English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Onun dışında

Onun dışında translate French

1,363 parallel translation
Onun dışında iyi.
A part ça, elle va bien.
Nabzı 120, onun dışında hayati göstergeler normal.
Constantes normales, excepté un pouls à 120.
- Büyükanne nasıl? - Dizi için hareket kesiciye ihtiyacı var. Onun dışında iyi.
- Il lui faut une attelle pour le genou, sinon elle va bien.
Onun dışında şikayeti yok. Tekrar ilaç yazdık ve onu bir kliniğe yolladık.
On lui refait une ordonnance et on l'adresse en consultation.
- Onun dışında!
- Pas ça!
Aaa... önerebileceğim tek adam Arthur Brickman'dır. Onun dışında, Kimse için bir şey söyleyemem.
À part Arthur Brickman, je ne peux garantir personne.
Yani onun dışında.
En dehors de ça.
Onun dışında hiçbir şeyimiz yok.
Pour le reste, on n'a rien. "Adéquation confirmée"
Lanet olsun, Leo, sadece onun dışında iyileşmiş olmalıdır.
Tu aurais dû la soigner dehors.
Onun dışında kapalı duracak.
Le reste du temps, tu la fermes.
Birazcık küçük ama onun dışında iyi duruyor.
Eh bien, il est... Un peu petit, mais sinon, ça va.
Noel partisinde ve onun dışında bir kaç kez karşılaştım.
Je les ai rencontrés à une fête de Noël et une ou deux fois.
Yaranız bir süre daha gergin kalacak, onun dışında hızla iyileşiyorsunuz.
La cicatrice va vous gêner un moment, mais vous cicatrisez bien.
Onun dışında ilgilenmedim.
A part ça, elle ne m'intéressait pas.
Tamam. Korku kısmını biraz çalışması gerekiyor olabilir. Ama onun dışında Şirinler kadar harika.
OK, la crainte doit peut-être être un peu travaillée, mais sinon Schtroumpftastic!
Onun dışında yapabileceğiniz tek şey, adamın ailesiz bir dallama olmasını ümit etmek.
A part ça, il vaut mieux croiser les doigts et espérer que le gars que vous tuerez sera un minable sans famille.
Onun dışında her şey iyi mi?
Tout le reste est pépère?
Onun dışında...
Sinon...
Onun dışında her şey aynı, değil mi?
je dis hum. je dis tout pareil, c'est ça?
Onun dışında herkesten nefret ediyorum.
Mais en gros, en fait je hais tout le monde.
Onun dışında her şey yolunda mı? EKG falan iyi değil mi?
Le reste, ça va, pas de problème de cœur, tout ça?
Onun dışında herkes biliyordu bunu.
Tout le monde le savait sauf lui.
Sana sormadıkça konuşma. Onun dışında.. I
Écoute, je paie mon avocat à l'heure, alors ne parle pas pour ne rien dire et si tu peux, essaie de la fermer.
Onun krallığında, gereksiz yere saygısız davrandın.
Tu n'étais pas obligée d'être irrespectueuse.
Bayılmışım, gözümü açtığımda bir kan gölünün ortasında yatıyordum, onun kanıydı.
Je me suis évanouie et quand je suis revenue à moi j'étais au milieu d'une marre de sang, son sang.
Onun dışında kim olursa olsun.
Tout mais pas ça!
Tekrar çıkmaya başlayabileceğimi düşünüyor. Onun 12 yaşında olması dışında iyi bir tavsiye.
Elle pense que je devrais recommencer à sortir, ce qui est probablement un excellent conseil, à part qu'elle a douze ans.
Onun gibi deponun bodrumlarında genellikle evsizler yaşar.
Dans les entrepôts comme ça, il y a souvent des S.D.F. qui vivent au sous-sol.
Onun nesi bu kadar harika? Sigara içmemesinin dışında?
Qu'est-ce qu'elle a de si bien, à part qu'elle ne fume pas.
Yani her gün ben boktan arabama binerken onun orada, saçlarında esen rüzgarla büyük, parlak atının üstünde olması dışında.
Je veux dire... à part le fait que chaque jour je monte dans ma caisse pourrie et il est là, le vent dans les cheveux... sur son grand cheval reluisant.
Carlos bir müddet ortadan kayboldu, sıradaki ben olurum diye... ve ardından kucağında bebekle bir kız çıkageldi... bu onun dedi, ben büyütemem... derken tüm aileye bakmak zorunda kaldım.
Carlos a disparu quelque temps, peur d'être le prochain... et alors cette fille se montre avec un bébé... dit que c'est le sien et qu'elle n'a pas les moyens... et soudain je suis responsable de toute ma famille.
- Yani onun dışında.
- En dehors de ça.
Tahta elli, eli kopuk barmen. Onun teyzesinin sloganıymış. 1911'de 100 yaşında Besançon'da ölmüş.
- Du passage de la main d'or où le patron de la main morte avait une tante qui disait ça avant de mourir presque centenaire...
Yanında olmasına o kadar alışıksın ki beynin sesleri ve görüntüleri... onun imajına dönüştürüyor.
