Ama bu gerçek translate Portuguese
1,253 parallel translation
Ama bu gerçek hayvan olsaydı, bu saldırı hayvanın ölümüne yol açardı.
Mas se isto fosse um animal real, O golpe fá-lo-ia sangrar até a morte.
Ingrid'i tüm kalbimle seviyorum. Ve tüm tatlılığıyla Martha Stewart - arkadaş olabiliriz, Ama bu gerçek bir östrojen artışı.
Eu adoro a Ingrid com todo o meu coração e todas as suas amorosas amigas aspirantes a Martha Stewart, mas é um autêntico festival de estrogénio lá.
Ama bu gerçek hikayemin başladığı gün oldu.
E foi aí que a minha história realmente começou.
Ama bu gerçek değil.
Mas realmente não.
Ama bu gerçek bir kitap.
Aí têm, um livro autêntico.
Kendimi iyi hissediyorum. Çılgınca geldiğini biliyorum, ama bu gerçek!
Eu sei que parece uma loucura, mas é real.
Ama bu gerçek tamam mı?
Isto está a acontecer. Nós vamos fazer isto.
Sorunun bu ama bu gerçek bir soru değil, öyleyse ne fark eder?
Abe, sei que essa é a pergunta, mas não é real, assim que que importa?
Ama bu gerçek
É verdade.
Ama bu gerçek gibi hissettiriyor. Anlıyor musun?
Mas parece real, sabes?
Ama bu rüya gerçek oldu.
Mas o sonho tornou-se realidade.
Bu onu ölümden geri getirdi ama bu ona gerçek hayatı verecek.
Isto... trouxe-o de volta dos mortos. Mas isso o dará vida de verdade.
- Biliyorum ama gerçek bu.
- Eu sei, mas é a verdade.
Elbette Toby, güzel. Filmlere gidip hayal kurmaya devam et. Ama bu zekilerin intikamı gerçek değil.
Vai ao cinema e entrega-te a sonhos, mas este "Vingança dos Toscos" não é a realidade.
Söylememden nefret ediyor. Ama gerçek bu.
Ele detesta que eu diga isto, mas é a pura verdade.
Bu yeni hareket, gerçek için savaşıyordu. Asilerin aslında inanmadığı ama inamıyormuş gibi yaptığı gerçek.
Este novo movimento lutava pela verdade, em que os rebeldes supostamente acreditavam, mas não era bem assim.
Bu melezlerin nasıl ve neden varolduğu umurumda değil. Ama varoldukları bir gerçek. O kadar... sorun yarattılar ki, Dedektif Bürosu'nun arkasında... onlarla ilgilenen bir ofis var.
Primeiro estou-me a cagar se existem ou não lobisomens, mas algo existe o facto é que existe um problema a existência de um escritório atrás do escritório do detective Bureau dedicado a tratar de casos deles.
Ama gerçek tablolar almaktan daha az masraflı bu.
Mas é mais barato do que comprar quadros verdadeiros.
- Ama gerçek. Bu doğru. Bunu biliyorum.
- Mas é real, é verdadeiro.
Ama gerçek bu.
Mas é a verdade.
Gerçek şu ki, bir şey söylemek istiyorum ben küçükken hiç kimseyle bu konular hakkında konusamamıştım etrafımdaki insanların çocuklar aşktan doğar dediklerini duyuyordum ama pekte anlamıyordum yani ne aşkı?
Bom, a verdade é que... eu queria dizer uma coisa, é estranho para mim estas reuniões, porque, eu, quando era pequeno, nunca falei destes temas com ninguém, o que acontecia era que eu escutava dizer coisas a respeito, por exemplo diziam "os filhos vêm por amor"'. Então eu não entendia muito.
Üzgünüm ama gerçek bu.
Desculpa, mas esta é a verdade.
Ama kesinlikle söyleyebilirim ki,... en iyi uzmanlar, en iyi cihazları kullanıp... bu kaydın, gerçek bir konuşmanın orijinal ve hakiki bir kaydı olduğunu onayladı.
Mas afirmo categoricamente que os melhores peritos, munidos do melhor equipamento, não encontram indícios de que esta gravação não seja um registo genuíno e rigoroso de uma conversa real.
Ama David, bu şeyin gerçek olduğuna dair en ufak bir olasılık olduğunu düşünüyorsan Los Angeles'ı terk etmelisin.
Mas, David, se há possibilidade de isso acontecer, precisas de sair de Los Angeles.
Ama bu göğüsler gerçek.
Ok, essas mamas são verdadeiras.
L Bu size bir anlam ifade etmeyecek biliyorum, ama ben bu herhangi bir gerçek olduğunu düşünmüyorum, l biz alternatif gerçeklik bir tür olduğunu düşünüyorum.
Sei que isto não vai fazer sentido nenhum para ti, mas eu acho que nada disto é real, acho que estamos nalgum tipo de realidade alternativa.
L Bu anlamda bir çok size yapacağım değil biliyorum ama ben bu dünyada biliyorsunuz gerçek, olduğunu düşünmüyorum?
Sei que isto não vai fazer sentido para ti, mas acho que este mundo não é real, sabes?
