Eh işte translate Portuguese
381 parallel translation
Eh işte.
Não exactamente.
Eh işte.
- Mais ou menos.
- Eh işte, bir hayli. Pazartesi günü zehirlenme vakası için Manchester'a gittim. Bu sabah Holloway'de bir kreşteydim.
Um envenenador em Manchester, segunda-feira, e uma ama, em Holloway, esta manhã.
- Eh işte.
- Não é feio.
İşler iyi mi? Eh işte.
Corre-te bem a vida?
Eh işte.
Mais ou menos.
- Eh işte, şöyle böyle.
- Bem. E tu?
- Daktilo kullanıyor musunuz? - Eh işte...
- A propósito, sabe escrever à máquina?
Eh işte, bir ev sonuçta.
Bom, é uma casa de certeza.
- Hayır, eh işte, benimle evlendi.
Não, foi só comigo.
Eh işte, yapacak bir iş çıkmış oldu.
Sempre se faz alguma coisa.
Eh işte.
Sim. Bom, mais ou menos.
- İşini seviyor mu? - Eh işte, onu tanıyorsun.
- Mais ou menos, já o conheces.
Eh işte, ikinci raundu almasına yetecek kadar.
Bem, o tempo suficiente para pedir uma segunda rodada.
Eh işte.. benim de zamanlarım vardır.
Sim, bem... tenho os meus momentos.
Eh işte, "Huzur içinde yatsın" gibi bir şeyler yazmak adettendir.
É costume pôr "Descansa em Paz".
Eh işte! Aptal gibi saat 5'te uyandım bir daha da uyuyamadım.
Bem, eu acordei às 5 horas e não consegui voltar a adormecer.
- Eh işte mi? - Evet.
- Mais ou menos?
- Eh işte.
- Nada bem.
Eh işte. Pekala.
Ok.
Eh işte.
- Assim-assim.
- Eh işte.
- Assim-assim.
İşte, oğlum.
Eh pá.
Bir gün Londra'ya seni görmeye geleceğim Pip... işte o zaman cümbüşü gör sen?
Um dia, irei ver-te a Londres, Pip, e fazemos uma pândega, eh? Adeus Joe.
Eh, işte buradalar.
Bem, aqui estão.
Eh, işte bu.
Acabou-se.
- İşte bu benim ağabeyim...
- Eh, este é o meu irmão...
Eh, ben - işte.
Bem, eu vou para... pronto.
Eh, işte.
É aqui.
Hoş tiplerdi - eh - ilahi adalet işte.
Eram dois homens muito simpáticos.
İşte en sevdiğim şarkı, eh.
É a minha melodia preferida.
İşte bunu çalın, eh.
Toquem mais um bocado.
Eh, işte seyahat acentemiz.
Lá está a nossa agência de viagens.
Trompetler çalsın, ritim tutturulsun, bir çeyrek, oldu işte!
Um pouco de trompete e um tambor, digamos, um quarto. Eh!
Eh, o günlerden biri işte.
Bem, foi um daqueles dias.
Ah. Şans işte, eh?
Grande sorte.
Nasıl geri kalanı? - Eh işte.
- Como vão as naldegas?
İşte burada.
Eh!
Beni rahatsız eden işte bu, efendim. O geziyi ben bizzat yaptım. Ve, eh, motoru zorlamadım, yani.
O que me incomoda, é que eu mesmo fiz a viagem, e não puxei pelo motor, a velocidade normal.
- Eh işte.
- Mais ou menos.
- Aile içinde. Eh, işte yaradı işte.
Resultou.
Eh, karşınızda duruyor işte.
Bem, estão a olhar para ele.
- Eh, çalmaya çalışıyorum işte...
Estava só a arranhar.
İşte babam orada.
Eh, está ali o meu pai.
İşte problemde bu, tamam mı?
É igual ao meu cunhado. Que todo o mal esteja nisso, eh?
İşte burada.
Eh bien, voila.
işte burdasın!
Eh lá!
İşte, bitti.
Eh... pronto! - Consertado.
- Hayır, işte gir.
Eh, eh, eh!
İşte burada!
Ele está aí Eh!
İşte bu konuda aynı fikirde değiliz, Mösyö Blunt.
Eh bien, M. Blunt. É aqui que discordamos.
işte 8558
iste 115
ister 23
istediğim 46
istemiyorum 1125
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste 115
ister 23
istediğim 46
istemiyorum 1125
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste orada 22
istersen 241
istedi 31
istedim 74
isterim 243
istemem 270
istemiyor 51
ister misin 572
işte böyle 2360
isterdim 117
istersen 241
istedi 31
istedim 74
isterim 243
istemem 270
istemiyor 51
ister misin 572
işte böyle 2360
isterdim 117