Değişik translate French
3,150 parallel translation
Son bir kaç günde onun değişik davrandığını hissettin mi?
{ \ pos ( 192,230 ) } Ces derniers jours, elle agissait bizarrement?
Bu iki tabloyu buraya doğanın değişik kısımları birbirleriyle tezat oluştursun diye koydum.
Je l'ai mis là pour contraster leurs vues différentes de la nature.
Evet, görmenin pek çok değişik yolu vardır.
Il existe différentes façons de voir.
Down sendromluların bizden daha değişik olduğunu duymuştum, fakat sen değilsin.
Tu sais, j'avais entendu dire que les gens trisomiques étaient différents de nous, mais tu ne l'es pas.
Belkide değişik bir şey resim misal?
Ecoute, ton pote est branché, peut-être un tableau?
Hayır, 3 tane farklı kız arkadaşım var 3'ü de değişik olsun.
Mais non, ce sont trois filles différentes. Il me faut 3 cadeaux différents.
Değişik yerlere gömdüm.
Je l'ai enterré partout.
Değişik bir mizah anlayışı.
J'adore. C'est fantaisiste.
Bu gün piyasada değişik temalar var...
Il y a plusieurs thèmes qui marchent en ce moment.
Zaten bu gece dört değişik partiye falan davet edildim ve bunların biri de, ünlü birinin evinde.
Non, merci. { \ pos ( 192,200 ) } J'ai été invitée à quatre fêtes ce soir { \ pos ( 192,200 ) } et l'une d'entre elles se passe chez une célébrité.
Descartes'e sorarsan ; zıhını ve vücudu aynı anda iki değişik mekanda var olabilir.
Selon Descartes, son corps et son esprit pourraient être à deux endroits différents.
Burdaki tek işim ünlü yerleri gezmek, değişik yemekler denemek, ve Carolina Panterleri takımının kredi kartıyla para saçmak!
Je suis là pour voir les curiosités, manger la nourriture du pays et distribuer quelques shekels avec ma carte de crédit des Panthers.
Çok fazla doymazsın ama bir sürü değişik tat alırsın!
Ça bourre pas, mais y a toutes sortes de goûts!
Biraz daha düşünmem gerek, ama birkaç değişik kıyafet göstersek meselâ...
Euh, il faudrait que je réfléchisse, mais ça serait sans doute bien de montrer un tas de tenues différentes...
Bana içinde en az üç değişik madde olan üç tane kokteyl bulun.
Donnez-moi trois cocktails avec au moins trois ingrédients chacun.
Orada işler değişik bir düzene göre yürüyor ve Harry Belafonte bunun dışında kalıyor.
Ils ont leur façon de faire les choses et Harry Belafonte n'en fait pas partie.
Bu tempoda, Güneş ışığının önce Güney ve sonra Kuzey Yarım Küreye değişik açılarda düşüşünü ve bizi yıllık yaz kış döngüsü boyunca sürüklemesini gözlemleyebiliriz.
À cette vitesse, nous pouvons voir que les deux hémisphères sont inclinés vers la chaleur du Soleil, nous donnant le cycle annuel des saisons.
Ben ve Amber sisteme girip çıkıyorduk, Ama Alex 5 yılda 17 değişik ailenin yanında kaldı
Amber et moi, on a pas mal bougé, mais Alex, il a été placé dans 17 foyers d'accueil en cinq ans.
Bu filmde, fizik kurallarının tüm Güneş sisteminde, nasıl benzersiz atmosferimizi yarattığını, ve aynı kuralların, nasıl değişik ve farklı atmosferler yarattığını açıklamak istiyorum.
Dans ce film, je veux expliquer comment les lois de la physique qui ont créés notre atmosphère, sont les mêmes lois qui ont créés de nombreuses et diverses atmosphères à travers le système solaire.
Güneş sisteminde atmosferi bizimkiyle aynı içeriğe sahip olan yerler var. Fakat formülü biraz karışık ve değişik olsa bile, çokta farklı olmayan dünyalara öncülük eden.
Mais il y a des lieux là-haut dans le système solaire dont les atmosphères ont les mêmes ingrédients que la nôtre, mais quand la formule et ne serait-ce que légèrement modifiée cela mène à des mondes qui sont bien différents du nôtre.
Bu, insanların değişik karakterlere ait giysileri giyip... dövüştüğü gizli bir dövüş müsabakasıymış. Birbirleriyle olağandışı yerlerde dövüşüyorlarmış.
C'est du catch souterrain où des personnes se déguisent en d'autres et se battent entre eux dans des endroits insolites.
Bunu anlamaya çalışıyorum çünkü sende değişik olan bir şeyler var.
J'essaye seulement de comprendre, car quelque chose a changé en toi. - Tu le sais.
Bazıları değişik tatlar arar, Sam.
Chacun ses goûts, Sam.
Bu birini misafir edip, değişik bir şey yapmakla alakalı.
