Iki saat translate French
5,214 parallel translation
Şişlik inene kadar iki saat böyle tutmalıyız.
Nous devons garder sa gorge comme ça pendant deux heures jusqu'à ce que l'enflure s'en aille.
Buraya geleli iki saat oldu ve hala neden benimle öğle yemeği yemek istediğinden emin değilim.
On est là depuis 2 heures, et je ne suis toujours pas sur de savoir pourquoi vous vouliez déjeuner avec moi.
Yaklaşık iki saat sürüyor.
Ça dure environ deux heures.
Seni iki saat önce Maggie'ye elma püresi alman için göndermiştim.
Je t'ai envoyé à l'épicerie chercher de la compote pour Maggie il y a deux heures!
Bir çeşit endüstriyel soğuk hava deposunda olduğunu sanıyoruz ve Calais'in merkezine en fazla iki saat uzaklıkta olması gerektiğini biliyoruz.
Nous pensons qu'il est dans une sorte de frigo industriel à moins de deux heures du centre de Calais.
Ancak kızın gerçek babası iki saat içinde oraya demir atacak.
Sauf que son vrai père y arrive dans 2 heures.
- Hepsinden daha fazla, Grisha, iki saat sekiz dakika!
T'es le meilleur. Deux heures et huit minutes.
Bunu iki dakikada yapabiliyorsan hazırlanmanız neden iki saat sürüyor?
Je pense que si tu peux faire ça en deux minutes, pourquoi est-ce que ça vous prend toujours 2 heures?
Küba'ya varalı iki saat olmadan birini kurtarmak için, bir Rus üssünü mü basacaksın?
Un délai de deux heures pour aller à Cuba et sortir quelqu'un d'un site secret russe?
O kadar. Max'in geçen gün iki saat burada olduğunu biliyorum, ve onu misafir etmek zorunda olmadığını bilmeni istiyorum.
D'accord, écoutez, je sais que Max était là pendant plus de 2h et je voulais vous dire que vous n'avez pas besoin de le distraire.
Küba'ya gitmek ve Rusların özel alanından birisini kaçırmak için, sadece iki saat mi?
Un préavis de deux heures pour aller à Cuba, Pour tirer quelqu'un d'une cache russe?
Sırf dava ilgini çekti diye iki saat boyunca bir uçakta öylece oturup sonra da taşra bir kasabanın garip bir motelinde kalacaksın, öyle mi?
Tu seras dans l'avions pendant deux heures. Et après tu resteras dans une étrange, chambre d'hôtel moisie d'un bled paumé, Parce-que tu es intéressé par le dossier?
Yaklaşık iki saat önce, bir lise basketbol maçında bir cinayet gerçekleşti, hem de 200 kadar görgü tanığının önünde.
Il y a moins de 2 heures, un meurtre s'est produit durant un match de basketball du lycée local, devant 200 témoins.
Akşam yemeğinde biftek birer kadeh Lagavulin viskisi ardından iki saat boyunca sürecek gayretli bir sevişme ve 8.30'a kadar ikimiz de uyumuş olacaktık.
une soirée steaks, un verre de whisky, du sexe vigoureux pendant 2 heures, et au lit à 20h30.
Aslında, Indiana'ya değil 9 : 00'da Lizbon'a şafak uçuşu var sonra da 4.30 uçuşunu yakalayıp Edinburgh'ya dönebilir, Houston üzerinden Cincinnati'ye gidip, kiralık arabayla 140 km / s hızla plandan iki saat önce evde olabilirim.
Pas pour l'Indiana. Mais il y en a un à 21h pour Lisbonne, et ensuite je prends celui de 4h30 pour Édimbourg, qui rejoint ensuite Houston, je fonce à Cincinnati pour louer une voiture, je roule à fond, et je serai à la maison 2h plus tôt que si j'avais pris un seul vol. Facile comme tout.
Karidesi iki saat önce sipariş etmiştim.
J'ai passé commande il y a 2 heures!
- Ben sana hamileyken o ev kitleri iki saat falan sürüyordu.
Quand j'étais enceinte de toi, - le test prenait deux heures.
Sivillerin tahliyesi iki saat içinde tamamlandı.
L'évacuation de tous les habitants s'est achevée deux heures plus tard. Personne n'a été dévoré par les titans.
Mağaza iki saat önce soyulmuş.
Donc le magasin à été cambriolé il y a environ deux heures.
Benim için bir iki saat daha bekleyebilir.
Elle peut m'attendre encore quelques heures.
- Bir iki saat bekleyebilir.
- Ça peut attendre quelques heures.
Bunu iki saat önce de sorabilirdin.
Sinon vous auriez demandé il y a deux heures.
