Ben mark translate Portuguese
448 parallel translation
Ben Mark Trevor. Sizlere... patlamayan roket bombasının mahallinden sesleniyorum.
Fala Mark Trevor... do local onde caiu o foguete sem explodir.
Ben Mark'ın ölümünden sonra nasılsam o da öyleydi.
Estava como eu depois da morte de Mark.
Ben Mark Rutland.
- Como está?
Doktor, ben Mark Garrison.
Doc, é o Mark Garrison.
Ben Mark.
Mark?
Albay Lynch, ben Mark. Peşindeyim.
Coronel Lynch, é o Mark.
Ben Mark Shermin, DDCA'dan, Dünya Dışı...
Sou o Mark Shermin, da PIET, Pesquisa de Inteligência Extraterrestre...
Ben Mark'a ulaşamıyorum çünkü.
Não consigo que ele se abra comigo.
Ben Mark'a hep derim korku filmi seyretme, diye.
Sempre digo ao Mark para não ver filmes de horror nem ler gibis de terror.
Ben Mark Greene.
- Olá, sou o Mark Greene.
- Ben Mark Casper, FBI. - Öyle mi?
- Sou o Mark Casper, FBI.
Ben Mark.
Fala o Mark.
Ben Mark Cordell.
Eu sou Mark Cordell.
- Ben sana inanıyorum, Mark.
- Acredito em si, Mark.
Ben yaptım, Mark.
Mas fui eu, Mark.
küçük kıyafetler de var.
Mark Toliver. Ben Johnson e eu temos um rancho pequeno.
Ve eğer ben senin kurnazlığın yüzünden yanlış adamı öldürdüysem, şimdi neden doğru kişiyi öldürmeyeyim.
E se eu matei o homem errado, por causa da tua inteligência, Mark, por que não hei de matar o homem certo, agora?
- Mark ve ben bir çıkar yol bulacağız.
Nós vamos resolver Mark e eu.
Mark ve ben savaştan çok önce oraya gittik.
Mark e eu íamos muito antes da guerra.
Savaş sırasında Brian'la ben burada yalnızdık. Ama hep Mark'ı bekliyorduk. Bu da günleri doldurmaya yardım ediyordu.
Durante a guerra, o Brian e eu estávamos sós... mas sempre esperávamos Mark, e isso ajudou a preencher os dias.
Mark ve ben üç ay önce Londra'da tanıştık.
Mark e eu nos conhecemos há três meses em Londres.
Ben. Mark, lütfen dinle...
Ouve, Mark...
- Memnun oldum. - Ben Lil Mainwaring, Mark'ın baldızıyım.
Sou a Lil, cunhada do Mark.
Mark ben şimdi ne yapacağım?
Mark? O que vou fazer?
Ama bana birdaha kapa çeneni dersen, Mark Garrison, ne ben nede kızlar seninle birdaha konuşmayacağız.
Mas se mais uma vez disseres para me calar, Mark Garrison... nem eu, nem as meninas, nunca mais vamos falar contigo de novo.
hayır, Mark, ben üzgünüm...
Não, Mark, eu estou...
Kahvaltıyla birlikte 50 Mark, ben daha ödemedim bile.
50 marcos com pequeno almoço, mesmo quando estou atrasada na renda.
Ben-ben-ben geçen iki haftadır Beauty Mark'ın stoklarının azaldığını gözlüyordum.
As acções no ramo dos cosméticos têm descido nos últimos dois meses.
Tek bir sözüne bakarak neden sana 30 bin mark verdim ben?
Por que, por exemplo, eu dou-lhe 30.000 marcos?
Sorun yok, Mark. Ben arkadaşınım.
Não faz mal, Mark, sou teu amigo.
- Evet? Ben Marc Elliot, Rose Eliot'un kardeşiyim.
Sou Mark Elliot, irmão de Rose Elliot.
Ben kardeşiyim, adım Mark.
Sou Mark, irmão dela.
Elise, ben Mark.
Devem haver dúzias! Entraram na minha loja.
Onu ben öldürdüm, Mark.