Votre cerveau est habitué à sa présence. Tout ce que vous voyez, il le transforme en images d'elle.
Ama onun zaafı, aslında pek çok hikaye ile, hem yücelmiş hem de aciz kalmış zihni ve kendisi olabilmek için seçtiği yoldu.
Son handicap, c'était cet esprit à la fois exalté et paralysé par trop d'histoires et le chemin qu'il avait choisi de suivre.
Venedik yasasında açıkça belirtilmiştir ki eğer bir yabancı, isteyerek veya istemeyerek bir Venedik vatandaşının canına kastederse bu eylemi gerçekleştirdiği kişi onun mallarının yarısını alır.
Il est écrit dans les lois de Venise que s'il est prouvé qu'un étranger, par des manœuvres directes ou non, attente à la vie d'un citoyen, la partie menacée saisira la moitié des biens du coupable.
Bir filin kuyruğu kıvrılmış şekildeyse, bu onun, bir sonraki hayatında...
Quand la queue d'un éléphant est courbée, cela suggère que dans sa prochaine vie...
Wendy'nin yanağında bulduğumuz DNA'ya dayanarak, siz tükürüğünüz onun yüzüne bulaşmış, ama karınızın başka bir şeyi yüzüne bulaşmış.
D'après l'ADN que l'on a trouvé sur la joue de Wendy, il y a eu un échange salivaire entre vous, et votre femme a échangé autre chose avec elle.
O Magic School bu vizyonu şey vardı beri, bilirsin, o üzerinde yapılmış olduğunu bütün gelecek şey Bir iblis uzak bir yaşam ve onun çocuk olmak, hakkında bir.
Depuis qu'elle a eu cette vision à l'école de magie, celle d'une vie sans démon avec son enfant, elle est à fond dans le futur.
Ben bir iblis dışında şekilde bozuk inanıyorum nedeni budur onun teklif yapmaya bunlardan biri.
Je crois qu'un démon venu de l'extérieur a corrompu l'un d'eux pour arriver à ses fins.
Kavga yüzünden sanırım. Gerçek neden bence onun kurallarını sorgulamış olmam ve tabii bloğumda okul hakkında yazdıklarım.
Je pense que la vraie raison est pour avoir remis en cause les règles... et d'avoir dit ce que j'ai dit sur mon site.
Çünkü Mary Alice olağanüstü bir insandı Ve şimdi herkesin onun hakkında düşündüğü, karanlık sınıra kadar gittiği ve bu korkunç, bencilce şeyi yaptığı. Ama bence işin içinde bundan daha fazlası var.
Parce que Mary Alice était quelqu'un d'exceptionnel et maintenant, tout ce que les gens pensent d'elle c'est qu'elle a pété un plomb et qu'elle a fait ce truc terriblement égoïste et je pense qu'il y a autre chose derrière
Onun taburu saldırı altında iken sivilleri... savaş alanının dışına çıkardı.
Son bataillon évacuait des civils lorsqu'ils ont été attaqués.
Nasıl olsa yanında diye onu önemsemiyorsun ama ben o kadının bana gösterdiği her sevgi kırıntısının kıymetini biliyorum. Çünkü onun için sokaktaki pis bir köpek gibi mücadele ettim.
Tu sais qu'elle ferait tout pour toi, alors que moi, je chéris chaque geste d'affection que cette femme me montre parce que je dois me battre comme un chien errant puant pour en recevoir.
Ama eğer onun bir seferlik mükemmel olmadığı ihtimali varsa senin kasaba dışında olduğun bir haftasonu... arkadaşına gittiği bir kavga, aptal bir Noel partisi... o zaman tedaviye başlamama izin ver.
Mais si vous pensez qu'il y a une possibilité qu'une seule fois elle n'ait pas été parfaite... un week-end où vous êtes parti... une dispute qui l'a poussée à rejoindre un ami, une bête fête de Noël... alors vous devez me permettre de commencer ce traitement.
Sende sevimlisin ama belki de aile fotoğrafların onun yanında durmamalısın.
Tu es jolie, mais tu ne devrais pas te mettre à côté d'elle sur les photos.
Monk, sen bu civardaki, benim bildiğim, en iyi dedektifsin. İkiz kenar yamuk şeklindeki kayıp böcekler dışında herhangi bir şey görüyor musun? Onun hikayesini kanıtlayan bir şey?
Ecoutez Monk, vous êtes le meilleur détective de terrain que je connaisse vous voyez quoique ce soit ici, à part le trapézoïde d'insectes manquant pour corroborer son histoire?
Bu iyi bir fikir, Senden gelmesi dışında, Sandy'ye onun nasıl olduğunu sor
C'est une bonne idée sauf que tu devras attendre que Sandy soit de bonne humeur.
Onun dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
Tout le reste, elle s'en fiche.
Fakat Barbie onun da dışında, asıl sebep, tıp deneyimle alakalıdır.
Mais ça va plus loin. La médecine est avant tout une question d'expérience.
Kumarın dışında, onun diğer kötü alışkanlıklarını paylaşıyora benzemiyorsun.
Il vous amuse? Il vous en faut peu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]