Siz ne dersiniz translate French
226 parallel translation
Siz ne dersiniz binbaşı?
Et vous, Commandant?
Florida'yı hiç sevmem. Siz ne dersiniz?
Je n'aime guère la Floride.
- Siz ne dersiniz?
Qu'en dites-vous?
Siz ne dersiniz Bay Poppins?
Quelle est votre idée, Poppins?
- Siz ne dersiniz Bay Corneille? - Hiçbir şey duyma, görme, söyleme.
- Qu'en pensez-vous, M. Corneille?
Bayan Elizabeth... yeterince gülmediğimi düşünüyor, siz ne dersiniz?
Miss Bingley, Miss Elisabeth pense que je ne ris pas assez.
Siz ne dersiniz, efendim?
Tout comme vous, "Votre Altesse"!
Hiçbir fikrim yok. Siz ne dersiniz müfettiş bey?
Qu'en dites-vous, inspecteur?
Bana uyar, siz ne dersiniz çocuklar?
Ca me va. Et vous?
Siz ne dersiniz Bay Everett?
Qu'en pensez-vous, M. Everett?
Benden daha iyi bir öykü... yazdığı için eleştiriyor değilim. Ama ilk bölümde konuya girmekte geç kalınmış, siz ne dersiniz?
Je ne veux pas critiquer... son histoire était bien mieux que la mienne, mais la 1 re partie ne tarde-t-elle pas à rentrer dans le vif du sujet?
Siz ne dersiniz, Profesör?
Votre avis, professeur?
Siz ne dersiniz?
Qu'en pensez-vous?
Siz ne dersiniz Bayan Giddens?
Pas vous, Mlle Giddens?
Her zaman yemeği yabancılarla paylaşmanın - hoş bir şey olduğunu düşünmüşümdür, siz ne dersiniz? - Oh, evet gerçekten.
Je trouve que c'est... bien de rompre le pain avec les inconnus.
Siz ne dersiniz Bayan Fellowes?
Vous l'avez bien mérité.
Ben biraz şampanya istiyorum. Siz ne dersiniz Bay Fane?
Je voudrais du champagne.
Siz ne dersiniz efendim?
Qu'en pensez-vous?
Siz ne dersiniz? İleride bir gün bizim şehrimize de tramvay gelecek.
Et qu'est-ce que vous pensez, un jour dans notre ville il y aura des trams.
Aslında, aklınıza geldi mi bilmiyorum ama küçük bir değişiklikle ikisi çok farklı hale gelebilir. Siz ne dersiniz Genevieve?
Je ne sais pas si vous y avez pensé, mais de simples retouches suffiraient à différencier nos robes, Geneviève.
Siz ne dersiniz?
- A votre avis? - Je...
Siz ne dersiniz, Chancellor?
Que pensez-vous de ça, M. le Chancelier? Ouais, Baron.
Bana biraz hava katıyor. Siz ne dersiniz?
Ça me donne de la classe, non?
Siz ne dersiniz efendim? Bay Mattei, ben o uçan oyuncaklara güvenmiyorum.
Non, demain j'ai une assemblée et je n'aime pas trop les machines volantes!
- Doktor, siz ne dersiniz? - Testlere tabi tutmalıyız.
Docteur, quel est votre avis?
Siz ne dersiniz doktor?
Que proposez-vous, professeur?
Siz ne dersiniz, Doktor? Bize bir şarkı söyler misiniz?
Docteur, et si vous poussiez la chansonnette?
Siz ne dersiniz bayan Julia?
Qu'en pensez-vous, MIle Julia?
Horoz anneler siz ne dersiniz.
On danse le zob and roll?
Siz ne dersiniz?
Vous ne croyez pas?
Sizin gibi ileri görüşlü birinin bunun karşılığını görmesi gerekir. Ben böyle düşünürüm, siz ne dersiniz bilmem.
Là, je suis le genre de type qui croit qu'un homme de votre perspicacité devrait être récompensé pour de si hautes pensées, vous êtes d'accord?
Daha temiz. Siz ne dersiniz?
C'est un bon plan, non?
Siz ne dersiniz?
Vous voyez mieux à faire?
Ya siz ne dersiniz?
C'est toi qui vois.
Bundyler ile paylaşmamız iyi bir jest olur Siz ne dersiniz millet? Şey, güvercinler ikinci gün daha iyi olur.
J'étais mal coiffée et j'avais ma vieille chemise de nuit.
Siz ne dersiniz Teğmen?
Qu'en concluez-vous?
Siz ne dersiniz Teğmen?
Qu'en pensez-vous?
Size pek etkilenmediğimi söylemeliyim. Siz ne dersiniz, Bay Aslanyürek?
Nos amis de Hong-Kong... disent qu'il vous réduira en miettes.
Siz ne dersiniz?
Et vous?
Siz buna ne dersiniz?
Qu'en pensez-vous?
Siz masayı kurarken benim kahvaltıyı hazırlamama ne dersiniz?
Si vous mettiez la table pendant que je prépare.
Şimdi, siz bayanları evinize bırakmama ne dersiniz? Sağ ol yakışıklı.
Je vais vous accompagner.
Siz ne dersiniz, bayan?
Qu'en pensez-vous? Merveilleux!
Ben bir yabancıyım ve siz beyler kadar iyi bilemem... Ancak şu Güneyli'ye ne dersiniz, Dix'e?
Je suis moins bien placé que vous, mais ce garçon du Kentucky?
Siz üçünüz kalıyorsunuz. Kâğıt çekmeye ne dersiniz?
Il ne reste plus que vous trois.
Siz bilginler ne dersiniz?
Qu'avez-vous à ajouter?
Belki de siz bir Fransız bende alman olmasam, basitçe avrupalı olsak, Birimiz diğerinden birşeyler öğrenebilirdi.Ne dersiniz? Birleşik Avrupa.
Si nous étions tous deux simplement européens, nous apprendrions quelque chose l'un de l'autre, non?
Siz buna ne dersiniz?
Vous entendez?
Evet, şeytan tüyü var, siz ne dersiniz?
Quelque chose de particulier!
Acaba siz de, akşam saat altıda beyaz sokaklarınızı boşaltmak zorunda olan, "sevgili" vatandaşlarınızın yüzde doksanını oluşturan bizim nasıl yaşadığımızı görmeye ne dersiniz?
Voulez-vous voir comment nous vivons? Nous, les 90 % de vos compatriotes qui devons quitter vos rues dès 18h.
Elinizdeki bütün malı bedavaya alayım siz de kodesi boylayın. Ne dersiniz?
Je vous soulage du tout pour pas un rond... et je vous invite en taule!