Yalan söylemek translate French
1,573 parallel translation
Ayrıca yalan söylemek kötüdür.
Et mentir, c'est mal.
Keşke yapabilsem çünkü yalan söylemek bu işi çok daha kolay hale getirirdi.
Et j'aimerais parce que ça rendrait les mensonges plus faciles.
Yalan söylemek dışında bir şey yapmadı Sarah.
Sarah, il n'a fait que de nous mentir...
Tek yaptığı yalan söylemek.
c'est tout ce qu'il a jamais fait.
Belki de, tüm sakladığın o sırlar değer verdiğin insanlara bazen yalan söylemek zorunda bırakıyordur seni.
Avoir des secrets pousse simplement à mentir aux gens qu'on aime.
Farkındayım ama Noreen'e her söylediğimde yalan söylediğimi düşündü onun için de... Başka bir yalan söylemek zorunda kaldın.
Je suis au courant, mais à chaque fois que j'ai essayé de le dire à Noreen, elle croyait que je mentais alors... alors vous avez dû inventer un autre mensonge.
Başıma geleceği hiç aklıma gelmezdi. Bu kadar açık söylediğim için özür dilerim ama sana yalan söylemek istemiyorum. Üç gündür beraber takılıyoruz.
Je ne pensais pas que ça pourrait m'arriver, mais je suis parti avec elle.
Tanrı için yalan söylemek diyorlar. Fakat, onu takip ettiğimizin farkında.
Ils le vénèrent, et ce sont tous des menteurs patentés.
Birinin telefon numarasını almak için yalan söylemek zorunda olduğumu mu düşünüyorsun?
Tu crois que je dois mentir pour avoir un numéro?
- Yalan söylemek günahtır.
- Mentir est un péché.
Gibbs'e yalan söylemek zorunda kaldım.
J'ai dû mentir à Gibbs.
Üstüne bir de hırsızlık ve yalan söylemek.
Voler et mentir.
Hiçbirşey görmedi ve en azından biz ona seks hakkında yalan söylemek zorunda değiliz.
C'est vrai. Il n'a rien vu, lui. Et on lui a bien expliqué la chose.
- Güzel örtü. - Üzgünüm senin hariç, yalan söylemek,.. .. yaptigimiz isimizin ayrilmaz bir parçasi.
Désolé de vous faire paraître comme étant un menteur, mais c'est nécessaire à ce que nous faisons.
Bu yüzden, yalan söylemek isteseydi bile söyleyemeyecek olan tek insanın yanına gittim.
Je me suis donc adressé au seul incapable de me mentir, même s'il en avait eu envie.
Peki, Jules, yalan söyleme, çünkü yalan söylemek uygunsuz bir davranıştır.
Ne mentez pas. Mentir est inconvenant.
Yalan söylemek kötü hissettiriyor biliyorum.
Mais si ça s'ébruite, qui sait quelles en seraient les conséquences.
- Böylece, Brian'a yalan söylemek zorunda kalmazsın.
- Comme ca tu n'auras plus à mentir à Brian.
En iyi zamanımda yalan söylemek sana yakışmıyor. - Masanda mısın?
C'est bas de me mentir comme ça, en mon heure de gloire.
Haklısın, burası Las Vegas. Ama polise yalan söylemek bir suçtur.
Effectivement, c'est Las Vegas, mais c'est un crime de mentir à la police.
Bu, özel durum altında yalan söylemek oluyor. Seni idama kadar götürür.
C'est une préméditation, circonstance aggravante...
Sana yalan söylemek, bir yumuşakçaya yalan söylemek gibi olur.
Te mentir serait comme mentir à un mollusque.
Her zaman ne söylediğine dikkat etmek. Yalan söylemek.
Toujours surveiller ce qu'on va dire, mentir...
Sen beni bu pisliğin içine çekmeseydin ona yalan söylemek zorunda kalmazdım.
Je n'aurais pas menti si vous ne m'aviez pas mêlé à tout ça.
Bir çocuk için bu büyük bir sorumluluk Eli, polise yalan söylemek.
C'est une responsabilité trop grande pour un enfant de mentir à la police.
Bizler yalan söylemek için eğitilmiştik, Kevin bu işin en iyisiydi.
On est des menteurs doués, et Kevin était le meilleur.
Ve artık ona yalan söylemek istemiyorum
Et maintenant je ne peux plus lui mentir!
- Özür dilerim. Size kilisede yalan söylemek istemezdim.
Pardon, je n'aurais pas dû vous mentir ici.
Yalan söylemek, umurumda değilmiş gibi davranmak berbattı- -
J'ai détesté te mentir, à faire comme si je m'en foutais.
