Değişim translate Portuguese
2,311 parallel translation
Değişim berbat bir şey.
A mutação é uma cabra.
Ama değişim de hayatın bir parçası.
Mas mudar faz parte da vida.
Değişim dediğinin de bir usulü vardır.
A mudança é um processo.
1 Ocak'ta Jody'nin hesabında yarım milyonluk bir değişim görülüyor.
A 1 de Janeiro, a conta-investimento da Jody, mostra um saldo de 1 milhão.
Buraya değişim yapmaya geldik Buraya düzenlemeye geldik
Queremos trazer a mudança Queremos remodelar
Wahl sağlık kamyonlarını tedarik ediyor ve değişim yaptıkları depoları.
O Wall fornece os camiões e os depósitos onde fazem as trocas.
Ayrıca rusyadan gelen değişim öğrencisi olduğunu duydum.
Também ouvi que ela era uma aluna de intercâmbio da Rússia.
Hırslı, zalim ve çekiciydi. Değişim, ve kaybetmek iki romanın da ortak konusu.
Era ambicioso, impiedoso, encantador, e os temas da mudança e da perda são comuns a ambos os romances.
"Büyük çaptaki bir toplumsal değişim beraberinde kaçınılmaz olarak şiddeti ve kaosu getirir." Bilmem ne bilmem ne.
A mudança social radical, acompanhado inevitavelmente por violência e a chegada do caos, bla bla bla... "
Değişim zordur.
A mudança é difícil.
Değişim ayağımıza geldi.
A mudança chegou diante nós.
- Değişim öğrencilerimiz.
Os nossos estudantes do intercâmbio.
- Değişim öğrencileri mi?
Estudantes do intercâmbio?
Evet, değişim öğrencileri PJ ve Jeffy.
Isso, os estudantes de intercâmbio. PJ e Jeffy.
Değişim öğrencileri olduklarını zannetmiyorum.
Não acho que eles sejam estudantes.
Değişim öğrencileri olmak için biraz yaşlı göründüler.
É que eles parecem um pouco velhos para serem estudantes.
Luke'un ruhunda köklü bir değişim başlamıştı.
A revolução tinha começado na alma do Luke.
Kavuşma yaklaşıyor. Değişim gerçekleştiğinde,
A convergência está a chegar.
Valensiya İspanya'da olduğundan böyle bir değişim kralın da onayını almalı.
Já que Valência fica na Espanha, esta transferência precisa da aprovação do rei.
Babam insanlar için en zor olanın değişim olduğunu söylerdi.
O meu pai costumava dizer que a coisa mais difícil para os humanos é a transição.
- Bu sadece değişim.
- É só uma mudança.
Rider, o değişim zekiceydi.
Rider, aquela troca é de génio.
En azından mal değişim alanını öğrenmeme izin ver.
Deixa-me ao menos conseguir saber o local da entrega.
Planlarda değişiklik, Port devre dışı, yeni değişim alanı, Royal.
Mudanças de planos, Porto cancelado Novo local de entrega Royal
- Değişim tamamlandı, hamam böceği.
- A metamorfose está completa, barata.
Değişim kayıtsızdır, zorludur.
A mudança é indiferente, intratável.
Örnek olarak Montreal'de intihar kurbanlarıyla yapılan bir çalışmada kurbanların beyin otopsileri incelendi ve ortaya çıkan o ki, eğer bir intihar mağduru ( ki bunlar genellikle genç yaştaki yetişkinlerdir ) çocukluğunda istismara maruz kaldıysa, bu o kişinin beyninde genetik bir değişime yol açıyor bu değişim istismara uğramamış insanların beyninde görülmüyor.
Por exemplo : um estudo realizado em Montreal com vítimas de suicídio analisou as autópsias aos cérebros dessas pessoas, e descobriu-se que, se uma vítima de suicídio ( que geralmente são jovens adultos ) tiver sido abusada enquanto criança, na verdade esse abuso causou uma alteração genética no cérebro que não existia nos cérebros de pessoas que não tinham sido abusadas.
Ya da başka bir deyişle ; Döngüsel Tüketim. Klasik piyasa ekonomisinin temelinde yatan şeyin şu anki sistemin işlemeye devam etmesini istiyorsak durmasına veya adamakıllı yavaşlamasına bile izin verilemeyen bir para değişim modeli... olduğunu görürüz.
Ou mais precisamente, quando se esmiúçam os fundamentos da economia de mercado clássica fica-se com um padrão de trocas monetárias que simplesmente, não pode parar, nem tão pouco substancialmente abrandado, se queremos que a sociedade como a conhecemos
Bunun bedelini sayısız şekilde sağlığınızla ödersiniz : Buna da sosyo-ekonomik sağlık değişim ölçüsü denir.
A nossa saúde acabará por pagar a factura de muitas maneiras, algo conhecido por "gradiente socioeconômico da saúde".
