Görevini yap translate French
192 parallel translation
Lostromo, görevini yap.
Faites votre devoir.
Üzgünüm, Chadwick, sen sadece görevini yapıyordun.
Je suis désolé, Chadwick, tu ne faisais que ton devoir. C'est sans importance, Sir Humphrey.
Görevini yap.
Fais ton devoir.
Hadi bakalım, görevini yap.
Vas-y. Fais ton numéro.
Görevini yap, McPherson.
Faites votre devoir, McPherson.
Polis, görevini yapıyordu.
La police fait seulement son travail.
Posterlerim görevini yapıp, Moulin'i yok etti.
Mes affiches ont détruit le Moulin.
Sadece görevini yap.
Fais ton devoir.
Kaptanın görevini yapıp yapamadığı kararını Donanma subayları vermeli.
Vous, des officiers de la marine, devez juger le travail de Queeg.
Pekala memur bey, görevini yap.
Très bien, officier, au travail.
Şimdi, oraya gidip görevini yap şerif!
Retourne là-bas et va faire respecter la loi, shérif!
- Asker görevini yapıyor.
Ce sont des soldats. C'est leur devoir.
Tanrı, kral ve ülken için görevini yap.
Fais ton devoir, pour Dieu, le Roi et ton pays.
Demokrasi. Görevini yap ve görevini yaparken de ilahi rehberliği talep et.
Faisons notre devoir... et implorons l'aide de Dieu.
Görevini yap!
Prenez ce fusil et tenez-vous prêt.
Sadece görevini yapıyor.
Il n'a fait que son devoir.
Görevini yapıyorsun.
Vous faites votre boulot.
Git görevini yap, bebeğim.
Va t'occuper d'eux.
Bir çok nedenden ötürü. Devriye görevini yapıyor olabilir. Bir şey arıyor olabilir.
Il faisait peut-être son tour de garde, il cherchait peut-être quelque chose.
Görevini yap. Bundan böyle senin Delta Tau Chi adın'Gelincik'.
Huissier d'armes, veuillez procéder.
- Görevini yapıyorsun yani?
- On fait son devoir? - Oui.
Bırak varsınlar. Sen görevini yap.
laissent les dire et fait ton devoir.
Güvenlik görevlisini suçlama. Görevini yapıyordu.
Le garde respectait les instructions.
Khan... Kaptan Kirk sadece görevini yapıyordu.
Khan, Kirk ne faisait que son devoir.
Görevini yap sadece.
Fais ce que tu as à faire.
Gel, görevini yap.
Allez, fais-moi ton petit numéro.
- Hadi, görevini yap..
- Allez, fais-le.
Cellat, görevini yap!
- Bourreau, fais ton office.
- O sadece görevini yapıyordu.
- Il fait son boulot.
O da görevini yapıyor.
Et c'est ce qu'elle fait, là.
Çıkacak rezalete, rağmen görevini yap.
"Fais ton devoir. Affronte... " la tempête de l'indignation. "
Sen görevini yapıyordun.
Vous faisiez votre devoir.
Görevini yapıyordun.
Tu faisais ton devoir.
Anlayış gösterin, Dedektif Mackey görevini yapıyor.
Comprenez que l'inspecteur ne fait que son travail.
Hedefleri var. Biliyorsun, görevini yapıyor.
Elle a un but, tu sais, toutes ses études.
Görevini yap...
C'est ton heure
O bir savaşçıydı görevini yapıp İmparatorluğu koruyordu ve onu öldürdüm.
C'était un guerrier qui faisait son devoir : défendre l'Empire. Et je l'ai tué.
Sadece görevini yap.
- Faites votre boulot.
Sadece görevini yapıyorsun.
Vous ne faites que votre travail.
Görevini yap.
A toi de jouer.
Yap görevini, dönüşte foklar bile hayran hayran gelir peşinden.
Frottez, astiquez, et vous reviendrez en héros.
Diğer yarısı görevini yapıyordu.
L'autre moitié a fait son travail.
Foxhill, ev sahipliği görevini sen yap.
Foxhill, à vous l'honneur.
Tüm şu köşeli parçalar biyokimyasal yapıyı ayrıştırma görevini üstleniyor.
Ces compartiments de forme allongée serviraient à séparer les fonctions biochimiques.
Görevini yap, adamım.
Fais ton travail, vieux.
- Kardeşimiz görevini yapıyordu.
Tu savais que ce frère ferait son job...
Emniyet çubuğu kesinlikle görevini yapıyor görünüyor.
Il s'agit donc bien d'un accident.
Görüşmeler sonucunda Ajan Scully'nin amirlerine karşı geldiği,... ve görevini yerine getirirken itaatsizlik ettiğine karar verilerek görevden uzaklaştırılması uygun görülmüş ve bu kısa açıklama yapılmıştır.
Cette mesure s'inscrit dans le règlement de la commission disciplinaire. MIle Scully ne touchera ni paye ni indemnités tant qu'elle sera suspendue, en raison de la nature de son insubordination, et de son refus d'obéir à ses supérieurs directs.
Birinci çocuk karışacak gibi değil görevini yerine getirmek için her şeyi yapıyor.
Pas nette la First... Pour elle, tous les moyens sont bons!
Görevini iyi yapıyor.
Elle s'en sort très bien.
Artık her hücre kendi görevini kendi yapıyor.
De nos jours chaque cellule opère indépendamment.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yaptı 88
yaptın 100
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yapacağız 90
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapmış 19
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapmış 19
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yaptılar 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51
yapmak istiyorum 29
yaptılar 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51