On parle d'accueillir quelqu'un, changer les choses.
Yani, bi tür değişik...
Enfin, c'est différent...
Tabii ki, değişik tako kamyonlarına kolalar için gitmek zorundaydım.
J'ai dû aller dans un autre camion à tacos pour les cocas.
Çok değişik bir zalimlik bu. Selam.
C'est de l'acharnement.
Jules, babası geldiğinde böyle değişik konuşmaya başlar.
- Quand le père de Jules débarque, elle prend l'accent du terroir.
KDY korku ve nefret ile beslenen İspanyol Engizisyon'un değişik bir versiyonu.
Ils sont comme l'Inquisition espagnole avec une part de peur et de haine en plus.
Ne evde ne de bahçede değişik bir iz veya kıl yok.
Ni fibres, ni empreintes dans l'appart ou le jardin.
Ve en büyük tutkum da hayatımı değişik ve orijinal yollarla riske atmaktır.
Je rêve de risquer ma vie de façon étrange et originale.
Ben bir fizikçiyim ve güneş sisteminde tüm bunları ve aynı zamanda değişik ve farklı dünyaları meydana getiren doğanın evrensel kanunlarına hayranım.
En tant que physicien, je suis fasciné par comment les lois de la nature ont également formé d'autres mondes au delà de notre planète. dans le système solaire.
Staj yaparken başka doktorlarla beraber değişik teşhisler koyduğum oldu tabii ama...
Je l'ai fait avec d'autres médecins, durant mes études.
Hiç farkına vardın mı, biyolojik ailenden bahsederken babandan her zaman değişik biri gibi bahsediyorsun ama annen her zaman aynı kalıyor?
As-tu déjà remarqué que quand tu parles de tes vrais parents, ton père... est toujours une personne différente, mais ta mère reste la même?
Ona Countrywide örneğini verdik, ve ipotek faiz oranlarının 150 değişik şekilde hesaplanabileceğini gösterdik.
On lui a cité Countrywide et ses 150 différents prêts complexes à taux variable.
Chloe'nin kanı değişik bir antibiyotik özelliği göstermeye devam ederken Üsteğmen Scott'ınki normale dönmüş gibi.
Tandis que le sang de Chloe révèle toujours des propriétés antibiotiques atypiques, celui du lieutenant Scott est revenu à la normale.
Eskisinden çok daha değişik bir durumda.
On dirait qu'il a un peu changé.
Sizi, kendilerini değişik durumlara sokmayı ve masraflarını başka insanların sırtına yıkamayı seven bir çift ibne ilkokul arkadaşı sanmıştım.
Je supposais que vous étiez deux trouducs, amis depuis la primaire, qui aimaient se mettre dans différentes situations et qui improvisent aux dépens des autres.
O da, muhasebedeki gey adam Mel'in de hasta olduğunu söyledi ve değişik sonuçlar çıkardı.
J'ai dit que j'étais malade, comme Mel, qui est gay. Il en a tiré des conclusions salaces.
Değişik bir adamım değil mi?
Je suis un mec intéressant.
Çok değişik.
C'est trop bizarre.
Sanırım değişik bir siyaset algılaman var.
Je croyais que tu avais un peu de sens politique.
Değişik bir çocuk Hanna.
C'est un enfant spécial.
Sadece değişik ve seni yansıtmıyor.
... Il y a vraiment quelque chose d'étrange...
City Jerks, bazen bir hotel odasında bazen bir kulüpte falan, böyle değişik yerlerde toplanıyorlar. Bu olay, AIDS ile aynı zamanda ortaya çıktı.
- City Jerks se retrouve parfois dans une chambre d'hôtel, parfois dans un club, dans différents endroits.
Silas ve Shane'in kakalarının rengi değişik olurdu ama hiç yeşil olmadı.
{ \ pos ( 192,210 ) } Silas et Shane en faisaient d'étranges, mais jamais vert.
- Peki değişik ne anlatacağım?
Et je change quoi?
Naber popiş? Tamam, tamam.. Değişik birşeyler söyle artık.
Vas-y, donne-moi tout ce que tu as.
Bir sürü değişik kıyafeti vardı.
Elle adore se déguiser.
Değişik bir algı!
Un petit peu.
Değişik ruh hallerine giriyor.
Il a ses humeurs.
değişiklik yok 46
değişir 70
değişti 33
değiştir 41
değişiyor 42
değişim 17
değişken 23
değiştin 25
değiştim 42
değişmedi 19
değişir 70
değişti 33
değiştir 41
değişiyor 42
değişim 17
değişken 23
değiştin 25
değiştim 42
değişmedi 19
değiş 37
değişmiş 22
değişmişsin 53
değişen bir şey yok 26
değişeceğim 22
değişmemişsin 17
değişebilirim 16
değişmiş 22
değişmişsin 53
değişen bir şey yok 26
değişeceğim 22
değişmemişsin 17
değişebilirim 16