Görüyorsunuz ya translate French
209 parallel translation
Görüyorsunuz ya Brown, işte sizin polis.
Voilà votre policier, Brown.
Görüyorsunuz ya, tam yatmak üzereydim.
J'allais me coucher.
Görüyorsunuz ya... Ben şahsen arabayı pek nadir kullanırım.
Voyez-vous, j'utilise moi-même très rarement l'auto.
Görüyorsunuz ya, askerlik sırf savaşmaktan ibaret değil, bay gazeteci.
S'il ne revient pas Faire l'armée n'est pas que faire la guerre, M. Le Journaliste.
Görüyorsunuz ya sizinle tanışmak benim için büyük bir zevk.
Vous rencontrer, c'est formidable.
Görüyorsunuz ya, büyük olasılıkla şu an her şey ile yasal olarak ilgilenilmekte.
L'affaire est donc maintenant entre les mains des autorités.
Açıklığa kavuşmamış noktalar öylece kalacak. Görüyorsunuz ya?
En seulement une heure son corps sera détruit, et une triste fin sera toujours une triste fin.
Görüyorsunuz ya, dünyada yeterli nezaket yok.
Vous savez, il n'y a pas assez de bonté dans le monde.
Ah görüyorsunuz ya insanlar beni inzivaya çekilmişim gibi kabul etmeye daha meyilli olacaktı.
Ainsi, les gens acceptent plus facilement ma vie d'ermite.
Görüyorsunuz ya hızla iyileşiyorum.
Je vais bien. Et d'ici un mois ou deux...
Görüyorsunuz ya, editörlük işleri hiç de cazip olmuyor. Bazen...
L'édition est un travail qui manque de charme.
Görüyorsunuz ya Bay Bauer, ben yardımcı olmaya çalışıyorum sadece.
J'essaie seulement de vous aider.
Cepheye geri dönmek istiyorum ama... görüyorsunuz ya mutfak personeli eksik.
Je voulais aller au front, mais ils manquent de bras.
Ama, görüyorsunuz ya, bende ayakkabının diğer teki var.
Mais voyez-vous, j'ai l'autre escarpin.
Görüyorsunuz ya... biz burada huzurlu ve dingin ilişkiler kurmaktan hoşlanıyoruz.
Regardez, ici, nous apprécions d'établir des relations, calmes et sereines.
Bu yüzden çocuklara ben göz kulak oluyorum, şey, görüyorsunuz ya...
Il est en sanatorium.
Görüyorsunuz ya, sevgili bayan, derdi olan tek kişi siz değilsiniz.
Vous voyez, chère madame, vous n'êtes pas la seule à avoir des soucis.
Görüyorsunuz ya bizim birbirimize güvendiğimiz kadar bile o bize güvenmiyor.
Il ne nous fait peut-être pas autant confiance que nous entre nous.
Ben bile. Görüyorsunuz ya?
- Toujours dans le même état.
Görüyorsunuz ya doktor, ikimiz de...
- Voyez-vous, elle comme moi...
Görüyorsunuz ya, Ben... Neyse, anladınız siz...
J'espère que vous comprenez...
Görüyorsunuz ya, işimin büyük kısmı orada.
C'est là - bas que je travaille, pour l'essentiel.
Görüyorsunuz ya, pek çok şey yaşadım.
Vous voyez, mon Père, j'ai eu beaucoup de frayeur.
Görüyorsunuz ya, bugünün karışık dünyasında, doğru yanlış oluyor, yanlış da doğru.
Dans le monde compliqué d'aujourd'hui, Ie bien devient le mal et inversement.
Görüyorsunuz ya?
Là. Vous voyez?
Görüyorsunuz ya, biz bunu yılda yüz kez yapıyoruz.
On fait ça une centaine de fois par an.
Görüyorsunuz ya efendim, açlıktan ölene kadar beklememiz gerekmedi.
Nous ne voulions pas attendre qu'il meure de faim.
Görüyorsunuz ya, aynı işi yapıyoruz.
On est du même bord.
Görüyorsunuz ya, Amiral Rolland'ı küçümsediniz.
Vous avez sous-estimé l'amiral Rolland.
Görüyorsunuz ya.
Vous voyez.
Hiçbir şey bilmiyor, görüyorsunuz ya.
Il ne sait rien du tout.
Oh, evet. Görüyorsunuz ya, benim yanlış da olabilecek şu varsayımım var.
