English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ü ] / Üvey anne

Üvey anne translate French

113 parallel translation
Kendimi kötü üvey anne gibi hissettiriyorsun.
Vous me faites passer pour un rabat-joie.
- Günaydın, üvey anne.
- Bonjour, Belle-maman.
Peki, üvey anne.
Oui, Belle-maman.
Evet, üvey anne.
Oui, Belle-maman.
Ah, teşekkür ederim, üvey anne.
Oh merci, Belle-maman.
Annem öldükten sonra Kızılderili bir üvey anne isteyip istemediğimi sordun mu?
M'as-tu demandé si ça me plaisait d'avoir une belle-mère indienne?
Bir anne, hatta bir üvey anne, erkeğin hiç anlayamayacağı şeyler hisseder.
Une mère, même mère adoptive, sent des choses qu'un homme ne peut comprendre.
Bir parça üvey anne modundasın.
Tu as l'air d'une belle-mère.
- Yani, üvey anne.
- Je veux dire, belle-maman.
Evet, üvey anne.
Oui, belle-maman.
Güzel döşemeni pis kıyafetlerimle kirletmemeye dikkat ederim, üvey anne.
Je veillerai à ne pas souiller les housses avec mes vêtements sales, belle-maman.
Özür dilerim, anne... üvey anne, 12 : 30 dedin sandım.
Désolé, belle-maman. J'avais compris 12h30.
- Çalışıyorum, üvey anne, çalışıyorum.
- J'essaie, belle-maman.
Biliyorum, üvey anne. Şey...
Oui, je le sais, belle-maman.
Peki, üvey anne.
Oui, belle-maman.
- Kim geliyor, üvey anne?
- Qui est-ce, belle-maman?
Evet, tamamladım anne... Sevgili üvey anneciğim.
Oui, mam... belle-maman.
- Söylediğim gibi anne... üvey anne.
- Comme je vous le dis.
Başka bir şey var mı, üvey anne?
Rien d'autre, belle-maman?
Hayır beni sen davet etmedin, üvey anne. O davet etti.
Mais, belle-maman, c'est lui qui m'a invité.
Artık bana üvey anne değil de anne diyor.
Maintenant II m'appelle.
Bana kötü bir üvey anne gibi davranıyor, ne söylediğim onun için önemli değil.
Elle me traite comme une méchante marâtre, quoi que je dise.
Artık kötü üvey anne değilim.
Je ne suis plus ta belle-mère.
- Benim favori rolüm, kötü üvey anne.
- Mon rôle préféré, la méchante belle-mère.
Evet, üvey anne ve babam genelde aile düğünlerinde bu şeyleri verirlerdi.
Mes parents adoptifs offraient souvent ce genre de... choses à l'occasion d'un mariage. Oui. Une coutume humaine.
Çocuk üvey anne babaya iade edilebilir.
Le petit pourrait être rendu à ses parents adoptifs.
Her ne kadar Bajorlu üvey anne babasının ona sevgiyle davrandığına ikna olsam da,... Rugal bu komplonun açıkça kurbanı olmuştu.
Bien que je sois persuadé que sa famille d'adoption l'aimait, Rugal est la victime de ce complot.
Ne yapıyorsun üvey anne, buraya gel
- Que faites-vous? - Belle-maman, viens.
Esrarengiz üvey anne hakkında bir şey bulabiliyor musun?
Tu trouves quelque chose sur ta mystérieuse belle-mère?
Emily'nin üvey anne babasının ikisi de kaza sonucu ölmemiş.
Les parents adoptifs d'Emily sont morts, et pas par accident.
Canını en çok sıkan ne üvey anne?
Qu'est-ce qui vous dérange le plus?
Tabii, burada oturup soğukta ağlamak üvey anne nasihati dinlemekten çok daha üstün kesinlikle.
C'est vrai que rester là, à pleurer dans le froid et la neige... c'est une bien meilleure idée que d'écouter... une belle-mère.
Çünkü büyük bir çocuğa üvey anne olacağım ve evleniyoruz.
Je vais être la belle-mère d'un enfant déjà grand et on se marie.
Arzularımı erteleyip duruyor genç bir adamın iliğini kurutan bir üvey anne yada bir dul gibi.
Elle retarde mes désirs telle une marâtre ou une douairière flétrissant le revenu d'un héritier.
- Evet, sevgili üvey anne?
- Oui, belle-maman?
İki yıllık süreçte Jonathan kötü muameleye maruz kaldı. Fiziksel ve ruhsal zarar gördü bağlanıp dayak yemek dahil üvey anne ve babasından.
Jonathan est victime de mauvais traitements psychiques et physiques il est attaché et battu par ses parents adoptifs.
Öfkeli üvey anne, iş, kendini aşamayan havalı çocuklar.
Une belle-mère enragée, du travail et des étudiants centrés sur eux-mêmes.
Burada, makul olan ya da olmaya çalışan tek bir üvey anne bile yok!
Il n'y a pas de belle-mère à la ronde à peu près convenable.
Ve üvey anne-babandan asla söz etmedin çünkü hiç olmadılar!
Et tu ne parles jamais de tes parents adoptifs... parce que tu n'en a jamais eu!
Benden iyi üvey anne olur. Çok yumuşak başlıyımdır.
Je serais une belle-mère sympa et indulgente.
İşte bu kötü üvey anne dedikleri şey. Yuhalamaktan çekinmeyin.
C'est ce qu'on appelle une "méchante marâtre." Ne vous retenez pas pour la huer.
Bir kötü üvey anne var... ve iki de üvey kız kardeş.
Nous avons une méchante belle-mère... et deux belles-sœurs hideuse.
Ben de davetliyim üvey anne.
Je suis invité belle-mère.
Ben bir üvey anne istememiştim.
Je n'ai pas commandé une belle-mère.
Bir kötü üvey anne?
Une méchante marâtre?
Hep kavga ederdik, Mary Anne ile ben ve üvey babası.
On se disputait tout le temps, Mary Anne et moi... et son beau-père.
- Siyah anne ve siyah üvey baba olarak.
- avec sa mère et son beau-père noirs.
- Evet, sevgili üvey anne.
- Oui, belle-maman?
Kendi kızımı vereyim, üvey kızım yerine. Öyle çok benzerler ki birbirlerine ; Onları birbirinden ne ben ayırabilirim ne de başka bir anne.
Ma propre fille aussi belle et pourtant meilleure que l'autre
Anne, babayı suçluyor. - Baba, üvey babayı.
La mère blâme le père, le père blâme le beau-père.
Bazen üvey bir anne daha iyi olabilir.
Parfois, il vaut mieux une mère adoptive.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]