Zar zor translate French
2,466 parallel translation
Zar zor kaçtım.
J'ai tout juste réussi à m'en tirer.
ben zar zor geçtim okulu.
Je suis passé de justesse.
- Yok, zar zor.
- Non, à peine.
Bu şeyde zar zor bir oyuk açtım gibi.
Je suis presque entrain de faire un début de trou dans ce truc.
Fakat 7. yüzyıl tarihi kayıtlarında İslam adında yeni bir inancı zar zor bulabiliyorsunuz.
Mais au 7ème siècle, vous pouvez à peine trouver une nouvelle religion appelée Islam, mentionnée dans les documents historiques.
Zar zor uyudum.
J'ai à peine fermé l'œil.
* Zar zor yürüyormuşum ilk ineğimi sağdığımda *
I could barely walk when I milked a cow
Sideswipe, seni zar zor hatırlıyacağım.
Sideswipe, je te connais à peine.
Tıbbı zar zor bitirmiş geri zekâlı, işgüzar velet!
une blessure qui était infectée que j'avais laissée ouverte pour qu'elle guérisse. Idiot, trop plein d'enthousiasme, tu n'es qu'un enfant qui vient tout juste de sortie de l'école de médecine!
Zar zor okunuyor. Bazıları şifreli.
c'est à peine lisible la plupart sont des codes
Lise diplomamı zar zor aldım, bir seri katili hamile bıraktım ve şimdi de bir markette paketçi olarak çalışan yalnız bir babayım.
J'ai à peine mon bac, j'ai engrossé une criminelle, et me voilà père célibataire, à bosser dans un supermarché.
İlk Noel günü onlar için nasıldır zar zor hayal edebiliyorum ancak.
Difficile de savoir comment c'était, pour eux, le premier Noël.
İyi geceler öpücüğünü bile zar zor alabildim.
- J'ai failli ne pas avoir de bisou.
Onu zar zor tanıdığım zamanlar oluyor.
A certains moments, je la reconnais à peine.
- Artık zar zor uyuyorum.
Je dors de moins en moins.
Kendimi zar zor zapdettiğim için her fırsatta bunu yapacağım!
Ce n'était pas si facile de me retenir autant.
Quinn, soru sormaktan zar zor vazgeçen Molotof Metres.
Attends. Arrêtes. Quinn est la maîtresse Molotov, qui vient à peine d'arrêter de poser des questions.
Hemen eve koştun, eşyalarını toparladın ama uyuşturucu işinden zar zor elde ettiğin 50 ile 100,000 dolar arası bir meblağı garajında bırakmaya karar verdin.
Vous rentrez en vitesse chez vous. Vous faites vos valises, et vous décidez de laisser ce qui semble être entre 50 et $ 100 000, de votre argent durement gagné en trafiquant, dans votre garage.
Dokuz ay önce geceleyin daireme geliverdi o kadar uçmuş ki zar zor konuşuyordu.
Il y a neuf mois, il est venu chez moi, de nuit tellement défoncé qu'il pouvait tout juste parler.
Yani, kendi ismini bile zar zor söylüyor.
Il peut à peine dire son propre nom.
Sanırım böyle demişlerdi, bütün o gürültünün içinde zar zor duydum.
Je réflechis à ce qu'ils ont dit. C'était dur de les entendre parmi tous les rires.
Şimdi ise zar zor hatırladığım bir anı bu.
Maintenant c'est à peine un souvenir.
Gördüğün gibi, ben bile zar zor hatırlıyorum.
Comme tu le vois, je m'en souviens à peine moi-même.
Artık seni zar zor görebiliyorum.
Je ne te vois plus.
Georgetown'daki ikinci yılımda Morris bursunu kazanmıştım. Tabii, ilk yıl masraflarını annem zar zor ödemişti.
J'ai obtenu la subvention Morris lors de ma 2ème année à Georgetown, après que ma mère s'arrange pour payer pour la première année.
Cumhuriyetçi oyun çoğunluğuna sahibiz ama % 50'yi zar zor geçiyor.
Notre majorité républicaine dépasse à peine 50 %.
Ben ölümden zar zor kurtuldum.
J'ai échappé à la mort de peu.
Burada zar zor hayatta kalıyoruz.
On peine déjà à survivre ici.
Hazır konu açılmışken, burayı zar zor hatırladığını söylemiştin.
Sur la route, tu as dit que tu te souvenais à peine.
Evet, seninle birlikte olduğumuz zamanları zar zor hatırlıyorum.
Je m'en souviens à peine avec toi.
Selma'dan zar zor kaçabildiler.
Ils ont peiné à quitter Selma.
Zar zor.
À peine.
Duyduğuma göre yürüyemiyormuş ve zar zor yemek yiyormuş.
Il ne marche plus. Il ne mange presque pas.
Fark etmediysen diye söylüyorum, zar zor idare ediyorum.
Au cas où tu ne l'as pas remarqué, je tiens à peine.
Ben değil. Zar zor izledim zaten.
Je pouvais à peine vous regarder.
Tabi. Sen onu zar zor görebileceksin.
Ouais, et puis, ça se voit à peine.
İşte böyle İngilizce'yi zar zor anlıyormuşsun gibi konuşamıyorsun, mümkün olduğunca az konuş beni takip et.
Juste, vous savez... vous connaissez à peine le français, donc surtout vous ne parlez pas. Enfin, le moins possible et vous me suivez.
Zar zor duyabilir, sağırdır kendisi.
Il entend mal, il est sourd.
- Mahalleyi zar zor koruyabiliyoruz.
- On couvre à peine le quartier.
Zar zor oturabiliyorsun!
Vous pouvez à peine vous asseoir
Haberlerde zar zor yürüdüğü söylenmişti.
- Cet enculé est en béton.
Zaten onu zar zor bulduk.
On la trouvait pas.
Üç ay önce felç geçirdi zar zor yürüyor.
Il a fait un AVC il y a 3 mois et peut à peine bouger.
Adamlarımı zar zor idare ediyorum.
Je suis trop dur avec mon équipe.
Lisedeki ilk senemde insanlar, yedinci sınıfta yaşanan olayları zar zor gündeme getiriyordu.
En première, je n'entendais presque plus parler des événements qui précédèrent ma rentrée en 5e.
Bana hayatım boyunca söylenen yalanın doğrusu zar zor söylendi.
J'ai simplement découvert qu'on m'avait menti toute ma vie.
O kadar çok çalışıyor ki kendisini zar zor görüyoruz.
Il a travaillé tellement dur qu'on ne l'a même pas vu.
Yaratılışın gerçek sırrını zar zor araladım.
Mais je n'ai fait qu'effleurer les vrais secrets de la création.
- Zar zor.
- C'est quoi tout ça?
Fark etmediysen, ben kendime zar zor bakıyorum.
Je peux déjà pas m'occuper de moi.
Bazen zar zor olsa da dayanıyorsun.
Parfois à peine, mais tu le fais.
zorro 27
zorba 47
zorundasın 42
zorundayım 57
zorlama 27
zordon 39
zorunda 36
zorundayız 21
zorla 32
zor mu 38
zorba 47
zorundasın 42
zorundayım 57
zorlama 27
zordon 39
zorunda 36
zorundayız 21
zorla 32
zor mu 38