Eu matei-a, Mark.
Ben, Mark Forman.
Chamo-me Mark Forman.
Ben, Mark Louis Forman, sen,
Eu, Mark Louis Forman, aceito-te,
Ben, Rachel Louise Samstat, sen, Mark Louis Forman'ı, kocalığa kabul ediyor, şu andan itibaren, seni koruyacağıma, sevip sayacağıma söz veriyorum, ölüm bizi ayırana dek.
Eu, Rachel Louise Samstat, aceito-te, Mark Louis Forman, como meu marido, para amar e acarinhar, hoje e sempre, deste dia em diante, até que a morte nos separe.
Mark ve Rachel evlenme isteklerini belirttiler, ve ne olursa olsun birbirlerini seveceklerine ve sadık kalacaklarına söz verdiler, sözlerinin bir simgesi olarak yüzüklerini birbirlerine verdiler, ben de onları karı koca ilan ediyorum.
Como o Mark e a Rachel decidiram casar, prometeram amar-se e ser fiéis um ao outro em todas as circunstâncias da vida e trocaram alianças como prova dessa promessa, declaro-os marido e mulher.
Ben hastanedeyken Mark'ın doğum günü hediyesi aldığını tahmin ettim.
Achei que o Mark comprara um presente quando eu estava no hospital.
Ben, Mark Karanlık için gelmiştim.
Estou procurando Mark Dark.
Mark Bodine'in dul eşine, kocasının tapu hissesini vereceği sözü ver, böylece ben polis için endişelenmem, sen de benim için.
Garanta à viúva do Mark Bodine a sua parte das terras, para eu não me chatear com a polícia, e você não se chatear comigo.
Selam, ben LAPD'den dedektif Mark.
Detective Mark Dargus, da Polícia de Los Angeles.
Mark, ben de özlüyorum onu.
Mark, eu também sinto a falta dela.
Ben 10 Mark'a bir şişe konyak bulurum.
Por dez Marcos, comprava uma palmeira e plantava-a na tua cabeça.
Mark veya ben TV falan dedik sonra Mark avukat gerekebilir dedi biz de şaka sandık.
Sim. Lembra-se, Larry? Mark disse algo sobre TV e disse que poderia precisar de um advogado pensei que estava brincando.
Ben de hep başımın çaresine bakardım.
Mark, também achava que pudesse cuidar sozinha de tudo.
Cep telefonum yanımdaydı, o Bay Garvin'le konuştuğu sırada. Ben de, görüşmemizin özetini vermek için Mark Lewyn'i aradım.
Eu tinha o telemóvel, por isso, quando ela telefonou ao Garvin, eu telefonei ao Mark Lewyn e pu-lo ao corrente da nossa reunião.
Mark'ın alarmı çalıştırdığı o korkunç günü hatırlıyor musun... ve Dennis denen adam Gina'yı terk etmişti ve bütün gün ağlamıştı... ve ben onun resmini çizmiştim ve - ve sende nefret ettiğim o eteği giymiştin?
Lembras-te daquele dia horrível em que o Mark fez tocar o alarme... e a Gina foi deixada pelo Dennis e chorou o dia todo... e eu desenhei uma imagem dele e o Lucas fez uma boneca voodoo... e tu usaste aquela saia que eu detesto?
Mark ve ben, hekimlerin 4 hastası olması gerektiğini düşündük.
Eu e o Mark decidimos que os residentes devem ter pelo menos 4.
Ben Dr. Mark Greene.
- Sou o Dr. Mark Greene.
Ben de sadece birkaç blok ötede oturuyorum.
- Vivo a uns quarteirões, perto de St Mark.
ben mutluyum 49
ben miyim 49
ben mike 23
ben memnunum 20
ben mi efendim 19
ben masumum 154
ben max 18
ben mahvoldum 17
ben michael 21
ben mi yaptım 17
ben miyim 49
ben mike 23
ben memnunum 20
ben mi efendim 19
ben masumum 154
ben max 18
ben mahvoldum 17
ben michael 21
ben mi yaptım 17