English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ G ] / Geldiğim yerde

Geldiğim yerde translate Portuguese

533 parallel translation
Benim geldiğim yerde buna mazot deniyor.
De onde eu vim chamam isso de gasolina.
Benim geldiğim yerde üniversiteler var. Büyük eğitim yerleri. Oraya büyük düşünür olmak için gidilir.
Lá de onde vim temos universidades lugares de grande saber, onde os homens se fazem grandes filósofos.
Benim geldiğim yerde, "kahraman" denen erkekler vardır.
De onde venho, há homens que se intitulam "heróis".
Benim geldiğim yerde, bütün gün iyilik yapan insanlar var.
De onde venho, há homens que só praticam boas acções.
2,600 papel, geldiğim yerde baya hamur eder.
Dois mil e seiscentos dólares é muito dinheiro.
Geldiğim yerde karar vermeden önce iyice düşünürüz.
Ali não tiramos conclusões precipitadas.
- Benim geldiğim yerde de yasak.
Sim, também é contra a lei de onde eu venho.
Benim geldiğim yerde bütün kadınlar kömür tozu kaplı.
E eu quero convidá-Ias para sair. De onde eu venho, as damas são sujas de carvão.
Sevgili bayan Antonini geldiğim yerde, bir adamın parası kendisine aittir.
Minha querida senhora Antonini donde venho o dinheiro de um homem é sómente seu.
Benim geldiğim yerde, salonlarda kadınlarımızdan söz etmeyiz.
Lá donde venho é má educação falar das nossas mulheres nos bares.
Bilmen gerekir, geldiğim yerde, bir erkeğin ancak bir karısı olur.
De onde eu venho, um homem só pode ter uma esposa.
Yüzbaşı, geldiğim yerde, viski en sevdiğimiz şeydir.
Lá donde eu sou, adoramos whiskey.
Geldiğim yerde, hiçbir şerif silahsız bir adamı sırtından vurmazdı ve her verdiği söze de, itimat edebilirdi.
De onde venho, um homem não atira num homem desarmado pelas costas quando dá a sua palavra.
Benim geldiğim yerde, birisi kendinden beklenildiği gibi davrandığında bunu oradakiler ya hiç kutlamazlar ya da büyük bir kutlama yaparlar.
Lá de onde venho, a gente não celebra nem arma uma briga quando um homem actua como supõe que deve actuar.
Benim geldiğim yerde, barında çok komik... bir tabela asılı olan küçük bir kafe vardı.
Na minha terra, havia um barzinho... com um cartaz divertido no balcão.
Eskiden, geldiğim yerde bana saygı ile bakılırdı.
Sim, houve um tempo em que me olhavam com respeito na minha cidade.
Benim geldiğim yerde sizin gibi yüzüne bakmaya değecek hoş biriyle karşılaşmak imkânsız.
Sabe... Está tão dificil, nesta farda verde-cinza... encontrar uma pessoa fina como você... Que não olha com aquele desprezo que magoa...
Benim geldiğim yerde biz onunla 30 adamı donatabilirdik.
De onde venho, vestíamos 30 homens por isto.
Geldiğim yerde, kadınlar yerini bilir.
Na nossa terra, as mulheres põem-se no seu lugar.
Geldiğim yerde, gençler savaş kurulu yapmazlar.
E os rapazes não têm conselhos de guerra.
Geldiğim yerde bunlarla başetmek için bir yol var.
Donde eu venho temos uma maneira de lidar com isso.
Benim geldiğim yerde, ya rahip olursun ya da serseri.
Na nossa terra, ou nos tornamos padres, ou bandidos.
Geldiğim yerde, Henry Caddesi'nde iki insan birbirine, bir nevi aşıksa...
Bom, da rua de onde venho, da Rua Henry quando duas pessoas se amam...
Biliyor musun benim geldiğim yerde de bu böyledir.
Sabes...? È o mesmo, no lugar de onde venho.
Şimdi... Geldiğim yerde Misafir olduğunuzda...
