement proche.
Demek istediğim, işe yaracak bir fikrim var.
Mon point est, que j'ai une idée et je pense qu'elle peut marcher
Demek istediğim, evet kazandık,... ama onun hafife alınmaması gerektiğini de görmüş olduk.
Nous avons gagné, mais il se croit plus fort.
Demek istediğim, geri dönenler ya onlar olmazsa?
Je veux dire, que se passe-t-il si ce ne sont pas eux qui reviennent?
Demek istediğim geçmişine bir bak.
Je veux dire, quand on regarde son passé...
Demek istediğim bir taraftan Vasco da Gama gibi gezegenler arası yolculuk yapan ilk turist sensin ama diğer taraftan aileni düşünmeye baş- - Sen?
Et toi?
Demek istediğim, şu an, sadece...
Je veux dire, actuellement, je suis... en train de conduire sur l'autoroute de...
demek istediğim şu 35
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim şu ki 19
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim şu ki 19
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim de bu 21
istediğim 46
istediğimi yaparım 42
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
demek 970
demektir 116
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56
istediğim 46
istediğimi yaparım 42
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
demek 970
demektir 116
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56