English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ç ] / Çalısma

Çalısma translate French

10,219 parallel translation
- Beni durdurmaya çalışma.
- Alors n'essaye pas et arrête moi.
Bu üniversite çalışma tezgahına oturup bilinmeyeni keşfetmeme izin verdi.
Elle m'a permis de m'asseoir à ma table de travail et d'explorer l'inconnu.
Çalışma takvimini öğrenmemiz lazım o zaman.
On doit donc trouver ses horaires de travail.
Çalışma saatleriniz telefon operatörü olarak çalışan bir kadından az ve meyhane dansözlerinin saatlerine daha yakın.
Vos horaires ressemblent moins à ceux d'une opératrice qu'à ceux d'une taxi-girl de dancing.
Sana telefonların çalışma prensibini anlatmak isterdim ama korumam gereken hamile bir bayan var.
Merci de m'expliquer comment fonctionne un téléphone, mais je dois prendre soin d'une femme enceinte.
Çalışma odamdan konuşacağım.
Je le prends dans mon bureau.
Senin ders çalışma tarzın nedir?
Quel est ton style d'études?
- Lütfen Batman olmaya çalışma.
S'il te plaît, n'essaye pas d'être Batman.
Bu devam eden bir çalışma, Elsa.
C'est en cours, Elsa.
David'in çalışma arkadaşlarıyla bu şekilde tanışacağımı düşünmemiştim.
Je n'imaginais pas rencontrer les collègues de David comme ça.
İleri Teknoloji Çalışma Mekanizması.
Advanced Technology Operating Mechanism...
Çalışma sıcaklığı da kullanılabilir.
Ça pourrait être la température de fonctionnement. Je veux dire, essentiellement tu...
Çalışma verimliliğini arttırabiliriz.
On pourrait améliorer l'efficience opérationnelle.
Bana karşı hissettiklerini saklamaya çalışma, Peter.
Ne fais pas semblant de ne rien ressentir pour moi, Peter.
Beni kandırmaya çalışma. Claire'ı görmek istiyorum.
Ne vous foutez pas de moi.
Beni de işin içine çekmeye çalışma.
Ne m'entraîne pas là-dedans.
Başka şeyler eklemeye çalışma.
Ne rajoute rien.
Bana ahlaki üstünlük taslamaya çalışma.
- Ne me fais pas la morale.
Bir çalışma içinde olan daha önce vardı Peki, birileri.
- C'est quelqu'un avec qui vous avez eu une altercation.
Ac çalışma değildi Müdürü onlar şikayet çünkü dün tarafından durduruldu söyledi.
Le gérant dit y avoir été hier car elles se plaignaient que le décodeur ne marchait pas.
Koşu yapan birinin, çalışma masasında yemek yemenin sağlıksız olduğunu bilmesini beklerdim.
Vous savez Stephen, je m'attendais à ce qu'un joggeur comme vous sache que manger à son bureau n'est pas sain.
- Kahretsin! - Kahraman olmaya çalışma Al!
Joue pas au héros, Al.
- Ne kanıtı? - Casus yazılım onun çalışma mekanına bağlıydı.
- Le logiciel malveillant, rattaché à son site en ligne.
- Bak işte, onun çalışma biçimini biliyorum.
Tu vois? Tu la connais.
Bayan Borden itibarınızı yeniden yükseltmeye çalışma isteğinizi anlıyorum.
Melle Borden, je comprends votre désir d'essayer de réhabiliter votre réputation.
İş yerlerinde çalışanların çalışma saatlerini kaydetmek için kullanılır.
Pour pointer ses heures de travail.
- Onun adına özür dilemeye çalışma.
Ne te perds pas en excuse pour lui.
Zaman kavramıyla oynayan ilaçlarla ilgili bir çalışma yürütüyordu.
Il essayait d'inventer un produit pour dilater le temps.
- Çalışma tarzını araştırıyorlar şu anda.
Ils cherchent un modus operandi.
Patatesçideki çalışma saatlerimi kısıyorlar.
Ils réduisent mes heures chez Spudsy. Quoi?
Çok çalışma.
Ne travaille pas trop.
Bizi yumuşatmaya çalışma, Angela.
Ne te laisse pas attendrir maintenant, Angela.
Gazete satan bir büfede, böylesi bir çalışma için yeterli materyal bulunur.
Et on en trouve suffisamment dans un kiosque à journaux.
- Çalışma, kamp koşulları.
- Les camps de travail.
Bana yardım etmeye çalışma Henry.
N'essayez pas de m'aider, Henry.
Bana yaptıklarını anlattı ama sen onu çalışma kampına gönderdin.
Elle m'a dit ce que vous avez fait. Et vous l'avez envoyée dans un camp de travail.
- Suçu bana atmaya çalışma.
Ne me mets pas ça sur le dos.
Bu yüzden kararım açıktır. Bay Hendricks Pied Piper'ı geliştirmede Hooli ekipmanı kullandığını bizzat itiraf ettiği için Kaliforniya Çalışma Yasaları gereği Hooli'nin Pied Piper'ın temel IP'sine sahip olma hakkı vardır.
Voilà pourquoi je n'ai eu qu'un seul recours, celui de déclarer que, puisque M. Hendricks, de son propre aveu, a utilisé du matériel Hooli pour faciliter le développement de Pied Piper, conformément au code du travail de Californie,
Bay Hendricks'in çalışma kontratına dahil ettiğiniz bu madde kanunlara aykırı.
Cette clause était illégale quand vous l'avez incluse dans le contrat d'embauche de M. Hendricks.
Burası biraz iğrenç ve küçük bir çalışma ortamı değil mi?
C'est une... sorte de lieu de travail dégoûtant, non?
Ben sosyal çalışma görevliniz Lindsey Kiwanuka.
Je suis Lindsey Kiwanuka, votre assistance sociale.
Çalışma tarzımız böyle.
C'est euh... Comme ça que ça marche.
Bir şey denemeye çalışma.
Je te déconseille de tenter quoi que ce soit.
Bana yağ çekmeye çalışma.
N'essayes pas de me remonter le moral.
Ne yazık ki, perakendecilerin onlarca satılan ve çevrimiçi hepsi ortak çalışma botları vardır.
Malheureusement, toutes des bottes de travail communes, vendues par des dizaines de détaillants et sur le net.
Üzerinde çalışma.
Je bosse dessus.
- Çalışma odamda dama var.
J'ai un jeu de dames au salon.
Hayır bence Ollie, annesiyle çalışma odasında bir zaman geçirse süper olur.
Non, je pense que ce serait bien qu'il passe du temps au salon avec sa mère.
Çalışma arkadaşım.
Mon camarade d'études.
- Çünkü çalışma olmadan ne kretin ne de nitrik oksit bir boka yaramaz.
Sans le travail, la créatine ou l'oxyde nitrique ne servent à rien.
Ellerine fırsat geçerse, çalışma kampında çürümeye terk etmeyeceklerdir.
Ils ne la laisseront pas pourrir au goulag s'ils peuvent éviter.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]