English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Gıt

Gıt translate French

49,093 parallel translation
Bak, yaptım çünkü istediğin halde yapamadığını düşündüm yeminimizdeki gibi "hastalıkta ve sağlıkta" ve tatlım senin küçük bir hastalığın var.
Je l'ai fait parce que je sentais que tu ne pourrais pas, même si tu le voulais. Comme nos vœux disaient, "malade ou en bonne santé", et chérie, t'es un peu malade.
O günü sevdiğini biliyorum, çünkü beni aldığın gündü.
Je sais que t'aimes bien ce jour, car c'est le jour où tu m'as eu.
Yani, işe döndüğümde ve sen çocukların işlerini devraldığında düşündüm ki, bilmiyorum, gelip günü kurtarabileceğimi düşündüm. ... ama sen iyi gidiyordun.
Quand j'ai repris le boulot et que tu t'es occupé des enfants, j'ai pensé... je sais pas, que je devrais venir à ta rescousse, mais t'as bien assuré.
Senin için dileyeceğim her zaman istediğin bir şeyi Aladdin ile paylaştığın bir sırrı.
Je vais te donner quelque chose... quelque chose que tu as toujours voulu, quelque chose dont tu t'es confié auprès d'Aladdin.
Sana niye yardım edeyim? En büyük öğrencim ve en büyük başarısızlığımsın.
Pour t'aiderais-je, ma meilleure étudiante... et mon plus grand échec?
Karanlığın sana yakışacağını hep biliyordum.
J'ai toujours su que la noirceur t'irait bien.
Sana krallığımızı verdim.
Je t'ai déjà donné le Royaume.
Leo'ya hamile kaldığında zamanlaması seni endişelendirmişti.
Quand tu es tombée enceinte de Leo, tu t'inquiétais du timing.
MacLeish'e dair aradığım kanıtı buldum.
J'ai les preuves nécessaires contre MacLeish.
- Oraya sızabilirsek telefonundan kadının seni aramakta kullandığı telefona bir hat çizebiliriz.
Si je peux y entrer, on pourra connecter ton téléphone à celui avec lequel cette femme mystérieuse t'a appelée.
- Kaygılandığın şey bu mu?
- C'est tout ce qui t'inquiète?
Senin ailen olmadığından açıklamak için ben geldim.
Comme tu n'as pas de famille, je viens t'expliquer.
Neye karıştığını bilmiyorsun.
Tu ne sais pas dans quoi tu t'embarques.
Kardeşine nasıl işkence yaptığımı söyleyen kişi mi?
C'est la personne qui t'a raconté comment j'ai torturé ton frère?
Açıklar'da kesinlikle çocuk yok çünkü kalıtım, içinde yaşadığımız zalim dünyanın sürekliliğini sağlayan en büyük adaletsizlikti.
On n'a pas d'enfants sur l'Autre rive, justement parce que l'hérédité était la plus grande injustice qui maintenait le monde monstrueux où l'on vivait.
Bir şeyin tıngırdadığını duymuş.
Elle a dit avoir entendu un cliquetis.
Gözlerden ırak bu karalardaki yaşam mücadelesi yeryüzündeki tüm canlıların karşılaştığı zorlukları yansıtır.
La lutte pour survivre sur ces terres reculées reflète les défis auxquels fait face toute vie sur terre.
Lucille tedaviye olumlu yanıt verdi ve hastalığı iyileşmeye başladı.
Lucille a répondu à mon traitement et s'en est complètement remise.
Ve sonra televizyonda senin firari olarak arandığını gördü.
Et puis il t'as vu, une fugitive sur la télévision.
Megan'ın vefatından beri aileni görmedin ve o gün senin inanılmaz şeyler yaptığını gördüler.
Tu as vu tes parents depuis la mort de Megan, et ils t'ont vu faire des choses incroyables ce jour-là.
Mektuplarında zeki görünüyordun, geldiğinde heyecanlanmıştım ama... bir hayal kırıklığı oldun.
Tu semblais intelligent dans tes lettres. J'étais excité quand tu t'es montrée, Mais tu as été une déception.
Gidip bir ağaç keseceğim, tıpkı... -... küçükken yaptığın gibi.
Je vais aller couper un sapin, comme j'aimais le faire quand j'étais gamin.
Seni hiç sevmedim çünkü bana hep hoş karşılanmadığımı hissettirdin ve Timbo da aptalca bir lakap.
Je ne t'ai jamais aimé parce que je ne me suis jamais senti le bienvenu. Et Timbo est un surnom stupide.
Hep hoş karşılanmadığını hissettin çünkü hiç hoş gelmedin.
Tu ne t'es jamais senti le bienvenu parce que tu ne l'as jamais été.
Seni kimin işe aldığını umursuyorum, ve neden?
C'est qui t'a engagé et pourquoi.
