English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ T ] / Tabii ki biliyorum

Tabii ki biliyorum translate French

358 parallel translation
Tabii ki biliyorum. Devon sizden bahsetmişti. Onun misafirisiniz, değil mi?
Davington m'a parlé de vous.
Tabii ki biliyorum.
Bien sûr.
Tabii ki biliyorum.
- Bien sûr que je le sais.
Tabii ki biliyorum.
Oui. Je connais.
Tabii ki biliyorum!
Bien sûr que je le sais!
Tabii ki biliyorum. Ben de öyle söyledim.
Bien sûr, c'est ce que je lui ai dit.
Tabii ki biliyorum Brad.
- Je sais.
- Nesi olduğunu biliyor musunuz? - Tabii ki biliyorum.
- Vous savez ce qu'elle a?
Tabii ki biliyorum, evladım. Şeydi...
Oh, bien sûr que si, ma chère, c'est... c'est... c'est...
Tabii ki biliyorum.
Bien sûr que je le sais.
- Tabii ki biliyorum.
- Bien entendu.
Bunu biliyorsun, değil mi? Evet tabii ki biliyorum.
Evidemment.
Tabii ki biliyorum.
Mais bien sûr, M. le juge.
Bunu tabii ki biliyorum. Aslında ben, Speer demek istemiştim.
JE VOULAIS DIRE LE MINISTRE SPEER.
Tabii ki biliyorum, sen bir balıkçısın.
Mais bien sûr que si, tu es un vendeur de poisson!
- Tabii ki biliyorum.
- Bien sûr que si.
Tabii ki biliyorum.
Bien sûr que si.
Tabii ki biliyorum, tahvil departmanının şefiyim.
Je dirige le service boursier.
Dinle, benim kararım olduğunu biliyorum, o yüzden hayatıma devam etmem kolay oldu, bir de üzerine espriler yapmak tabii ki.
Tu vois... C'était ma décision alors c'était plus facile de passer à autre chose et... de... tu sais... faire des blagues et tout ça.
Tabii ki, öyle olduğunu biliyorum.
Bien sûr. Je le savais bien.
Tabii ki melekler aldı, bunu biliyorum.
- Mais qui l'aurait fait?
Tabii ki, ne yapacakları konusunda sizin şu anda bildiğinizden fazlasını biliyorum. Sırtımı döndüğüm için beni bağışlayın.
Comme je sais ce qu'elles vont faire à présent, je dois vous tourner le dos!
- Tabii ki biliyorum.
Je le sais.
" Esas tanıkla temas kurmakla suçlandığımı biliyorum. Barmen, tabii ki.
Je sais qu'on m'accuse d'avoir eu des contacts, avec l'un des principaux témoin, il s'agit du barman, bien entendu.
Tabii ki moronun karısına ne dediğini biliyorum.
Je connais la réponse.
Tabii ki. Biliyorum. İtiraf ediyorum.
Les chiens sont d'étranges créatures.
Tabii ki. Ne yapacağımı biliyorum.
Sois tranquille.
- Tabii ki verirlerdi, biliyorum ama..
- Bien sûr, ça se saurait.
Tabii ki Kroner deneylerini biliyorum.
J'en ai entendu parler.
- Tabii ki, biliyorum.
Bien sûr, bien sûr, oui!
Tabii ki ne yaptığımı biliyorum.
- Bien sûr que si.
Tabiî ki, bunu biliyorum.
Oui, je le sais.
Ülkeniz İngiltere hakkında o kadar az şey biliyorum ki... tabii dünyanın en cesur milleti olduğunuz dışında. Böyle müttefiklerimiz olduğu için çok şanslıyız.
Je sais si peu de choses sur votre Angleterre... sauf que c'est la plus brave des nations... et que nous avons de la chance d'avoir de tels alliés.
Tabii ki, Profesyonel görünmek için, iki misli çabalıyorum. Benim için tek önemli olan, parçalamak ve kesmek... çünkü biliyorum ki, eğer diğer iki rahip rahatsızlığımdan kuşkulanırsa... ve ben herhangi bir şekilde, bu tekrarlanan, kokuşmuş işin... hiç bir iyi tarafı olmadını ima edersem... bir sonraki kurban ben olurum.
Je redouble de vigilance, coupant et tailladant du mieux que je peux, car je sais que si les deux autres soupçonnent ma détresse, et son corollaire, le doute relatif au bien-fondé de notre pratique, je serai le prochain sacrifié.
Tabiî ki oradaki kayalara bırakıp, çarpmamız için. Biliyorum!
Pour nous jeter contre ces pierres, j'en suis sûr!
Hiç kimse, "gerçek dünya" da "gerçek hayat" ın olduğu, ve bu "gerçek hayat" ın, 467 00 : 39 : 55,140 - - 00 : 39 : 58,598 sevmekten daha önemli olduğu masala inanmıyor. Gerçek bir şansımızın olmadığını biliyorum tabii ki, eğer şansımız olsaydı, her ne olacaktıysa. Ne fark eder ki?
On ne croit pas au conte de fées qu'iI y aurait une vraie vie dans un vrai monde et que Ia vraie vie compterait plus que de vivre.
Tabii ki öğrenciler umrumda ama bunu başkasının yapacağını biliyorum. "Bırak başkası yapsın" görüşünü benimsemişimdir, böylece ben yapmak zorunda kalmam, çünkü bunu yapmam doğru değil. Bunu yapmamın nedeni fizikle ilgilenmek istemem ve hâlâ yapıp yapamadığımı görmektir.
– je prends le point de vue "laissez Georges le faire", un point de vue que l'on est pas censé prendre, parce que ce n'est pas juste de le faire, mais je fais ça parce que j'aime faire de la physique et je veux voir si je peux toujours le faire,
Evet, tabii ki kim olduğunu biliyorum, Rick Walker.
Bien sûr que je vous connais, Rick Walker.
Tabii ki, her şeyi biliyorum.
Bien sûr. Je savais tout.
Tabii ki biliyorum.
Faites-lui de l'air.
Bunu biliyorum ve kendilerini sonrasında daha iyi öpmek için bize ihtiyaçları var, lafın gelişi tabii ki.
Je connais la réponse. Et ils ont toujours besoin qu'on les embrasse après coup. Enfin, c'est une façon de parler, évidemment.
Tabii ki kapar, günde 10 sterlin alıyordur, ben sebebini biliyorum.
Bien sûr qu'il l'a décroché, probablement pour rien, et je sais bien pourquoi.
- Tabii ki yapmam gerekeni biliyorum.
Bien sûr.
Canını sıkan şeyin ne olduğunu biliyorum tabii ki.
Je sais ce qui te ronge.
Tabii ki ne istediğini biliyorum. Bana yüz defa söyledi!
Il m'a dit cent fois ce qu'il voulait.
Tabii ki bunların mantıken yanlış olduğunu biliyorum.
lntellectuellement, je sais, c'est mal.
Tabii ki onu biliyorum.
Bien sûr que je le connais.
Tabii ki biliyorum.
Mais oui je sais.
Tabii ki benimle ilgili olmadığını biliyorum.
[UNCUT] Je sais!
Tabii ki de halanın onu ısırdığını biliyorum.
Je sais, ta tante l'avait entamé!
Tabii ki, biliyorum.
Bien sûr.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]