Kïrk translate French
2,805 parallel translation
- Erkek arkadaşı, Kirk.
- Son petit ami, Kirk.
- Aslında, Kirk beş gün önce fotograf çekimi için çöle gitti. - Ve geri dönmedi.
Le truc, c'est que Kirk est parti dans le désert il y a 5 jours pour prendre des photos et n'est pas revenu.
- Kafatasının Kirk'e ait olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tu crois que c'est le crâne de Kirk? - Non.
Hayır. - Kirk her zaman çölde günlerce kalır.
- Kirk a l'habitude du désert.
- Ben sadece... Kirk geri geldiginde seninle konuşacagım.
Je te rappellerai quand Kirk sera rentré.
- Yani, gerçekten de o kafatasının Kirke ait oldugunu düşündügümden değil... - Ama demek istediğim, eğer sadece bakıp bana o olup olmadığını söylersen ben de onun ölmüş olduğunu düşünmekten vazgeçerim. - Ve sadece sorumsuz bir sanatçı olduğu için kızabilirim.
Je ne pense pas que ce soit le crâne de Kirk, mais je voudrais que tu m'en assures, pour que j'arrête de me dire qu'il est mort, et que je lui reproche juste d'être chtarbé.
- Kirk rehberler birlikte gitmişti. Arkadaşımız Dani...
Kirk était avec un bon guide, notre amie Dhani.
- Angie, Dani ve Kirk için arama emri çıkartmakla meşgulüm.
Une seconde, j'organise les secours pour retrouver Dhani et Kirk.
- Kirk'e pek benzemiyor.
- Il ne ressemble pas à Kirk.
- Kirk oldugunu söyleyemezsin.
- Tu ne peux pas conclure que c'est Kirk.
Kirk ün çöldeki rehberi.
Le guide de Kirk dans le désert.
- Brennan, eger bana sarılır veya yakın olursan ya Kirk ölmüş demektir. ya da Dani ile yatıyor demektir.
Tu es gentille avec moi, parce que tu crois que Kirk est mort. - Ou qu'il couchait avec Dhani. - Non.
Anlaşalım, Bones. Bu kafatasının Kirk olmadığını bulacağız ve kalanını yerli halkın ellerine bırakacağız, tamam mı?
On constate que ce n'est pas le crâne de Kirk, et on rentre.
- Aksini bulana kadar Dani ve Kirk'ün çölde kaybolduklarını kabul edeceğim.
Pour moi, Dhani et Kirk sont perdus dans le désert.
- Kafatası kesinlikle Kirk Persinger'a ait.
C'est le crâne de Kirk Persinger.
Kirk Persinger mı?
Kirk Persinger? Oui.
Bu sırada Kirk'e Peyote'yi kimin sağladığını bulmamız lazım.
En attendant, il faut qu'on trouve qui refilait du peyotl à Kirk.
- Kirk oldugunu biliyordum.
Je savais que c'était Kirk.
- Kirk'ün uyuşturucu kullanmasıyla ilgili ne biliyorsun?
Où Kirk en était-il par rapport à la drogue?
- Kirk uyuşturucu kullanmazdı.
Kirk ne se droguait pas.
Kirk yerlilerin hakları için çalışıyordu.
Kirk participait à des rites indiens.
- Kirk'le Peyote kullandın mı?
- Vous en preniez avec Kirk?
- Angela, farketmeden Kirk'ün katili ile konuşmuş bile olabilirsin.
Angela, vous avez peut-être été en contact avec l'assassin de Kirk sans le savoir.
- Kirk'ün arkadaşıydı.
Un ami de Kirk.
- Bu da demek oluyor ki, sen ve Kirk bunu yasadışı aldınız. Yasadışı ilaçlar almak uyuşturucu satıcılarını devreye sokar
Kirk et vous l'avez donc acheté illégalement, il y a donc un dealer.
- Bak, Kirk kayıp, anlıyorum.
