Onu duydum translate French
654 parallel translation
Onu duydum. "
Je l'ai entendu. "
- Biliyorum. Onu duydum.
- J'ai entendu.
Onu duydum.
J'ai entendu.
Evet. Onu duydum.
Mais j'écoutais pas.
Galiba onu duydum.
J'ai cru l'entendre.
- Onu duydum.
Ce n'est pas bon pour moi.
- Ne olmuş? Yanından geçerken onu duydum.
Quand nous sommes passés, il a dit à sa femme :
Onu duydum!
Je l'ai entendu!
Ama onu duydum. Gördüm. Gerçek olduğunu biliyorum!
J'ai vu et entendu, j'ai constaté!
- Hayır. - Onu duydum.
- Je l'ai entendu.
Tam buradaydı... onu duydum.
il était là
- Onu duydum.
- Je l'ai entendu.
Onu duydum.
Je l'ai entendu!
Evet, onu duydum evladım.
Oh, j'en ai entendu parler, ma chère!
Evet, onu duydum.
Oui, je la connais.
Evet onu duydum Isis.
Oui, je sais, Isis.
Onu duydum. İki atlı nefis bir faytonda.
Dans un superbe attelage à deux chevaux!
Evet, onu duydum.
Ouais. C'est ce qu'on dit.
Onu Dr. Ranger ile konuşurken duydum.
Je l'ai entendu parler au Dr Ranger
Bunu daha önce de duydum. Onu niye içeri almıştın? Kapıcıya adının Belasco olduğunu söylemiş.
Tu as cru que M.Belasco, le producteur... venait personnellement te voir!
Sonra onu orada uzanmış gördüm sarhoştu. Motorun çalıştığını duydum.
Alors qu'iI était là, ivre... et que j'entendis le moteur tourner...
- Bugün onu telefonla konuşrken duydum.
Je l'ai entendu au téléphone.
Ama ben uyanıktım ve onu uykusunda konuşurken duydum.
Mais j'étais réveillé et je l'ai entendu parler de nous.
- Daha şimdi duydum onu. - Nerede?
Jamais entendu parler.
Anahtarıyla yeni kilidi açmaya çalışırken duydum onu.
Je l'ai entendu forcer la serrure avec sa clé.
Evet, yukarıda dairesinde. Onu bağırırken duydum.
Je l'ai entendu hurler.
Çok ufak bir şey biliyorum, onu da bir günah çıkarmadan duydum... Ve o sırlar da benimle birlikte ölmeli.
Ce que je sais vient des confessions, et doit mourir avec moi :
O farklıydı. Evet onu ben de duydum.
Il paraît.
Annemin ölmek üzere olduğunu duydum ve onu görmeye geldim.
Je viens d'apprendre que Mère se meurt. Je suis venu la voir.
- Evet, onu da duydum.
Oui.
Onun yeniden evlendiğini duydum. Onu bulmakta sıkıntı çekiyorum.
J'ai entendu dire qu'elle était remariée et j'ai du mal à la trouver.
Evet, hasta olduğunu duydum, ama onu bulamıyorum, anne.
Il veut l'aider.
Evet, çığlığını duydum ama onu göremedim. Çünkü diğer taraftaydı.
Oui, je l'ai entendu crier mais je ne la voyais pas car elle était de l'autre côté du bateau.
Onu işinden şikayet ederken duydum.
Je l'ai entendu se plaindre.
Dostlarının onu da sorguya çektiğini duydum.
On m'a dit que tes amis l'avaient aussi interrogé.
Onu duydum.
Je l'ai entendu.
Onu bulamıyordum, ve sonra merdivende ayak sesleri duydum.
Je ne la trouvais pas J'ai entendu des pas dans l'escalier
Onu duydum.
Je l'ai entendue.
Tüm gün onu aradık, ancak akşam vakti melemesini duydum.
Je ne l'ai trouvé que la nuit.
Birisi de onu yakaladı... ve sonra birisinin soluduğunu ve öksürdüğünü duydum.
Quelqu'un l'a attrapé... et puis j'ai entendu quelqu'un haleter et tousser.
Onu bir tek ben duydum.
Je suis seule à avoir entendu.
Evet, onu ben de duydum, Bayan Heyley-Brown diyor ki...
- Oui, je sais. - Et Mme Heyley-Brown dit...
Heima Kadokura ismini duydum, onu tanıyor musun?
Je vous ai entendu prononcer le nom de Kadokura... Vous le connaissez?
Onu daha önce duydum, kör biriymiş.
J'ai entendu parler de lui, mais il est aveugle.
Anahtarı alıp onu almaya geleceğini de duydum.
Seulement qu'il irait récupérer la clef plus tard et... et puis qu'il viendrait chercher Kala.
- Onu duydum.
- J'ai entendu.
Bir taş denizinin ortasındaki o yalnızlıkta durmadan fısıldaşan dudaklar duydum ve hep onu hissettim avuçlarımda ve tenimde o temas ihtiyacını.
Dans une telle solitude, perdu dans une mer de pierre, j'entendais sans cesse des bouches chuchoter, et ressentais en permanence dans la paume de mes mains, sur ma peau, le besoin du contact.
Senin tarifini duydum. Onu görebildiğim gün gibi ortada.
En vous écoutant parler de Tayu, c'est comme si je la voyais.
"Doğrusu hayır." Onu da duydum.
"Pas nécessairement", je la connais.
Yatağa düştüğünü duydum, bu yüzden onu eve götürmeye hazırlandım, ama...
Elle est malade. J'ai voulu l'amener, mais...
onu yaparken hiç görmedim, ama anlatılanları duydum.
Je l'ai jamais vu faire.
duydum 657
duydum ki 65
duydum seni 20
onu da 41
onu demek istemedim 83
onu durdur 23
onu da getir 24
onu da bilmiyorum 20
onu dinle 40
onu demiyorum 23
duydum ki 65
duydum seni 20
onu da 41
onu demek istemedim 83
onu durdur 23
onu da getir 24
onu da bilmiyorum 20
onu dinle 40
onu demiyorum 23