- Evet, iki saat sonra.
- Oui, dans environ deux heures.
Bunu sadece iki saat içinde buldum.
C'est ce que j'ai trouvé en deux heures.
Lütfen bir ya da iki saat daha bekleyin. İlâç mutlaka etkili olacaktır.
Attendez encore un peu, le remède va faire effet.
Yalnızca bir ya da iki saat daha bekleyin!
Il suffit d'attendre.
Son iki saat içinde Durant'ten geçen bütün trenlerin durdurulmasını istiyorum.
Je veux que tous les trains qui sont passés par Durant dans les deux dernières heures soient arrêtés.
Küba'ya varalı iki saat oldu sen bir Rus Gizli Üssünden birini mi kaçıracaksın?
Un délai de deux heures pour aller à Cuba pour exfiltrer quelqu'un d'une planque russe?
Küba'ya varalı iki saat olmuşken Gizli Rus Üssünden birini mi kaçıracaksın?
Un délai de 2 heures pour aller à Cuba pour exfiltrer quelqu'un d'un site secret russe?
Göğsüne yakın mesafeden üç el ateş edilmiş. Aşağı yukarı iki saat önce.
On lui a tiré trois fois à bout portant dans la poitrine il y a environ deux heures, plus ou moins.
İki saat sonra bir konuşma yapacak.
Elle fera un discours dans deux heures.
İki ceset de ölüm katılığını kaybediyor, 24-36 saat geçmiş diyebiliriz.
Les deux corps ne sont plus en rigidité cadavérique, donc nous avons une fourchette de 24 à 36 heures.
İki saat içinde buluşacağız.
On se rejoint dans deux heures.
Kurbanın cesedi, bu ikisinin arasına sıkışmış ölüm zamanı muhtemelen, iki gün önceki yemek saatiyle dün sabah saat 06 : 00 arası bir zamanda.
La victime a été prise en sandwich entre les deux. alors l'heure du décès se situe probablement entre... l'heure du dîner il y a deux jours et six heures hier matin.
10 Saat Tasarısı için çabalarını iki katına çıkardı belki de.
La Loi des Dix-Heures doit lui offrir une occasion en or.
İki saat sonra hâlâ tık yoktu.
Donc, deux heures plus tard... toujours rien. C'était comme un manche à air dans un jour sans vent.
İki saat uzaklıkta.
C'est à 2 heures.
İki saat altı dakika!
Deux heures et six minutes.
İki buçuk saat oldu.
Cela fait deux heures et demie.
İki saat sonra.
Deux heures.
Bill, saat 10'da iki kişi daha gelecek.
Deux autres sujets viennent à 22 h.
- İki saat demiştin.
Tu as dit dans 2 heures.
İki saat öncesinden itibaren bir çavuş tarafından yönetilen koğuş kulübesinde 8 kişi bulunuyor.
Ouais, comme il y a deux heures, un baraquement pour huit hommes, commandés par un sergent.
Kırmızı mayolu, saat iki yönünde. Sırtı kıllı olan adam mı?
Maillot de bain rouge, à deux heures.
İki saat sonra burada buluşuruz.
On se retrouve ici dans 2h.
Sigorta eksperiyle saat iki gibi orada buluşmak zorundayım. Ama ondan önce...
Je dois rencontrer le gars de l'assurance ici vers 14h00, mais avant qu'on le fasse...
İki saat önce orada olmak zorundasın ve havaalanı bir saat uzaklıkta.
Et il faut y être deux heures avant, et l'aéroport est à une heure de route.
İki saat içinde hapisten çıkıyor.
Ils le relâchent dans deux heures.
Öğleden sonra saat iki şu anda, günler çok kısa olmalı.
Il est 14 heures, les journées doivent être courtes ici.
İki saat içinde etkisi hissedilecek.
L'effet se fera sentir d'ici deux heures.
İki saat sonra Bakan Ding üzerinde hiçbir etki olmazsa Dee derhal idam edilecek!
Si dans deux heures, il ne s'est rien passé, Dee sera exécuté.
iki saat önce 19
iki saat içinde 16
saat 170
saat 16 49
saat 15 32
saat 12 139
saat kaç 1021
saat 6 229
saat 23 33
saat 4 173
iki saat içinde 16
saat 170
saat 16 49
saat 15 32
saat 12 139
saat kaç 1021
saat 6 229
saat 23 33
saat 4 173
saat 18 42
saat 9 217
saat 1 132
saat 2 157
saat 22 41
saat 5 177
saat 8 244
saat 20 32
saat 21 38
saat 07 28
saat 9 217
saat 1 132
saat 2 157
saat 22 41
saat 5 177
saat 8 244
saat 20 32
saat 21 38
saat 07 28