English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir tane bile

Bir tane bile translate Portuguese

933 parallel translation
Aman tanrım, bir tane bile doğru düzgün yok.
Valha-me Deus, nada que se aproveite.
Bir tane bile yeşil ot bulamıyorlar.
Nem uma ervinha para comer.
- Bir tane bile görmedim.
- Nunca vi nenhum.
Koca Teksas'ta bir tane bile kasaba yok galiba.
Acho que não há nenhuma cidade no estado do Texas.
Ha bire duyuyorum, ama bir tane bile görmedim.
Fala-se muito disso, mas nunca vi nenhum.
Ama bay Norton, bunca intihar arasında, bir tane bile hareket eden bir trenin en son vagonundan atlama yok.
Senhor Norton, em todas estas classes,... não há um só da plataforma de um trem.
Bir tane bile içmez misin?
De certeza que não tomas nem uma?
Ama galiba bir tane bile yok.
Parece que não tenho nenhum.
Ve pikniğe kalmazsanız şekerlememden bir tane bile tadamayacaksınız.
E você não lhe vai tocar a menos que fique para o piquenique.
Bir tane bile zafer yok.
Não há vitórias.
Bütün gün orayla burası arasında gidip geldin bütün zamanını harcadın bizleri telaşa soktun, bir tane bile.
Todo o dia a cavalgar, a correr daqui para ali... a pensar o tempo todo que os ouve a correr e nada.
Bir gün daha bekleseydik, bir tane bile kalmazdı. Beklemek zorunda değiliz.
Um dia mais e não teria ficado nenhuma.
Bir tane bile eksik olmasın.
Nem um tijolo a menos.
Dünyanın en büyük ülkesinin başkentinin efendileriyiz, besleyecek bir tane bile sivil yok ve bu raporları alıyorum.
Controlamos a capital do maior país do mundo... não temos nenhum civil para alimentar e recebo estes relatórios...
Bir tepenin eteğinde duruyordum ve bir tane bile içki içmedim.
Eu estava parado no pé de uma colina e não tinha bebido nada.
Yani 30-40 mil civarında bir tane bile asker yok.
Suponho que não haja nenhuma tropa entre 30 e 40 milhas daqui.
Şu ana dek hiç rapor göndermedi, bir tane bile yardımcı ajan bulmadı.
Ainda não enviou um único relatório, nem recrutou subagentes.
Çalışanlarımdan sigara içen bir tane bile görüyor musunuz?
Vê algum dos meus homens a fumar?
Bir tane bile getirisen ölü bir Spartalı olursun.
Atreve-te a trazer uma que seja e serás um espartano morto.
Tüm yaz boyunca, yılanlardan korkup durdu ve bir tane bile gören olmamıştı, ve şimdi bu.
Durante todo o Verão tem bramado contra as cobras sem que ninguém tenha visto nenhuma, e agora isto.
Bir tane bile tutamadım.
- Não apanhei ainda nenhuma. Estou a ver.
Bir tane bile kalmadı.
Não sobrou uma única bala.
Aşağı iniş ekibi gönder, bir tane bile kristal bulamazsın.
Se manda uma equipa lá para baixo, não encontrará nem um cristal.
Bir tane bile değil.
Nem um, Jim.
Bir tane bile görünce nasıl hasta olduğunu?
Como ficava doente só de olhar para elas?
- Hiç mi? - Bir tane bile.
Sem nada?
- Bir tane bile yok.
Ninguém.
Bir tane bile casus görmeyeceğiz.
E não vamos ver um único espião solitário.
İlk gördüğümde, bir tane bile meskit ağacı yoktu.
Da primeira vez que o vi, não tinha nem uma àrvore.
Ama Tadzio bir tane bile vermek istemiyor.
Mas o Tadzio não me quer dar nenhuma.
Otel listelerinde Lundquist adında biri yok. Bir tane bile.
Não há um único Lundquist nas listas de hotel.
Bir tane bile Curry Brand kedi maması kutusu göremiyorum.
Eu não estou vendo ração de gato marca Courry.
48 saattir ayakkabılarımı çıkarmadım... ve hala hiç tanığımız yok, bir tane bile.
Há 48 horas que não paro e nem tenho uma testemunha.
- Bu ülkede aksine inanacak bir tane bile şerif yok.
- Não há xerife nestas paragens.... que irá acreditar em algo diferente disto.
Buraya baktım, ama bir tane bile bulamadım.
Procurei-os por todo o lado aqui e não os vejo em nenhum sítio.
O şeyler bu kadar yakınımızdayken, pistten bir tane bile Kartal kaldıramayız.
Com aquelas coisas aqui tão perto, nem sequer vamos conseguir que uma Águia levante voo.
Ben pek çok uzay limanına demir attım Kaptan, ama bir sürü değerli mal sunmalarına rağmen, size uyabilecek bir tane bile gezegen yok.
Já atraquei em muitos portos espaciais, capitão, e, embora tenham muitas mercadorias para oferecer, nenhuma se adaptaria a vocês.
Adam herhalde bir tane bile insan suratı bulamayınca tentelerin resmini yapmıştır.
Quisera que ele estivesse aqui para pintar aquele garoto, Sandy... pendurado ali, entre as montanhas.
Lazım olsa bir tane bile bulamazsın!
Quando queremos não encontramos um.
Kravat olduğunu söylemiyorum ama kravat olsa bile dünyada onun gibi bir tane olmazdı.
Mas não estou a dizer que é uma gravata... mas se fosse não haveria outra igual no mundo.
Sonra başka bir tane daha vardı ama sözlerini anlayamadım bile.
Havia outra que não pude entender a letra.
- Bir tane aldım bile.
- Já apanhei um.
Bir tane daha. ... hiçbirinin bir dolar getiren işi bile yok.
Dê-me outra já não há trabalho para ninguém.
Ben bir tane buldum, hatta denedim bile, benimle gelmene gerek yok, parayı versen yeter.
Eu conheço um bonito vestido. Até já o vesti. Você não precisa de vir comigo.
Bir tane bile.
Procurem por ali.
Bir tane olacak, bir Kelvalı'yı parçalamam gerekse bile...
Terá um, nem que eu tenha de desmembrar um kelvano...
Şimdiye kadar bir tane sattık, fiyatlar bir sığırın fiyatından bile daha düşük.
Na altura de vender algum, valerá menos do que uma vaca.
Tek bir tane bile.
Nem uma única prova.
"Jimi Hendrix bile bir tane aldı, siz almıyor musunuz" dedi.
"O Jimi Hendrix compra o jornal e vocês não?"
Bir tane bile dostum yok.
Não tenho nem um amigo.
Bu küçük bir tane. Aslında unuttuğum bile söylenebilir.
Este é um pequeno, do qual praticamente me esqueci.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]