Şansımız varmış translate French
100 parallel translation
Şansımız varmış ki, bize yardım etmek için Bay Lushin ortaya çıktı.
Mais M. Lushin nous a aidées.
- Ama yine de, bizim şansımız varmış.
- Mais c'est une chance pour nous.
Buna kesin emin misin? Şansımız varmış.
Tu es absolument sûr?
Şansımız varmış Esther. - Neden?
On a de la chance, Esther!
Şansımız varmış ki evimizi satmıştık.
Heureusement que j'avais déjà vendu notre cheval á la foire.
Şansımız varmış.
On a de la chance.
- Evet, şansımız varmış.
- Eh oui, on a eu de la chance.
Şansımız varmış.
C'est une veine!
Hala şansımız varmış.
Elle a une chance de s'en tirer.
Neyse, şansımız varmış.
C'est un coup de veine.
şansımız varmış, yarın sabah yola çıkacakmış.
C ´ est une chance qu ´ il ne parte que demain matin.
Şansımız varmış ki "kabusları" nı polise anlatmasını önledim.
heureusement, j'ai pu éviter qu'elle aille parler de ses "cauchemars" à la police.
Şansımız varmış.
On a eu du pot.
Şansımız varmış.
Quelle chance!
Şansımız varmış, Johnny!
On a eu du bol.
Şansımız varmış. Hayır, gerek yok.
Combien de magazines as-tu gagné au total?
Şansımız varmış.
C'est notre chance.
Şansımız varmış.
Hé, on a du pot.
Şansımız varmış, bir şeyin izini buldular.
Coup de pot, on a relevé des traces.
Şansımız varmış ki Cumartesi geceleri çarpılma olmuyormuş.
C'est rare, les électrocutions, le samedi soir.
Şansımız varmış.
On est vernis tous les deux.
Bay Bernard Huppup'la anlaştım. şansımız varmış meşgul değildi.
Mr Bernard Huppup, qui n'était pas occupé.
Şansımız varmış baba.
On a été bénis, papa. C'est bien le mot...
- Şansımız varmış.
- On a eu de la chance.
Şansımız varmış, kırık değil ama birkaç gün çok acıyacağı kesin.
Il n'est pas cassé, mais ça sera douloureux pendant quelques jours.
Şansımız varmış ki, silahı kurtarabildik. Geldiğimiz uzay mekiğinde.
Nous avons eu le temps de sauver l'arme, elle est dans notre navette.
- Şansımız varmış ki Sparky'nın götü kocaman.
- Nous avons de la chance, Sparky a un gros cul.
Şansımız varmış ki, söndürebildim.
je peux t'offrir quelques miettes de cookie?
Şansımız varmış ki diğerini kurtarabildik yoksa iki tane koymak zorunda kalacaktık, ve yürüdüğünüzde...
On a réussi à sauver l'autre. Sinon on en aurait mis deux et en marchant...
Adam, kanıtı giymiş dolaşıyor. Şansımız varmış.
Ce type nous offre la preuve sur un plateau.
Şansımız varmış! Ayakkabı tezgâhında şampanyaları varmış.
Ils avaient un magnum au comptoir à chaussures.
Şansımız varmış, Fitzy... çok iyi bir adamdır, kamerasıyla bir çöp bidonunun arkasına saklanmıştı.
elle frappe pas comme une fille. Heureusement, Fitzy a bien réagi... il s'est caché derrière le vide-ordure avec sa caméra.
Şansımız varmış.
On a eu de la chance.
Şansımız varmış ki gelebiliyoruz. Kesinlikle burada olacağız.
Et la chance nous sourit, on sera là.
Şansımız varmış.
Hourra pour notre côté.
Şansımız varmış ki, ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
On a eu du bol qu'ils se plantent.
Şansımız varmış.
Nous avons eu de la chance.
Kaymak. Güzel bir geçiş. Şansımız varmış ki patenlerini keskin tutmakla övünüyormuşsun.
Patiner, c'est bien ça car une chance pour nous, vous avez pris la peine d'aiguiser vos patins.
Şansımız varmış ki, kurşunlardan biri hala başkanın içinde.
Par chance, une des balles est restée dans le corps du commissaire.
Sözde benden olmayan bir çocuğum varmış, sizde açıklamama fırsat bile vermeden beni işten çıkardınız.
On vous a dit que j'avais un enfant, donc vous m'avez chassé sans explication.
Oh be. Şansımız varmış ki, zamanında geldik.
On s'y est pris juste à temps.
Şansımız varmış, hanımefendi.
On a eu de la chance.
Şansımız varmış!
Quelle veine!
Şansınız varmış yine Şans mı?
- Vous avez de la chance. - De la chance?
Az da olsa sansımız varmıs!
Tout espoir n'est pas perdu.
Şansımız varmış Daniel-san.
Comment ça?
Kırmızı 7'ye oynuyor, bakalım ne kadar şansı varmış.
Il parie sur sept rouge, voyons s'il a de la chance.
Bir ilişki izleyebilecek bir şansım varmış gibi değil, yalnız olduğumu fark etsem bile.
Je n'aurais pas pu entretenir une relation même si j'avais su que j'étais seule.
Şansımız varmış!
Cool, ma poule!
Havadan yana şansımız varmış.
On a de la chance d'avoir du beau temps.
Gözetleme kameralarında şansımız var mı? Dün Park Plaza Oteli lobisinde aşçılar toplantısı varmış.
Le Park Plaza Hotel avait organisé un salon sur la cuisine hier.