Insaf et translate French
88 parallel translation
Yapma dadı, insaf et.
Ne soyez pas trop stricte.
Tatlım, insaf et.
Je vous comprends.
Charlie, insaf et.
Charlie, ne sois pas cruel.
Biraz insaf et!
Ayez pitié de moi avec votre truc.
Hayatım, insaf et.
Sois généreuse.
Haydi, insaf et.
Je t'en prie, aie du cœur.
Ama insaf et Tek suçlu değilim ben
Mais accordez-moi tout de même Que ce n'est pas seulement ma faute
- Ama yapmadım. - Al, insaf et.
Al, lâche un peu la pression.
- Ona biraz insaf et, Dusty.
- Laisse-la tranquille, Dusty.
- Adama insaf et.
- Fiche-lui la paix.
Biraz insaf et.
Laisse-nous le temps.
İnsaf. Biraz insaf et.
Attention à ce que tu dis.
- Jerome. - İnsaf et.
- Montrez un peu de sollicitude.
Bu kötü, kalpsiz ve yoz kadın hiçbir insaf belirtisi göstermedi.
CETTE FEMME MAUVAISE, CORROMPUE ET CRUELLE, N'A PAS MONTRE LA MOINDRE COMPASSION.
- İnsaf et!
Pitié.
- Öyle veresiye yok. - Biraz insaf et, Sefton!
- Pas de crédit!
Biraz insaf et.
Prenez-les!
İnsaf et, Bob. Seni kızdırmaya çalışıyordu ama biraz Mozart çaldı.
N'empêche qu'il a joué un peu de Mozart.
"Lütfen, acı bana. İnsaf et biraz!"
" La charité, s'il vous plait...
İnsaf et, "ölüm" de şuna!
éar pitié, dites :
İnsaf et, başka çaresi yoktu.
Soyons honnêtes, il ne pouvait pas faire autrement.
İnsaf et Joe, nasıl yaparsınız bunu?
Joe, pour l'amour de Dieu, ne lui fais pas de mal.
Ve imparatorluk o andan itibaren çökerken güzelim şehirler altın yağmacılarının insafına kaldı.
et à partir de ce moment, l'empire a fléchi et les villes, les belles villes, étendues nues pour les pilleurs d'or et les vautours.
Sevgili Bryan da üvey ağabeyinin insafına kalır.
Et le cher petit Bryan à la merci de son demi-frère.
denizin insafına kaldım. Kazadan sonra akıntılar ve dalgalar beni ileri-geri sürüklediler.
Après 22 jours à la merci de la mer traîné par de terribles courants et battu par de hautes vagues
Birimizin hasta olduğunu söyle, belki insaf ederler.
Dites qu'une d'entre nous est malade et ils auront de la pitié.
İnsaf et lütfen.
Aidez-moi.
İnsaf et.
Sois sympa!
Hiç mi insafın yok?
Et la compassion?
Senin durumundaki biri kolayca etki altına alınabilir. Ve dürüst olursak akıbetin başkalarının insafına kalmış demektir.
Un homme dans votre situation est facilement influencé et, pour être clair, est dépendant de la bonne volonté des autres.
İnsaf et.
- C'est dommage.
Konuşmamı yaptıktan sonra imparatorun ve yüce divanın insafına kalacağım. Doğru.
Après mon discours, je ne serai pas bien vu de l'empereur et de sa cour.
İnsaf et, "ölüm" de.
Dis-moi plutôt la mort, sois charitable.
Haydi dostum, insaf et.
Allez, sois gentil.
Hep kendi önemsiz umutlarının ve hayallerinin insafına kalmışsın. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu itiraf etmeye korkuyorsun.
à la merci de ses rêves dérisoires, effrayé par son besoin d'amour et par l'amour qu'on lui offre.
Sakın korkma tatlım benim, O katil artık olmayacak ; Annen seni o uğursuz su cininin İnsafına bırakmayacak.
Rassure-toi et il va voir
O adamda Lincoln'un insafı ve Martin Luther King, Jr.'ın karizması var.
Il est honnête et il a le charisme de Luther King.
Kendimi tamamen bu kurulun insafına bırakıyorum... ve alternatif bir ceza öneriyorum.
Je remets mon sort entre les mains de cette cour et propose une peine alternative.
İnsaf et.
Sois indulgent.
Çok uluslu şirketler serveti bölüşürken,... tüm bunlar'serbest piyasa'nın insafına bırakılacak.
Elle laisserait au soi-disant "libre échange" et aux multinationales le soin de partager la richesse.
Arabamı o heriflerin insafına bırakır mıyım?
Tu penses que je veux la laisser entre les mains de ces raffinés et honnêtes citoyens?
Hem benzin biterse Ork'ların insafına kalmazsın.
Je veux dire, s'il tombe en panne d'essence, tu es coincée. Et à la merci des orques
Rüzgarın ve akıntının insafına kalmış olmalılar.
Ils seraient à la merci du vent et du courant.
Saygısızlık etmek istemem hayatım, sen, ben, polis kuvvetleri hatta sayın belediye başkanı bile FBI ve federal iflas mahkemelerinin insafına kaldık.
Avec tout le respect que je vous dois, mon cher, vous, moi, le département de police, et oui, même son honneur, le maire, sommes à présent à la merci du FBI et de la cour
- İnsaf et biraz yahu!
- Laisse-moi respirer! - D'accord.
İnsaf et, başka ne olabilir ki?
Justement, qui d'autre pourrait-il être?
"İnsaf edin hanımefendi, peki karşılığında bir şeyler umabilir miyim?"
" Et dites-moi, madame, ce à quoi m'attendre en retour?
Kadın on dakikalığına geldi diye. Vali, telefonda nezaket ve insaf yas tutana saygı hakkında. ... beni iki saat payladı.
Elle n'était pas parti depuis 10 minutes que le gouverneur m'appelaient pour rappeler les notions de décence de justice et de respect du deuil.
Sadece sizden insaf gösterip, genelgenin üzerine yemin etmenizi istiyor.
Il vous demande juste de vous modérer et d'accepter sa requête de prêter serment.
Zamanı gelince Bay Fisher, vatana ihanetle suçlanacaksınız ve Majesteleri'nin insafına kalacaksınız.
En temps voulu, M. Fisher, vous serez accusé de trahison et jugé au bon vouloir de Sa Majesté.
Onun kendine ait bir yaşamı varmış ve biz onun insafına kalmışız.
Il a une vie propre et nous sommes à sa merci.
etkileyici 234
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etmelisin 16
etmiyor 21
etrafta kimse yok 27
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etmelisin 16
etmiyor 21
etrafta kimse yok 27