English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ş ] / Şansıma

Şansıma translate French

7,457 parallel translation
Şansıma telefonda Bay Christopher'la görüşebildim.
J'ai eu la chance de converser avec M. Christopher, que j'ai trouvé très agréable.
Şansıma küstürdü gerçi.
Malheureusement pour moi, mais qui a néanmoins du sens.
Bu son şansımdı.
C'était ma dernière chance.
Lütfen, başıma uygunsuz bir olay gelme şansı çok az.
Les chances qu'il se passe quelque chose d'osé sont foutrement minces.
Sadece, bana neden şans vermediğini merak ediyorum.
Je veux juste savoir pourquoi tu ne me laisses pas ma chance.
Kendi şansımı istiyorum.
Juste ma chance.
Karım Maureen olmasa buralara gelemezdim.
Je ne serais pas là sans ma femme Maureen.
Yani kibirsizce yahut utanmadan keşfimi bir deha ürünü ilan ediyorum.
C'est sans fierté ni honte que je qualifie ma découverte d'acte de génie.
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Benim hatamdı.
C'est ma faute.
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Eşimi ve çocuklarımı görebilmek için.
Pour revoir ma femme et mon enfant.
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Üzgünüm, genç bayan.
Désolé, ma petite.
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Kızımın babası olacak mısın?
Voudrais-tu être le père de ma fille?
Şansıma dua edelim.
- Quel soulagement.
Ailem olmadan tek bir kalorimin bile tadını çıkaramam.
Je ne pourais pas profiter de calories sans ma famille.
Çocukken oyun salonlarında şansımı denedim ama batırdım.
J'ai eu ma chance, gamin, en salle d'arcade. Mais... je l'ai loupée.
Bu benim son şansım, biliyorsun.
C'est ma dernière chance.
- 3'ü de silahlı. Eğer içeri girip onları biraz hırpalarsan belki o zaman biraz şansım olur!
Tu dois y aller, préparer le terrain pour que je puisse avoir ma chance!
Saatlerimi hazırlanıp bunu yaptığıma pişman olmamak için harcadım...
Sans regret, je peux te dire. Je prends l'avion...
Hayatsız yaşayamam. uhsuz yaşayamam.
"Je ne peux pas vivre sans ma vie! Je ne peux pas vivre sans mon âme!"
Buraya geldim çünkü bu benim nasıl olduğum gibi görünmek için son şansım olabilir!
Je suis venue ici parce que c'était peut-être ma dernière chance d'être vue et aimée pour ce que je suis vraiment.
Kabarcık sonu olmayan işini bırakıp zamanın ötesinden bize yardıma gelecek cesareti bulduysa, bizim de cesaretimizi toplayıp...
Si Bubbles a eu le courage de lâcher un boulot sans avenir et de remonter le temps pour nous aider, ayons le courage de...
Kendini daha iyi tanıma şansını elde ediyorsun.
Vous avez juste besoin d'apprendre à mieux vous connaître.
Hayır, hayır. Pansiyonda birlikte kaldığım kızlardan Diana bana biraz spagetti pişirdi ve etrafı kirletmeden yemem için deneme yaptırdı.
Non, c'est Diana qui vit dans ma pension qui a cuisiné des spaghetti pour moi et m'a appris à manger sans en mettre de partout.
Şansımı bekliyordum ama bir anda sen çıkıyorsun karşıma.
J'attendais l'occasion et puis tu t'es pointé.
Bu gece şans benden yana değil demek ki.
C'est pas ma soirée.
Bir de ablam benden izin almadan... senin hataların yüzünden çıkan... şişirilmiş faturayı ödemiş.
Sans compter ce que ma sœur a réglé, sans mon accord, pour vos surfacturations et vos erreurs.
İznim olmadan buradan ayrılmayacaksın.
Tu ne quittes pas cette pièce sans ma permission.
Beni eğitmek zorundasın. Son şansım bu benim.
Vous devez m'entraîner, c'est ma dernière chance.
Sorun şu ki sensiz nasıl yaşarım bilmiyorum.
