Sorun bu değil translate French
1,944 parallel translation
Hayır ama sorun bu değil..
Non, mais ce n'est pas ça.
Hanımefendi, oğlunuzun iyi bir çocuk olduğundan şüphemiz yok ama sorun bu değil.
- Nous ne doutons pas que Souleymane soit un bon fils.
Sorun bu değil!
C'est pas le problème!
Hayır, sorun bu değil.
Ce n'est pas ce que... Eric.
- Sorun bu değil.
- Non.
Ondan hoşlanıyorum. Yani sorun bu değil.
Je suis heureux avec elle, c'est pas la question.
Hayır, sorun bu değil.
- Ce n'est pas ça.
Sorun bu değil ki.
Ce n'est pas ce que je veux dire!
- Hayır adamım. Sorun bu değil.
- Non, c'est pas ça.
Ama asıl sorun bu değil, Matt.
- Mais c'est pas ça, le vrai problème.
Sorun sadece bu değil.
C'est pas seulement ça.
Sorun değil. Heceleyebiliyorsun bu güzel.
Non, vous connaissez l'orthographe.
Hayır, bu.. sorun değil.
Non, c'est, euh,... c'est bon.
Ve eğer senin yönteminle yaparsak onlara uzun zamanda adi mal yollama riski taşırız bu da senin için sorun değil çünkü eğer çekilirlerse üzerinde kumar oynayabileceğin başka bir şirket bulursun.
Et si on le fait à votre manière, on court le risque à long terme de vendre des produits inférieurs, ce qui est bien pour vous, car s'ils se retirent, vous trouverez une autre entreprise.
Bu yüzden bir deneyeyim dedim ama sorun değil.
Passons.
Tabi, bu- - Sorun değil.Bir histi sadece.
Non, ce n'est pas grave. Je m'en doutais.
Bu senin komiteye sunabileceğin ve sonra diğer aşamaya geçelim diyebileceğin bir sorun değil.
Ce n'est pas un problème qu'on peut déléguer et passer à la motion suivante.
Bu sorun değil.
Ce n'est pas mon problème.
O yüzden 410, unvanını bize karşı koruyamayacağından bu kadar korkuyorsa sorun değil. Ama biz dışarıda olacağız. Sokakların başladığı yerde.
Si les 4-1-0 ont trop peur de défendre leur titre contre nous, on ira danser dehors, là où les Streets ont commencé.
Para getiren 2 ya da 3 işiniz varsa sorun değil ama düzinelerce işiniz varsa oldukça büyük miktarlar söz konusudur ve ben 20 yıl öncesinden bahsediyorum ki bu bambaşka bir şey.
C'est une chose d'avoir deux ou trois sociétés en espèces. Mais en avoir une douzaine qui rapportent des dizaines de millions de dollars, et je parle d'il y a 20 ans, c'est une autre histoire.
Bu bizim için bir sorun değil. Bir hediye.
Ça n'est pas un fardeau, c'est notre cadeau.
Bu akşam yemekte ne yaparsan yap benim için sorun değil.
Quoi que tu fasses au dîner, ça m'ira très bien!
Yürümek sorun değil, ama bu arabayı kullanmana izin veremem.
D'accord, mais vous conduirez pas.
Sorun değil. Bu sadece...
- Non non non, ça va, c'est juste que...
Bu plakayı araştırmam sorun olmaz, değil mi?
Ça ne vous fait rien si j'appelle pour vérifier cette plaque.
- Bu sorun değil.
- Ce n'est pas le problème.
Bu bizim için bir sorun değil.
Je n'ai rien contre ça.
Sorun değil. Aile de bu işi sızdırmıyor. Güvenliği de oldukça arttırdılar.
La famille va taire cet incident... et mettre l'accent sur la sécurité.
Sorun yemek değil. Nerede olduğumu kesinlikle bilmek istiyor, çünkü hala güven konusunda sorun yaşıyor. - Bu biraz garip.
Et il veut toujours savoir où je suis parce qu'il a pas confiance.
Sorun sırf bu koğuş değil.
Ils sont partout.
Demek istediğim, bu konuda bir sorun yok değil mi?
Il n'y a rien à discuter, non?
Sorun değil hallederiz, elimizde bu var.
On ne connaît pas cette partie de l'île. On s'en sortira grâce à ça.
Sorun da bu, değil mi?
{ \ pos ( 192,210 ) } C'est donc ça, pas vrai?
Yani tüm sorun bu değil mi?
Non...
Bu Nancy'nin çıkardığı ilk sorun değil.
Ce n'est pas le 1er problème avec Nancy.
Bu hiç sorun degil.
Ce ne sera pas un problème.
Sorun yalnızca para toplamak değil, demokratik organizasyonlarda bu tür para toplama işlerinin neden bu kadar...
Et ce n'est pas seulement une question de collecte de fonds, elle soulève toute la question de savoir pourquoi, dans une organisation démocratique, ce type de financement...
Yani hiç kaza geçirmemis gibi. - Sorun bu degil.
Elle n'est pas blessée, c'est pas le problème.
Eğer yetki istiyorlarsa bu sorun değil. Anahtar bizde.
S'ils demandent une autorisation ce n'est pas un problème nous avons la clé.
- Hayır, hayır, bu bir sorun değil.
- Non, non, c'est pas un problème.
Bu hiç mi hiç sorun değil.
Ce n'est rien.
Bu senin için sorun değil mi?
Ça ne te trouble pas?
Bu konuda konuşmak istemiyorsan, sorun değil.
Ça va si tu ne veux pas en parler.
Sorun değil, Jeremy, bu Charlie.
Jeremy, voici Charlie.
Bu o kadar büyük bir sorun değil. Bizde Amerikan komedisi izleriz.
Tant pis, on peut regarder des séries américaines.
Onu ikiye ayırmamızı istersen bu bizim için sorun değil.
On accepte de le couper en 2.
En alttan başlayabilirim, bu gerçekten hiç sorun değil, yükselmenin bir yolunu bulurum.
Je peux commencer au bas de l'échelle... Ce n'est pas un problème. - Je ferai mon chemin...
Bak, konu eğer benim klozeti açık bırakmam ise, sorun değil, bu gece yalnızım.
S'il s'agit de me faire me relever maintenant, ce n'est pas un problème.
- Bu sadece bir parçası... - Sorun değil.
- Ce n'est qu'une partie de la raison.
Sen, ben ve Ah June bu aile birlikteyken, hiç bir şey sorun değil.
Avec toi, moi et Ah June. Et si l'on reste tel que l'on est, il n'y aura aucun problème.
Bir hastayla yakınlaştığın için duygusallaştın. Sorun değil. Ama bu karar verme yetini olumsuz etkiliyor.
Vous êtes émue car vous êtes proche de la patiente, je comprends, mais ça obscurcit votre jugement.
sorun bu mu 22
sorun bu 79
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
sorun bu 79
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77