Ne için translate French
139,399 parallel translation
Ne için hâlâ vakit var?
Pour faire quoi?
Ne için?
Pour quoi?
- Ne için?
- Pourquoi?
Önce içmek zorundayım ya da Eliot'u almam için almayacağım.
Je dois d'abord le boire, sinon Eliot ne le prendra pas.
Sen bir çiftlik hayvanısın! Bu, Fillory için iyi olamaz.
Ça ne peut pas être bon pour Fillory.
Çıkan kavga epey ilginçti ama hokey severler için ne yazık ki dün geceki maçın en heyecan verici kısmı bu kavgaydı.
Le combat était spectaculaire, mais, malheureusement pour les fans, c'était le seul moment fort du match.
Biraz daha işimiz olduğu için balo salonuna istediğimiz kadar erken gelemeyeceğiz, kusura bakmayın.
Nous voulons nous excuser car nous sommes encore occupés et nous ne pourrons pas venir plus tôt.
Bu demokratik cumhuriyete olan inancını tamamen kaybetmesi için?
Qu'il finisse par ne plus avoir confiance?
Başkan bu gece gelemediği için özür diledi ve size yenilgiyi kabullenmenin kaçınılmaz olduğunu söylememi istedi.
Le Président s'excuse de ne pas être là, mais sachez que la défaite est certaine.
Bunu halka duyurmak için daha ne kadar bekleyecek?
Quand va-t-il cracher la pilule officiellement?
Amerikan halkı kendisi için neyin iyi olduğunu bilmiyor.
Les Américains ne savent pas ce qu'il leur faut.
Axelrod'un davaları düşürmesi için ne yaptın?
Qu'as-tu fait pour qu'Axelrod abandonne les poursuites?
Sermaye için kime gittiğimi kimse bilmiyordu. En azından başta.
Au départ, personne ne savait à qui j'allais demander le financement.
Paramı kurtarmak için elimde ne tür seçenekler kaldığını biliyorsun.
Vous connaissez les options qu'il me reste pour récupérer mon argent.
Kendinin farklı yönlerini keşfettiğin için mutlu olsam da şu anda sadece anı yaşamayı kaldırabilecek durumdayım.
Je suis heureuse que tu aies découvert une autre de tes facettes. Mais pour l'instant, je ne peux vivre qu'au présent.
Azrail kendi ilçeleri için gelene dek herkes özgürlükçü takılır.
Tout le monde est un libertaire tant que sa ville ne meure pas.
İşler her zaman aynı başlıyor ama sonra gün biraz değişiyor.Çok değil ama bana inanmamanız için yeterli.
C'est le hic... Le début est exactement le même, mais au cours de la journée, il change un peu... pas beaucoup, mais assez pour que tu ne me croies pas.
- Senin için ne yapabilirim Chase?
Que puis-je faire pour vous, Chase?
Bu bizim için ne anlama geliyor?
Et nous dans tout ça?
Bana olanlar için kendini suçlayamazsın.
Tu ne peux pas te reprocher ce qui m'est arrivé.
Ve hata yapmayın buraya gelenler istediklerini almak için sizi öldürmekten çekinmezler.
Et ne faites pas d'erreur. Ceux qui viennent n'hésiteront pas à vous tuer pour obtenir ce qu'ils veulent.
Fikrini değiştirmek için yapabileceğim veya söyleyebileceğim bir şey yok mu?
Il n'y a rien que nous ne puissions dire ou faire pour te faire changer d'avis?
Pekala, bak bu çöpleri tamir etmeyi öğrettiği için onu arkadaşın sanıyorsun biliyorum ama ona güvenemezsin.
Bon, écoute... Tu crois qu'il est ton ami car il t'apprend à réparer ce matos, mais tu ne peux pas t'y fier.
Onları korumak ve yalıtmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım ancak başarıyı garanti edemem.
Je ferai de mon mieux pour protéger et isoler tous les nouveaux souvenirs. Mais je ne peux pas garantir le succès.
Emily, bak anlıyorum burada kendi için bir gelecek görmüyorsun.
Emily, écoute, je comprends que tu ne te vois pas d'avenir ici...
Ama hiçbiri, Ishida Sarayını korumak için şu an yapmak zorunda olduğunuz şeyleri kavrayamaz.
Mais aucun d'eux ne peut saisir ce que tu dois faire maintenant pour sauver la maison des Ishida.
Eğer aynı disk ise, 600 yıl önceden almamız için bir paradoks yaratmamız gerekir.
S'il s'avère que c'est le même Blink Drive, mais 600 ans plus tôt, on ne peut pas le prendre sans créer un paradoxe.