Je sais que Kirk a disparu...
- K irk kaybolmadı.
- Kirk n'a pas disparu. - Il est mort.
- Kirk ölü bulundu. Joseph dövülmekten posası çıkarılmış.
Kirk est retrouvé mort, Joseph passé à tabac.
- Siz Kirk'ün katilini bulunca, biz de büyük ihtimalle Dani'yi buluruz.
- Si on sait qui a tué Kirk, on la retrouvera.
- Kirk'ün fotoğrafları dünyayı olduğundan daha güzel bir yermiş gibi gösteriyor. Daha iyi bir yer.
Sur les photos de Kirk, le monde est plus beau que dans la réalité, il est meilleur.
Suç mahali yok ve... - Kirk'ün kalıntılarının nerede olduğundan da emin değiliz.
On ignore où le crime a eu lieu et on ne sait même pas où sont les autres parties du corps de Kirk.
- Kirk derdi ki ; yeteri kadar durursan çöl seninle konuşur.
Kirk disait que celui qui restait immobile assez longtemps, le désert lui parlait.
- Onu döven kişinin Kirk Persinger'in cinayeti ile ilgisi olduğunu mu düşünüyorsun?
Vous croyez que son agresseur est lié au meurtre de Kirk?
- Alex Joseph gibi adamlar, Kellogg ve Kirk gibi beyazlara satmaya başlayınca bundan hoşlanmadılar.
Alex Joseph se met à en vendre à des Blancs comme Kellogg et Kirk, ils n'aiment pas ça.
- Yani, Peyote sattığı için bir yerliyi dövdülerse bunu kullandığı için Kirk'e ne yapmış olabilirler?
S'ils tabassent un Indien qui vend du peyotl, imaginez ce qu'ils font à Kirk qui en prend.
Kirk beyazdı.
Kirk est blanc.
Kirk'ün olabilir.
C'est peut-être Kirk.
- Bu Kirk.
- C'est Kirk.
Filme zarar verebilir. - Belki de Kirk haklıydı.
Kirk avait peut-être raison.
- Ayrıca Kirk'ün aletlerini kullanabilirim.
J'ai le matériel de Kirk.
- Kirk'ü bana yeterince zaman ayırmadı diye öldürdüğümü mü düşünüyorsun?
- J'aurais tué Kirk parce qu'il me négligeait? - Je ne sais pas.
- Ben, birlikte olduğumuz zamanlara limit koyan Kirk değildi.
Ben, ce n'est pas Kirk qui avait décidé de ce mode de fonctionnement.
- Hiç bir şeyde başarılı olamadım. Kirk oldu, ben de iyiydim.
Mon succès n'est en rien comparable à celui de Kirk, mais je me débrouille bien.
- Kirk Persinger'in kalıntıları çölde, çok uzakta bulundu.
Les os de Kirk ont été retrouvés en plein désert.
Neden Kirk'ü öldüreyim?
Pourquoi aurais-je tué Kirk?
- Ya da Kirk'ü sanatsal başarısından dolayı kıskanıyordun.
Ou parce que vous étiez jaloux du succès de Kirk.
- Kirk'ün kalıntılarını ve kamerasını bulduğumuz yerin yakınına benzemiyor.
Il n'y a rien de ce type là où on a retrouvé les os de Kirk.
- Bu diğer kısmı bulabilirsek belki de Kirk'ün öldürüldüğü yeri ve kız kardeşimi bulabiliriz.
Si on trouve cet affleurement, on trouvera peut-être le lieu du crime et ma sœur.
- Bu Kirk'ün mü?
- C'est la voiture de Kirk?
- Kirk'ün kemiklerini bulduğumuz yerden 200 mil uzakta olmalıyız.
On est à 300 km de là où les os ont été retrouvés.
- Kirk ve Dani'yi burada yakalamış.
Il rattrape Kirk et Dhani...