Yürüyüş translate French
2,162 parallel translation
Ayda yürüyüş.
Le moonwalk.
Küçük bir yürüyüş ama konuşacak çok şey var.
- Une promenade. - Calme-toi.
Geçen Ekim ayında 10,000 kişi açlık grevine destek amacıyla yürüyüş yapmıştı, değil mi? - Evet.
En octobre, dix mille personnes ont défilé pour les grévistes de la faim.
Biraz yürüyüş yapalım mı?
Allons faire un tour.
Onun yürüyüş şekli olduğunu söyleyebilirim. Giysileri de onun tarzındaydı.
Ça se voyait dans sa façon de marcher, comme elle était habillée...
Gece burada yürüyüş yapıyorlardı, belki gökyüzünü izlemek için, ya da sudaki yakamozları.
Ils se promenaient ici, hier soir, pour admirer la ligne d'horizon... le clair de lune sur l'eau...
Uygun adım yürüyüş?
Vous manifestez?
Helsinki'deki uzun yürüyüş yüzünden ayaklarım hâlâ donuk.
Mes pieds sont gelés depuis la mission à Helsinki.
Yürüyüş ayakkabılarımı mı giyseydim?
J'aurais dû mettre mes espadrilles?
Bazen nehir kıyısında bir yer, bazen de yürüyüş parkurlu bir yer bazen deniz kıyısında, bazen de kilise yakından bir yer oluyor.
À côté d'une rivière, là où on peut faire de jolies balades, au bord de la mer...
Gölün yanında bir yürüyüş yaparız.
Se promener près du lac.
Sipariş için seni arayacağım. Belki bir de yürüyüş için.
Pour votre commande et peut-être pour le centre commercial.
Egzersiz için alışveriş merkezlerinde yürüyüş yapanlar değil miydi?
C'était sur les gens qui font de la marche dans les centres commerciaux, je crois.
Yürüyüş, şınav. Yine yürüyüş.
De la marche, des pompes, encore de la marche.
Sezonluk yürüyüş alanında.
Une aire de marche en saison.
Yürüyüş yapan 5 kişi bir ayı tarafından öldürülmüş.
Cinq touristes auraient été tués par un ours.
Yürüyüş için kıyafetlerim var.
- Oui, j'ai ce qu'il faut.
Biraz küçük... unutamayacağınız bir yürüyüş olacak.
Ça vaut la peine. Vous n'oublierez jamais cette promenade.
Biraz yürüyüş mesafesi var.
Il faut y aller à pied.
Yürüyüş sırasında düşmüşsün. İç yaralanma var mı diye bazı testler yapacağız.
Vous vous êtes fait piétiner en défilant, je vais vous examiner.
Baba, alt tarafı bir yürüyüş, değil mi?
Hé, hé, hé, hé, hé! Papi!
Şöyle çabukça, kalp çalıştırıcı bir yürüyüş için harika bir hava.
Je ne pense pas que "froideuse" soit un vrai mot. Ça l'est aujourd'hui.
Ben pirinç yetiştirilen ıslak, yeşil, böcekli iklimlerde yürüyüş yapacak değilim.
Eh bien je ne ferai pas de randonnées en région tropicale pour attraper des mycoses grosses comme des grains de riz. Pas question.
O zaman eğer anlaştıysak ormana bir gezi ve yürüyüş yapalım ne dersiniz?
Si on allait faire une balade en forêt le week-end prochain? Hein?
Bir yürüyüş.
Un défilé.
- Yürüyüş!
In... Inflammable.
- Nostaljik bir yürüyüş yapmama izin ver.
Laisse-moi me rappeler le bon vieux temps. D'accord.
Sanırım yürüyüş on dakika daha bekleyebilir.
{ \ pos ( 192,210 ) } Je crois que la marche peut attendre dix minutes.
Asistanın hastaneden yürüyüş yapmaya çıktığını söyledi.
Ton assistant m'a dit que tu étais sorti de l'hôpital pour te balader.
Aptal yürüyüş.
Quelle idée idiote de marcher.
Küç - Küçük bir yürüyüş yapalım.
Faire une petite balade.
Yürüyüş şeklin.
A votre façon de marcher...
Yürüyüş şeklim mi?
Ma façon de marcher?
Annem ve babam dağda yürüyüş yapıyorlardı.
Papa et maman étaient en randonnée dans la sierra.
Ne tür bir yürüyüş olduğunu tahmin edebiliyorum.
Je parie que je sais quel genre de parade c'était!
Yahu şu eve gitmeden önce seninle bir yürüyüş yapalım.
Ömer... On se fera une balade avant d'aller à la maison. Une balade en pleine soirée Faruk!
Bilirsin, yürüyüş.
Tu sais, une balade.
Ufak şeylerden yürüyüş şeklin gibi.
C'est les petites choses, comme ta façon de bouger.
Önümüzdeki birkaç gün içinde burada bir yürüyüş ya da gösteri yapılacak mıymış?
Y a-t-il un défilé ou une kermesse prévus dans le quartier dans les prochains jours? La bombe a peut-être explosé prématurément.
Kaldığımız yer bir dağ geçidin kenarındaydı ve bir gece bir yürüyüş için karar verdim.
L'endroit où nous logions était au bord de cet... énorme ravin, et une nuit j'ai... décidé d'aller faire un tour.
Uzun bir yürüyüş yaptım. Sizin için ne yapabilirim?
J'ai dû marcher plus longtemps que prévu.
Gel, ufak bir yürüyüş yapalım.
Viens marcher avec moi.
Mets yürüyüş düzenlediğinde niye şikayet etmiyorsun?
Tu ne te plains pas quand c'est les Mets.
- Bunlar, yürüyüş için sponsor parası.
- Ça vient de la marche caritative.
- Yürüyüş ne zamandı?
- C'était quand?
Şimdi yürüyüş zamanı!
On commence à s'éclater!
Uzun bir yürüyüş oldu da...
Ça fait une trotte.
Yürüyüş kardeşim, yürüyüş işte bildiğin yürüyüş da!
Une marche quoi! Une simple balade! D'accord ne t'énerve pas, d'abord une balade puis le dîner.
- Önce yürüyüş sonra yemek. - Hadi eyvallah.
- D'abord la balade puis le dîner.
Yürüyüş işte!
Juste une balade!
Yürüyüş yapmalarının tek amacı...
Ils ne font pas un défilé seulement pour dire :
yürüyüşe 21
yürüyüşe çıktım 16
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çık 16
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
yürüyorum 69
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyüşe çıktım 16
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çık 16
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
yürüyorum 69
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyordum 18
yürüyelim mi 17
yürüyeceğiz 19
yürüyoruz 17
yürüyebilir misin 61
yürüyün hadi 26
yürüyebilirim 41
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyordum 18
yürüyelim mi 17
yürüyeceğiz 19
yürüyoruz 17
yürüyebilir misin 61
yürüyün hadi 26
yürüyebilirim 41