Seni binayı sabote etmekle suçladığım için özür dilemek istiyorum ve bu özrü bir şarkıyla yapmamın daha eğlenceli olacağını düşündüm.
Je tiens à m'excuser de t'avoir accusé de saboter de bâtiment, et je me suis dit que ce serait marrant de formuler ces excuses en chanson.
Benden neden uzak durmaya çalıştığını şimdi anlıyorum.
Je sais pourquoi tu t'énerves facilement avec moi.
Anahtarlığını fark ettin mi?
T'as vu ton porte-clé?
Leonard'ın eşyalarını sakladığımı Howard'a neden söyledin?
Pourquoi t'as dit à Howard que je cachais les affaires de Leonard?
Penny'nin Leonard'ın eşyalarını sakladığını söylediğimi neden söyledin?
Pourquoi t'as dit à Leonard que je t'ai dit que Penny cachait ses affaires!
Mineral gölünün beyaz kabuğu güneş ışığını yansıtır ve morötesi ışınların etkisini artırır.
La croûte blanche du lac de soude reflète l'éblouissement du soleil et augmente l'impact de ses rayons ultraviolets.
Tırmanış, bir dizi tehlikeli buz yarığıyla hız kesiyor.
L'ascension est ralentie par une série de crevasses dangereuses.
Çimenlere tırmanmak ağaçlara tırmanmaktan zordur özellikle de gövdeleri sabit durmadığı için.
l'herbe est plus difficile que l'escalade grimper aux arbres, pas moins parce que leurs tiges tout simplement pas rester immobile.
Yaptığımın farkında mı bilmiyorum gerçi.
T'as dit que j'étais astronome?
Sana her yakınlaşmaya çalıştığımda...
Dès que je tente de t'approcher...
Bu kağıt Rufus'un Houston'da Anthony Bhruhl'dan aldığı çantadan çıktı.
C'était dans la mallette que Rufus a pris à Anthony à Houston.
Çünkü burada tek yaptığın içip, fahişelerle oynaşmak.
Ici, tu ne fais que t'enivrer avec des filles de joie.
Peki söylesene, senin korkaklığının sana faydası ne?
Dis-moi, que t'apporte ta lâcheté?
- Carol, seninle evlenmem için beni zorladığın gün hayatımın ne güzel günüydü.
Le jour où tu m'as forcé à t'épouser était le plus beau jour de ma vie.
Sana servet, güç ve hiç tadına bakmadığın kadınları sunmaya geldim.
Je viens t'offrir fortune, pouvoir et plus de chattes que jamais.
Nasıl tezahürat başlattığımı gördün mü?
T'as vu comment j'ai dit ça?
Gün Işığı Tılsımı seni en kutsal makama davet ediyor!
L'Amulette de Merlin te défie d'accéder à l'office le plus sacré.
Tılsımın daha önce de kötü seçimler yaptığı olmuştu. Sen bunu herkesten iyi bilirsin.
Pourtant, l'amulette est réputée pour ses choix malheureux, tu le sais mieux que quiconque.
Lake ile aramızdaki anlaşmazlıkta arada kaldıysan üzgünüm ama bilmeni isterim, oyuna katıldığımdan beri dışarı çıkmak isteyen başka bir yönüm var gibi hissediyorum.
Pardon de t'avoir mêlée à ma dispute avec Dulac. Sache que depuis que j'ai rejoint la pièce, une autre partie de ma personnalité veut ressortir.
Bakalım Gün Işığı'nın tadını beğenecek misin?
- Voyons si t'aimes le goût du solaire.
Kanjigar'ın onuru aşkına, seni hızlıca ve acısız şekilde öldürecektim ama bu korkaklığından dolayı bana ait olanı geri alırken sana merhamet göstermeyeceğim.
Par respect pour Kanjigar, j'allais t'infliger une mort rapide et indolore, mais à cause de ta lâcheté, je n'aurai aucune pitié quand je reprendrai ce qui me revient!
Bana sarıldığında sakalının nasıl kaşındırdığını. Seni eskiden nasıl güldürdüğünü. Ama en çok, gittiğinde seni ne kadar incittiğini.
Je me souviens de sa barbe qui grattait, de comment il te faisait rire, mais surtout, de comment il t'a blessée quand il est parti.
Belki gördüm sandığın şeyi görmedin.
T'as juste cru voir un truc.
Tılsımına ve ortaya çıkardığı kılıca bel bağlamadan
Tu dois attraper Argh!
Yalnız kalmadığın sürece zarar görmeyeceksin.
Tant que tu n'es pas seul, il ne peut rien t'arriver.
Bular dikkat dağınıklığını, kafanı omuzlarından ayırmak için bir fırsat olarak kullanacaktır.
Bular n'hésitera pas à profiter de ta distraction pour t'arracher la tête.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]