Bilmiyor translate Portuguese
16,697 parallel translation
Böyle bir yüzük olduğunu biliyor ama rehin bırakacağımı bilmiyor.
Sabe que existe, mas não sabe que estou a penhorá-lo.
Kimse bilmiyor, yemin ederim ;
Ninguém sabe, juro.
- Bilmiyor.
Ela não sabe.
Justine yerini bilmiyor maalesef.
Acho que a Justine se está a esquecer do seu lugar.
- Bilmiyor.
- Ela não sabe.
Justine yerini bilmiyor maalesef.
Temo que a Justine não saiba o seu lugar.
Özgürlüğün ne olduğunu bir an için olsa da gördün. Birçok kişi bu kadarını bile bilmiyor.
Vislumbraste a liberdade e isso é mais do que a maioria vive.
Bu çocuk on dakika sonra Lolita sahnesinde olması gerektiğini bilmiyor mu?
Este puto sabe que tem de estar no Palco Lolita daqui a dez minutos?
Dışarıda büyük bir parti olduğunu bilmiyor musun?
Não sabes que há uma grande festa lá fora?
Kimse gulyabaniyi kontrol edebilen altın eseri bilmiyor.
Ninguém sabe nada sobre um artefacto de ouro que controla o ghoul.
- Bilmiyorum. Kimse bilmiyor.
Não sei, ninguém sabe.
Kimse bir şey bilmiyor.
Ninguém sabe de nada.
Ama Theo başarılı olanın hangisi olduğunu bilmiyor.
Mas Theo não sabe quem é o sucesso deles.
Bilmiyor musun?
Não sabes?
Hayatta olduğumu bilmiyor.
Ele não sabe que eu estou vivo.
Korku Doktorları onun ne kadar önemli olduğunu bilmiyor henüz.
Os Médicos do Pavor ainda não sabem o quão importante ela é.
"Bugün kimse gerçek adını bilmiyor."
Até hoje em dia, ninguém sabe o seu verdadeiro nome.
O yaklaşan şeyin ne olduğunu bilmiyor bile.
Ele nem sequer sabe o que está para vir.
Bazı şeyleri bilmiyor olsaydım uyurgezer olduğumu söylerdim.
Se não soubesse certas coisas, chamaria a isto sonambulismo.
Kimse bilmiyor.
Quem sabe?
Henüz kim olduğumu ya da ne olduğumu bilmiyor olabilirim, ama bir daha kimseden korkarak yaşamayacağım.
Eu posso ainda não saber quem ou o que sou, mas sei que nunca mais voltarei a viver com medo de alguém.
- Yapmayın. Geldiğimi bilmiyor.
Ela não sabe que vim ter contigo.
Ben geleceğini bilmiyor -
Eu não sabia...
Saat dilimlerini bilmiyor musun?
Não sabes acerca dos fusos-horários?
Orayı sen, ben ve şimdi General Talbot dışında kimse bilmiyor.
Ninguém tem conhecimento dela, apenas eu, tu e o Talbot.
Hamile olduğunuzu bilmiyor muydunuz?
Não sabia que estava grávida?
Orada düşmanlarımızı şaşırtıp altın ve demir bulacağız. Heorot gittiğimizi bilmiyor.
E Herot não sabe que estamos a caminho.
Suçlu olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor mu?
Foi-se embora.
Görüşlerinizi bilmesem de işin aslı kimse de bilmiyor,.. ... Kardinal Spencer'ın öğrencisisiniz.
Muito embora não conheça as suas ideias, e ninguém sabe, o senhor é um pupilo do cardeal Spencer.
Bilmiyor ki düşünebildiğimiz son güne dek günah işlemeye devam etmeye de mahkûmuz.
Mal sabe ela que enquanto tivermos consciência... estamos condenados a pecar.
Merhamet nedir bilmiyor musunuz?
Não conhece o significado da palavra "piedade"?
Annemden dolayı. Ne yaptığını kendi de bilmiyor.
É a minha mãe, ela não sabe o que está a fazer.
- Ama nedenini bilmiyor musun?
- Mas não sabes o motivo?
Daha senin Flash olduğunu bilmiyor saklamak zorundasın.
Ele não conhece o Flash, tens de o manter assim.
Fotoğraf çekileceğini bilmiyor musun?
Esqueceu-se da foto?
Burada olduğunuzu kimse bilmiyor. Ve kimse de sizi ayıplamaz.
Ninguém sabe que aqui estão e ninguém os criticará.
Bazılarınız şunu bilmiyor olabilir- - Bazılarınız bu adamın bana bir kardeşten farkı olmadığını bilmiyor olabilir.
O que alguns não sabem, o que alguns podem não saber é que este homem... é como um irmão para mim.
Ve bu etkinlikte bu adamın ilham kaynağımız olduğunu da bilmiyor olabilirsiniz.
E o que talvez não saibam também é que este tipo aqui, é uma das principais inspirações... para tudo isto.
En kötüsü de kayıp olduğumu bilmiyor olmamdı.
E o pior era não saber que estava perdido.
Bizim dışımızda hiç kimse onun direnişle olan bağlantısının detaylarını bilmiyor.
Fora do nosso círculo, ninguém sabe os detalhes do envolvimento dele com a Resistência.
Şimdi bile, bu dinmek bilmiyor.
Nem mesmo agora isso esmoreceu.
Sence, bunun ne kadar ağır bir yük olduğunu bilmiyor muyum?
Achas que não sei como esse fardo é pesado?
Zaten Vincent da Lucien'ı nasıl öldüreceğini bilmiyor.
O Vincent também não sabe como matar o Lucien.
Joo Dong Sung düşmanın neden seni salıverdiğini bilmiyor musun?
Joo. Não sabes por que te deixaram ir embora?
Gyeongseong'a daha yeni geldiğini işittim. Fakat ne yazık ki hiç kimse kadının eşkâlini bilmiyor.
Chegou, recentemente, a SeuI, mas, infelizmente, ninguém conhece o seu rosto.
Bilmiyor musun?
Não sabe?
Bir şey bilmiyor.
Ela não sabe nada.
"İyi niyetli, ama ne yaptığını bilmiyor"?
"Bem intencionada, mas, não sabe aquilo que faz"?
- Sence bunu bilmiyor muyum?
Achas que não sei isso?
Bizi Ölümlü Kupa'ya ya da anneme götürecek bir şey bilmiyor olabilirim.
Posso não me lembrar de nada que leve à Taça Mortal ou à minha mãe.
- Bilmiyor muydun?
Não sabes?
bilmiyorum 18446
bilmiyorum ki 83
bilmiyordum 699
bilmiyorum tatlım 28
bilmiyorum ama 31
bilmiyorum dostum 22
bilmiyorum dedim 18
bilmiyorum işte 23
bilmiyorsun 241
bilmiyorum efendim 100
bilmiyorum ki 83
bilmiyordum 699
bilmiyorum tatlım 28
bilmiyorum ama 31
bilmiyorum dostum 22
bilmiyorum dedim 18
bilmiyorum işte 23
bilmiyorsun 241
bilmiyorum efendim 100
bilmiyordun 27
bilmiyor musun 481
bilmiyor musunuz 98
bilmiyordu 23
bilmiyoruz 277
bilmiyorlar 33
bilmiyorsunuz 29
bilmiyor muydun 125
bilmiyorduk 25
bilmiyor muydunuz 35
bilmiyor musun 481
bilmiyor musunuz 98
bilmiyordu 23
bilmiyoruz 277
bilmiyorlar 33
bilmiyorsunuz 29
bilmiyor muydun 125
bilmiyorduk 25
bilmiyor muydunuz 35