Bem... de onde eu venho... quando se é um convidado... tem que se dar um presente para a casa, é isso que se faz.
Alexander, geldiğim yerde, ölçü, şekil ya da renk bir şey değiştirmez.
Alexander, no meu lugar, o tamanho, a forma ou a cor não fazem diferença.
Ama nasıl? Geldiğim yerde, sizin gibi bir kabile vardı,
Na minha terra, temos uma tribo como a vossa.
- Geldiğim yerde, hayalini kurarlar.
- De onde venho, sonhamos com isso.
Aslında, geldiğim yerde, bu tür yerler umuma hizmet sayılır.
E isso de onde eu venho é considerado um serviço público.
İstediğim bir evdi. Ve bir eve geldim, biraderler halimden dolayı fark etmeyip kendimi daha önce geldiğim yerde buldum.
Eu só desejava um lar e foi um lar que eu procurei, irmãos sem me dar conta do meu estado de onde estava e onde já tinha estado antes.
Vallahi geldiğim yerde, o kadar ekşi surat gördüm ve kötü söz işittim ki hayatım boyunca bana yeter.
Vi tantas caras tristes e ouvi tantas maldições... do lugar de onde venho que isto é um consolo.
Geldiğim yerde avukatlar iyi değildi.
Os advogados só trazem más notícias.
Geldiğim yerde, feci bir kuraklık var.
De onde eu venho, há uma seca terrível.
Geldiğim yerde, timsahlara pek alışık değilim de.
Não estou habituado a jacarés do sitio de onde eu venho.
Seni uyarıyorum, geldiğim yerde basın mensuplarına kötü davranmak hiç hoş karşılanan bir şey değil.
Devo avisa-lo que atacar a imprensa é severamente condenado de onde venho
Dur bir dakika geldiğim yerde bunun yüzünden kimse tutuklanmaz. Sadece ceza kesilir.
Espere aí, de onde eu venho, ninguém prende ninguém por uma multa.
Dur bir dakika geldiğim yerde bunun yüzünden kimse tutuklanmaz.
De onde eu venho, ninguém prende ninguém por uma multa. Você não está no sítio de onde vem, rapaz.
- Benim geldiğim yerde buna kapıları serserilerin üzerine kapayıp masaları çevirmek denir.
Na minha terra, isto chama-se : Encurralar os patifes e dar-lhes uma coça.
Geldiğim yerde, buna oyuna getirilmek denir.
De onde eu venho, chama-se uma cilada.
Yani, geldiğim yerde eski sayılır.
Bem, é velhinha no sítio de onde venho.
Benim geldiğim yerde hiçbir şeyden korkmamayı öğrenirsin.
Me ensinaram a não ter medo de nada.
Benim geldiğim yerde insanlar hayal kırıklığına uğratmaz. Tutarlıdırlar. - Daima güvenilirdirler.
De onde venho, elas não lhe decepcionam... são estáveis, sempre pode confiar nelas.
Benim geldiğim yerde biz öl demeyiz, biz şortumu bırak bari!
No meu planeta não deixamos que... Os meus calções não!
Geldiğim yerde, kural şudur : bahsi göremiyorsan, eli kaybedersin.
Na minha terra, se não podes pagar sais do jogo.
Geldiğim yerde, yalan söyleyen kadınlar cezalandırılır.
De onde eu venho, há penalidades quando uma mulher mente.
- Benim geldiğim yerde kapıyı çalarlar.
- Na minha terra, bate-se á porta.
- Benim geldiğim yerde maymuncukla açarlar.
- Na minha terra, arrombam-se portas.
Geldiğim yerde olayları çözme şeklimiz buydu.
Era assim que resolvíamos as coisas lá em casa.
Benim geldiğim yerde insan dostuna bunu yapmaz.
De onde eu venho, não se faz isso aos amigos.
Geldiğim yerde değil.
Não na minha terra.
- Benim geldiğim yerde, biz öl demeyiz öldür deriz!
- Não!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]