D'après ma théorie, il se peut que ce ne soit pas le bon.
Görüyorsunuz ya, Londra'ya geldiğimden bu yana düşünüyor, düşünüyordum, Los Angeles'e götüreceğim en iyi hatıra ne olabilir diye?
Depuis que je suis à Londres, je me demande quel souvenir je pourrais ramener.
Görüyorsunuz ya, Bay Durkee, Bayan Welles... şey, aslında bizden biri değildi.
Voyez-vous, Mlle Welles n'était pas... Elle n'était pas vraiment des nôtres.
Şey, görüyorsunuz ya, efendim, ben burada merkezden bazı şeyler bekliyorum. Hepiniz bana biraz tahammül ederseniz. Ne türden şeyler?
J'attends certaines choses du Q.G. Si vous patientez un instant...
Görüyorsunuz ya, siz parayı alıyorsunuz, Komiser.
Vous la prenez.
Hayır, görüyorsunuz ya, şu Bayan Baker hakkında bilgi aldık.
On s'est renseigné sur elle.
Bu konuda haklısın, fakat, görüyorsunuz ya, ödemeli telefon açtım. Dr. Keppel adında birinden Bayan Tanya Baker'a.
Mais j'ai fait l'appel en PCV d'un Docteur Bart Kaple pour Mlle Tanya Baker.
Görüyorsunuz ya, bürodan bu numaranın Bay Lessing'in cüzdanında küçük bir kağıt parçası üzerine karalanmış olduğunu söylediler
On a retrouvé ce numéro sur un petit bout de papier dans son portefeuille.
Görüyorsunuz ya, her şeyin bir nedeni var, efendim.
C'est le motif qui compte.
Görüyorsunuz ya, oynamak istemiyor
Voyez, le voilà qui boude
Görüyorsunuz ya, böyle şeyler ne kadar komik olabiliyor.
On peut prendre plaisir à s'intéresser à ces questions.
Görüyorsunuz ya, Allen kahramanının klasik açıdan ölümle sonuçlanan trajik bir kusuru olduğunda ısrar etti. Bu noktada Eileen çok yardımcı oldu.
Alan a fait de son héros un personnage tragique, ce qui se termine souvent par la mort, mais Eileen est intervenue.
Görüyorsunuz ya, klima bozulmuştu. İşte bu nedenle pencere açıktı.
L'air conditionné était en panne, et il a ouvert cette fenêtre.
Görüyorsunuz ya gafil avlanan muhafızdı, suçlu değildi.
Le chef a été surpris, pas le criminel.
Şimdi, burada beynimin elektromanyetik dalgalarının bu göstergeyi yarıya kadar kaldırdığını görüyorsunuz.
Ici, vous avez... Ies ondes electromagnetiques de mon cerveau... qui menent l'indicateur a mi-hauteur.
Ya da acaba bizi oyuncak olarak mı görüyorsunuz? Çünkü biz küçük bir halkız. Aptal bir halk.
Ou bien pensez-vous que nous sommes vos jouets... parce que nous sommes un petit peuple, un peuple idiot... avide, barbare et cruel?
Görüyorsunuz onu barındırmak veya beslemek gereği yok, tabii giydirmek veya onu gömmek de yok, Tanrı'ya şükürler olsun.
II n'y a pas lieu de la loger, ni de la nourrir, et certainement pas de l'habiller ou de l'enterrer, Dieu merci.
Şey, görüyorsunuz, sizin Komiser Kolumbo'ya 32'lik bir silaha sahip olduğumu, fakat onu bir kaç aydır görmediğimi söylediğimde, hemen onun yeğenimi öldüren silah olduğu suçlamalarına başladı.
Quand j'ai dit au lieutenant Columbo que j'avais un.32, mais que je ne l'avais pas vu depuis des mois, il en a aussitôt conclu que c'était peut-être celui qui avait tué mon neveu.
Görüyorsunuz,... biraz kil alarak, bir topak yapmak, küçük bir figüre dönüştürmek,... fincan ya da bir çukur ev yapmak dünyanın en doğal şeyi.
Vous voyez cela semble la chose la plus normale du monde de prendre de l ´ argile et de le mouler dans une boule, une petite figure d'argile, une tasse, une maison.
- Doğru ya, von Weinlaub. Şu an başkalarının sizi çizdiği bir imgeyi görüyorsunuz.
Bien, M. von Weinlaub, c'est ici l'image qu'ont les autres de vous.