Ve Dan'e yalan söylemek de kesinlikle eğlenceli değildi.
et définitivement rien d'amusant à devoir mentir à Dan.
Eşcinsel bir çocukla çıkmak masum bir hata olabilir. Ama seks hakkında arkadaşlarına yalan söylemek affedilemez.
Sortir avec un mec gay est une honnête erreur, mais mentir à tes amies à propos du sexe est impardonnable.
İşi bırakacağımı söyleseydim,.. ... Dusty endişelenirdi ve bir çok soru sorardı. Ben de sonra Betty's Bees sabote etmek hakkında ona yalan söylemek zorunda kaldım.
Si je lui avais dit que je partais, il se serait alarmé, m'aurait cuisinée, alors j'aurais dû lui mentir à propos du sabotage de Betty's Bees.
Fiziksel tepkiler vermeden yalan söylemek saldirgan psikopatlarin karakteristik özelligidir.
- Mentir sans réaction physiologique est caractéristique d'un sociopathe violent.
Yalan söylemek hakkinda bilmen gereken çok sey var.
Tu as tant à apprendre, sur les mensonges.
Yalan söylemek zorunda kaldım.
J'allais jusqu'à mentir.
Fakat aşk hakkında kendine yalan söylemek asla işe yaramaz.
Mais te mentir à toi-même à propos de l'amour... ne marche jamais.
Ancak ona kavuşmak, aşık olduğu Turtacı'ya yalan söylemek demekti.
Sauf que pour le récupérer, elle dut mentir au pâtissier qu'elle aimait.
- Ona yalan söylemek mi istiyorsun?
- Tu veux commencer à lui mentir?
Çocuklar farklı, çünkü- - iki çocuk tüm grubun önünde bana sordu ve yalan söylemek zorunda kaldım çünkü tüm steroid olayı kontrol dışı.
Les enfants sont différents parce que - quelques enfants m'ont demandé en face de l'ensemble du groupe et j'ai dû mentir à ce sujet Parce que toute cette histoire de stéroïdes est juste hors de la main.
Biliyorsun, birçok insan ilerlemek için yalan söylemek zorunda. İşler böyle yürüyor.
2008 2009
Bana güvendiği için ona yalan söylemek zorunda mıyım? Eğer tereddüt gösterirsen,..
Je dois mentir parce qu'elle me fais confiance?
Yalan söylemek için bir nedeni yoktu.
II n'avait aucune raison de mentir.
Ben... yalan söyledim çünkü - söylemek zorundaydım çünkü bu ofisteki herkes senin ve benim...
J'ai... menti parce que je... je devais le faire, parce que tout le monde dans ce bureau pense que vous et moi sommes...
Yalan da söylemek istemedim.
Et je ne voulais pas mentir.
Böyle bir yalanı söylemek için ne çeşit bir insan olmak gerekir?
Quel genre de personne mentirait comme ça?
Kaldı ki şu sıralar bunu söylemek pek yalan sayılmaz.
Ce qui n'est même pas un mensonge.
Ne diyorsun? Yalan söylemek ayıptır. Yalan...
Moi, je le connais, son vrai nom.
- Yalan söylemek zorunda olmadığımı söylemiştin.
T'as dit que j'avais pas à mentir.
Açık söylemek gerekirse, kimsenin sana yalan söylemesine izin verme.
Honnêtement, ne laisse personne te mentir.
Her şeyi açıklığa kavuşturmak, gerçeği söylemek istedim. Hepinize saygı duyduğum için yalan söylemeyi sürdüremezdim.
Je voulais mettre les choses au clair et vous dire la vérité parce que j'ai trop de respect pour vous tous pour vous mentir.
Yalan söylemek için onlarca sebep vardır,..
Des douzaines de raisons de mentir,
söylemek istediğim 130
söylemek zorundayım 27
söylemek istediğin bir şey var mı 18
söylemek isterim ki 17
söylemek zor 34
söylemek istediğim bir şey var 27
söylemek zorunda değilsin 18
yalancı 695
yalan 387
yalancısın 41
söylemek zorundayım 27
söylemek istediğin bir şey var mı 18
söylemek isterim ki 17
söylemek zor 34
söylemek istediğim bir şey var 27
söylemek zorunda değilsin 18
yalancı 695
yalan 387
yalancısın 41
yalan yok 19
yalan söyleme 168
yalan söylüyorsun 705
yalandı 35
yalan söylemedim 30
yalanlar 47
yalan söyledim 210
yalan bu 39
yalan söylemiyorum 138
yalan söylediğini biliyorum 18
yalan söyleme 168
yalan söylüyorsun 705
yalandı 35
yalan söylemedim 30
yalanlar 47
yalan söyledim 210
yalan bu 39
yalan söylemiyorum 138
yalan söylediğini biliyorum 18