... ve bunun gibi görebileceğiniz her şey. Böylece şu büyük soru akıllara gelir neden böyle bir değişim ölçüsü var?
Por isso, uma das grandes questões que se colocam é o porquê de existir este gradiente.
Bununla hiç bir alakası yok çünkü bu aynı değişim ölçüsünü evrensel sağlık hizmetleri ve sosyal sağlık kurumları olan ülkelerde de görürsünüz.
Não tem nada que ver com isso, porque também se vêem estas mesmas desigualdades em países com assistência médica universal e medicina socializada.
Birleşik Devletler parası kalmadığı için işsizlik çeklerini ödeyemediğinde... Her şey kötü gitmeye başladığında ve ve insanlar seçtikleri liderlere olan güvenlerini kaybettiklerinde, değişim isteyecekler.
Quando os subsídios de desemprego deixarem de ser pagos por falta de dinheiro da parte dos estados, e quando a situação se tornar tão má que as pessoas perdem a confiança nos seus líderes eleitos, elas exigirão uma mudança.
İnsan hayatının, muhteşem bir değişimin eşiğinde olduğu apaçık. Şu anda yüzleştiğimiz, son yüzyılda bilinen en esaslı en temel değişim.
É evidente que se aproxima uma enorme transição na vida humana... o que nós enfrentamos neste momento é uma mudança fundamental da vida tal como a conhecemos neste último século.
Hiçbir değişim göstermedim ve altı aydır ölüyüm.
Tenho estado morta hà ¡ seis meses sem sinais de mudanà § a.
Şüphelinin yönteminde ciddi bir değişim.
É uma mudança significativa do Modus Operandi.
Hiç bir sosyal değişim baskı olmadan güç kullanılmadan olmadı. Hükümetleri ve şirketleri davranışlarını değiştirmeye iten caydırıcı şeyler.
Nunca aconteceu nenhuma mudança social sem pressão, sem força, sem há quem fale em intimidar governos e empresas para que mudem de postura.
Ülkenin şunu bilmesini istiyorum : Bence değişim zamanıdır.
Quero que o país saiba que eu acho que está na altura de mudar.
Barış Elçileri değişim programının bir çok ikramiyesi var ama bu onların içinde en iyisi.
O programa de intercâmbio de Embaixadores da Paz tem bastantes aspectos aliciantes, mas este é o melhor de todos.
Değişim zamanı.
Está na hora de mudar.
Unutma sakın. Öğleden sonra iğne değişim programına katılacaksın ve bu akşam yeni TV reklamımızı çekeceğiz.
Não te esqueças : tens o programa de troca de agulhas, esta tarde, e vamos gravar os novos anúncios para a televisão, à noite.
Ve artık Stewie Griffin ne zaman sinirlense ya da çileden çıksa, ürkütücü bir değişim geçiriyor.
E agora, sempre que Stewie Griffin fica zangado ou furioso, ocorre uma estranha metamorfose.
Değişim!
Entrecruzamento!
Söylemeliyim ki, baban bu değişim olayından bahsettiğinde şüphelenmiştim ancak gerçekten iyi iş çıkarıyorsun.
Sabes que mais, tenho que dizer que, quando o teu pai me disse aquilo da troca de papeis, estava um bocado céptica, mas estás mesmo a fazer um belo trabalho.
Bu senin için büyük bir değişim.
É uma grande revolução para ti.
Geçen haftadan beri hatırlama konusunda herhangi bir değişim yaşadın mı?
Houve alguma alteração na sua memória na última semana?
Dünya Savaşı olduğunu söylerler... ve bu savaş gittikçe daha şiddetli... ve kötü bir hal almaya başladı. Türlerin yok oluşu ve tekno-kültürü tartışalım tartışmayalım, değişim daha da hızlanıyor.
Está a ficar mais grave, está a piorar e o ritmo de mudança está a acelerar, seja em relação à extinção de espécies ou à eficácia da cultura tecnológica.
Eğer değişim gerçekleşmiyorsa, anlaşmanın bir parçası olan partilere, çevre örgütlerine, orman ürünü şirketlerine taahüt ettikleri şeyi yapmaları için baskı uygulayacaklardır.
Se as mudanças não ocorrerem, os clientes irão pressionar as partes que assinaram o acordo, as organizações ambientalistas e as empresas de produtos florestais, para que façam o que prometeram fazer.
Ve bir şeyler yerine getirildiğinde şirketler ödüllendirilecektir ve değişim zeminde gerçekleşir. Bundan tamamen eminim.
E esses clientes recompensarão as empresas quando as coisas começarem a ser implementadas e as mudanças se verificarem no terreno.
Değişim kolay değildir, Sophia.
A mudança nunca é fácil, Sophia.
Değişim iyidir.
É bom mudar.
Değişim oldu.
Faça a troca.