Hey. Umarım bir sorun olmaz senin için.
J'espère que tu ne m'en veux pas.
Halkıma ne olduğunu bildirmek için... geminin iletişim sistemlerini kullanmak isterim.
J'aimerais utiliser les communications pour informer mon peuple.
- Bunun için ne kadar sıkı çalıştığını... biliyorum, ve üzgünüm.
Je sais combien tu as travaillé là-dessus, et je suis désolée.
İstasyona ulaşınca... dışarıya çıkmak için farklı taşıma gemilerine binin. Rotaya ulaşana kadar kimseyle temas kurmayın.
Ne contactez personne avant d'être en route.
Bizi öldürmek için bir suikastçi gönderdi. Blink Drive'ı ne olursa olsun almak için.
Pour récupérer le Blink Drive coûte que coûte.
İnsanlarını kurtarmak için ne kadar ileri gidersin?
Jusqu'où iriez-vous pour sauver votre peuple?
Onu ele geçirmek için ne yapardın?
Que feriez-vous pour l'obtenir?
Bak, senin desteğini sadece kazanamayacağı bir savaşa devam etmek için istiyor.
Voyez, il veut votre soutien pour poursuivre une guerre qu'il ne peut gagner.
Onlar için bu bir tür meditasyon gibiydi o yüzden hepimiz, öğrendiklerimizi başka bir insana karşı kullanmamaya yemin ettik....... kendimizi savunurken bile.
Pour eux, c'était une forme de méditation, donc chaque membre a fait voeu de ne jamais utiliser ce que nous avions appris contre un autre être humain. Pas même en self défense.
Başaramadığım için özür dilerim ama lütfen Ambrosia'nın hayatına mal olmasına izin vermeyin.
- Désolé d'avoir foiré, mais ne laissez pas Ambrosia le payer de sa vie.
Tabi saklanmak için kimsenin bulamayacağı bir yer aramıyorsa.
À moins qu'il cherche une cachette où personne ne le trouverait.
Yanımda bulunmana izin verdiğim için o başını taşıdığını unutma yoksa aniden omuzlarından ayrılabilir.
Ne laisse pas mon accord pour ton retour te monter à la tête, ou tu pourrais la voir prestement quitter tes épaules.
Tabor bunu bildiği için alarm falan kurmadı.
Tabor a trouvé, et il ne sait pas régler une alarme.
Bununla başa çıkmak için savaşın bitmesini bekleyemeyiz.
On ne peut plus attendre la fin de la guerre pour s'en occuper.
İzinsiz girdiğim için affedin. - Lankar araştırma istasyonu acil yardım sinyali veriyor, saldırı altındalar. - Ne oldu?
Un signal urgent du centre de recherche de Lankar.
Kahretsin, sanırım sırf şirket için yaparım. Eğer çalışmaya istekli değilsen vaktini burada boşa harcıyorsun demektir.
Mais, si tu ne désires pas t'investir dans le travail tu gaspilles vraiment ton temps.
Durumu anlamak için bir klon gönderdim ama iletişimi kaybettik aslında bütün iletişimimizi kaybettik.
En fait, nous avons perdu tout contact avec la station. Je ne suis pas surprise.
Onları korumak ve yalıtmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Je ferai de mon mieux pour protéger et isoler tous les nouveaux souvenirs. Mais je ne peux pas garantir le succès.
Emily, bak anlıyorum, burada kendin için bir gelecek görmüyorsun.
Emily, écoute, je comprends que tu ne te vois pas d'avenir ici... Je sais que tu es allé voir le GA.
Zem için geldiler ve onu canlı olarak ele geçiremeyeceklerini anlayınca öldürdüler.
Ils sont venus pour Zem, quand ils ont vu qu'ils ne l'auraient pas vivant, ils l'ont tué.
Silahsızım konuşmak için geldim.
Je ne suis pas armé. - Juste là pour parler. - C'est ça.
Her iki durumda da bu koloni bağımsızlığını ilan ediyor ve bunu değiştirmek için yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
Dans tous les cas, cette colonie déclare son indépendance, et vous ne pouvez rien y changer.
- Emin değilim girmeye çalışmak için şifre çözücü bir program çalıştırdım.
- Je ne suis pas sûre, mais j'amorce un décryptage dans l'idée de forcer l'accès.
Beni arkanda bıraktığı düşünme o zaman ilerlemem için bıraktığını düşün.
Ne le vois pas comme un abandon. Vois-le comme me laisser aller de l'avant.
ne için mi 19
ne için bekliyorsun 17
ne için bu 20
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
ne için bekliyorsun 17
ne için bu 20
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18