Biliyorum yazık ama bu, saklanan bir gerçek olduğunu fark etmemi sağladı. Sana karşı yeterince tatlı dilli olursam, Fisher'a gideceğini ve bu korkunç gerçeği göreceğini biliyordum çünkü senin özelliğin bu.
Eu sei, é uma pena, mas percebi que há uma verdade assombrosa para ser descoberta... e soube que se o elogiasse bem, falaria com o Fisher... e se o fizesse, veria a terrível verdade,
Gerçek bu, acı da veriyor ama şu açıdan bakmayı yeğliyorum.
Isso é verdade e magoa, mas prefiro olhar para as coisas assim.
- Ama bu adam gerçek. Nesnelere dokunarak bir şeyler görürüm.
Só tenho visões quando toco.
Ama onun şaka olduğu belli. Bu ise gerçek sanılabilir.
Isso é claramente uma piada, mas isto podia ser verdade.
Evet, ama bu da bir şeydir. Gerçek bir şey.
Sim, mas já é alguma coisa.
Tabii Tim ama... gerçek duvarlar olmadan bu eşekler çizgilerin üstünden geçip gideceklerdir.
Claro, Tim, mas sem as paredes verdadeiras estes idiotas vão passar por sobre a linha.
Seni bu şekilde istemenin yanlış olduğunu da biliyorum. Ama hiçbir şeyi daha az gerçek kılmıyor.
Sei que é errado querer-te assim, mas não faz com que seja menos verdade.
Belki de "evlatlık çocuk fantezisi" beni endişelendiriyor ama düşünüyorum da, eğer bu olayı mahvetmezsen gerçek bir ailem olabilir.
Talvez seja toda aquela "fantasia da criança adoptada", mas não consigo deixar de pensar que, se não puser o pé na poça, talvez tenha uma família a sério.
Üstesinden gelmesi zor, biliyorum, ama gerçek bu.
Sei que é muito para assimilar, mas é verdade.
Ama gerçek şu ki, Avenger bağdaşık güncellemeyi tetikledi, bu da gösteriyor ki DHD programı, doğası gereği her uyarlamaya açık.
Mas o facto de o Avenger ter provocado uma actualizaçao correlativa indica que o programa DHD e adaptativo pela sua natureza.
Bu iyiydi ama unutma, gerçek bir kızın, bir kafası ve umarım ki kolları olacak.
Foi bom, mas lembra-te que uma rapariga real tem uma cabeça e com sorte, braços.
Aslında, sık sık insanların "Orta Doğu'da dini sebeplerden ötürü kendilerini havaya uçuran insanlar var ya da cami yıkan hindular var ya da hindu öldüren müslümanlar var ama onlar gerçek dindar değil dinleri bu şekildeki davranışları öğütlemiyor onlara." derler.
De fato, ouvimos constantemente as pessoas dizerem : "Bem, essas pessoas que se explodem " por motivos religiosos no Oriente Médio,
Ama suya düştü. Gerçek bu.
É essa a verdade.
Bu eldivenleri kullanmanızı öneririm. Tedavi altındaki cüzamın bulaşıcı olmadığı bir gerçek, ama rahibeler bu konuda çok titiz.
A lepra sob tratamento não é contagiosa, mas as freiras são muito exigentes neste ponto.
Ama bu senin gerçek yüzünü görene kadardı.
Mas isso foi antes de descobrir quem tu és.
Bak, beni bu kadar çok beğendiğin için teşekkür ederim, ama sen gerçek olmayan bir şeyi hayal ediyorsun.
O facto de gostares tanto de mim é muito bonito, mas estás a imaginar algo que não é... uma realidade.
- Ama, bu gerçek.
- Mas é verdade.
Olabilir ama bu sizin gerçek arkadaşlarınızı ifşa etmez mi?
Pode ser verdade. Mas isso não mostra quem são os teus amigos?
Hem seni hem de Jerry'yi sevmemi akıl almaz bulduğunu biliyorum. Ama bu iki sevginin birbiriyle ilgisi yok. Gerçek bu.
E sei que não compreendes que... eu te possa amar a ti e ao Jerry, e esses sentimentos sejam diferentes,... mas é verdade.
Ama bütün bu rahibelik işinin aslında gerçek duygularını inkar etmenin bir yolu olduğundan eminim.
Mas eu tenho a certeza que essa coisa de querer ser freira, é basicamente uma maneira de negar os verdadeiros sentimentos.
Bunun makul ve mantıklı bir sebebi olduğunu söyleyemem. Ama bu kadınlarla gönül bağım olduğu bir gerçek. Ve tabii çocuklarıyla da öyle.
Não há um motivo lógico para eu fazer isso... mas eu me sinto muito ligada às mulheres, e agora, às crianças.
Ama bu sefer arkadaşım, bu gerçek.
Desta vez, meu amigo, isto é a sério.
Bu kadar iyi bir gözlemcisin. Ama beş yıl boyunca kız kardeşimle evli kalmana rağmen gerçek kimliğinden şüphelenmedin.
Observador como é, foi casado com a minha irmã durante cinco anos sem suspeitar quem ela era realmente.
Gerçi bu durumu resmen açıklamamışlardı ama gerçek duygularını gösteren olaylar yaşanmıştı.
Embora não tivessem dito nada, ambos deram a entender os seus sentimentos. Mãe, estás a estragar o forte.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23