Le seul problème est que j'ignore ce que sera ma vie sans toi.
Seneye bir daha gelemem, bu benim son şansım.
Je ne reviendrais pas l'an prochain. C'est ma dernière chance.
Bak, umurunda olduğunu sanmıyorum ama elime geçen bu fırsat, şu film işi benim son şansım dostum.
Je sais qu'au fond, t'en as rien à faire. Mais cette opportunité qu'on m'offre, ce film c'est ma dernière chance, mon pote.
Diyorum ki, değerli şeyleri kimse bilmeden kayda geçirmeden dolaşıma sokmanın yolunu buldular. Siktir.
Je veux dire qu'ils ont trouvé un moyen de faire disparaître des registres des avoirs de valeur sans que personne n'en sache rien.
Ben söyleyene kadar da çıkma.
Et ne t'avise pas d'en sortir sans ma permission.
Şansımı batıda arayacağım.
Je tente ma chance sur la côte ouest.
Talih bana kral olmayı bahşedecekse parmağımı bile kıpırdatmadan giydirebilir tacı başıma.
Si le hasard veut me faire roi, eh bien le hasard peut me couronner sans que je m'en mêle.
Oyun işte böyle oynanır.
Ça fait sans doute partie des règles du jeu. Vous avez ma parole.
Benden üstünsünüz ve şansım olabileceğini hayal edecek kadar aptal değilim ama hayatım boyunca önemsiz biri olarak kalmaktan memnun olacağımı sanmayın.
Je n'ai aucune chance, car vous êtes bien au-dessus de moi. Mais ne croyez pas que j'accepte de n'être rien toute ma vie.
Bu olmadan hiçbir yere gitmem.
Je n'irai nulle part sans ma tiare.
Olmaz. Bavulum olmadan hiçbir yere gitmiyorum.
Non, je n'irai nulle part sans ma valise.
Telefonlarıma cevap ver.
Mes appels sont sans réponse.
Onlar olmadan buralara gelmem mümkün olmazdı.
Ma famille est là. Sans eux, je serais pas là.
Tabii sonra içeri girip yanıma oturdu.
Elle arrive donc, sans surprise, et s'assoit à côté de moi.
Willy Wonka yamacıma gel.
Willy Wonka, sans hésiter.
Eğer bunu benim iznim olmadan dinliyorsanız, derhâl dinlemeyi kesin. Hemen şimdi. Tamam mı?
Si vous écoutez sans ma permission, arrêtez, d'accord?
Beni onun ya da bir başkasının becermesini isteyip istemediğimi gerçekten bilmiyordum. Ama bu fırsatı kaçırmak da istemiyordum, zîrâ başka bir şansım olmayabilirdi.
Je ne savais pas si je le voulais, mais c'était sûrement ma seule chance.
Yıllardır bana numarası verecek en seksi kızla şansımı mahvettin.
Il drague ma copine!
Yokluğunuzun, kumar masasındaki şansımı değiştireceğini hissediyorum.
Je sens que votre absence peut changer ma chance aux tables.
Aletim olmadan bir yere gitmemi bekleyemezsin Naomi.
Tu ne t'attends pas à ce que j'aille quelque part sans ma bite, non, Naomi?
Sikrapi konusunda uzman değilim, Grímur. Fakat, dün o keçiyi incelediğimde aklıma gelen ilk şey sikrapi oldu.
Sans être un expert en tremblante, Grimmur, quand j'ai examiné le bélier hier, c'est la première chose à laquelle j'ai pensé.
Yani aramızdakini bitirip birbirimizden uzaklaşmayı ne kadar denesek de başarılı olamadık çünkü hayatımı, gerçek aşkım olmadan geçirmek istemiyorum.
Comme, n'importe combien de fois on a essayé de tout arrêter et de nous éloigner, nous ne pouvons pas parce que je ne veux pas vivre ma vie sans mon unique vrai amour. Et...
Bir şans verdim Bay Schuester'ın glee kulübüne katıldım çünkü çünkü ünümü mahvedeceğini bilsem de orası kendini öğretmeye adamış bir öğretmen tarafından yönetiliyordu ve işler kötüye sardığında arkamı kollayacak bir grup öğrenci vardı.
J'ai tenté ma chance et j'ai rejoint Le glee glub de Mr. Schuester car

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]