Ona da translate Portuguese
17,850 parallel translation
İnsan ona da alışıyor
Habitua-se.
Ona da sorabiliriz.
Podemos sempre perguntar-lhe.
- Evet, ona da.
Em honra dele também.
Ona da teşekkür borcum olsun.
- Hei de agradecer-lhe.
Bana güveniyorsanız, ona da güvenebilirsiniz.
Se confiam em mim, podem confiar nele.
Benim gibi acı mı çektireyim ona da?
Fazê-lo sofrer, tal como eu sofri?
Peki ona da "encanto" yaptılarsa?
E se lhe fizerem um encanto?
Evet, ona da geliyordum.
Sim, estava quase a chegar a isso.
Ona da "anne" diyelim mi?
Queres que também lhe chamemos mãe?
- Sana da ona da mutluluklar.
Vocês ficam bem. E ele também.
- Ona Daisy'den bahsetmedin.
- Não lhe falou da Daisy.
Ben ona bir şeyler sunacağım... o da bize.
Eu dou-lhe algo... ele retribui.
Ana Merkezin bombalanmasından sonra, Harper'ın ona kurduğu tuzağa biz de düştük.
Depois do atentado da Estação Central, o plano do Harper era incriminá-la.
Dün ona bağlılık yemini ettim.
Ontem declarei-lhe a lealdade da minha tribo.
Öte yandan, sabah masajından önce kahvaltı ederken belki fark eder umuduyla ona bir mesaj yazacağımı sanıyorsanız daha çok beklersiniz.
Por outro lado, se quiser que escreva uma mensagem... para a meter debaixo da porta dele com o tabuleiro do pequeno-almoço... para a possibilidade de ele a ver antes da massagem matinal... receio que não seja suficiente.
Indra, toplantı gününde Kane sana bir telsiz verdiğini söylemişti. Ona sinyal göndermen için.
Indra, na reunião da cúpula, o Kane disse-me que te deu um rádio, uma maneira de enviar um sinal.
Eğer düşünürseniz ya o acıyla savaşırız ya da ona yenik düşeriz sonuç aynı olur.
Se pensarem, se lutamos contra a dor ou sucumbimos, o resultado é o mesmo.
Ona yardım etmek istiyorsan bununla dışarıda yardım et.
Se o queres ajudar, faz isso lá fora, com isto.
Ona söyleyemedim bile... - Sorun değil. - Ben de aynısını hissediyorum.
Não lhe consegui dizer que me sentia da mesma maneira.
Sen iyi bir dostsun, Treville. Ama ona ya da başka birine bir şey söylersen seni tereddüt etmeden astırırım.
É um grande amigo, Tréville, mas, se lhe disser alguma coisa ou a mais alguém... mandá-lo-ei enforcar sem qualquer hesitação.
Ona suçlamada bulunmadığım her gün bizim aleyhimize ve onun da lehine işliyor.
Cada dia que passa sem acusação, perdemos vantagem e o acordo fica melhor para ele.
Ona zaman tanı.
Dá-lhe tempo.
Ona karşı koymaya devam et o da, Başkan'a seni kovması için tavsiyede bulunsun.
Desafia-a e recomenda o teu despedimento.
Ayrıca, ona üssümüzün yerini söyleyecek değildim.
Além disso, eu não lhe iria dar a localização da nossa Base.
Her neyse ona vur, Chlo, bunu seviyorlar.
Dá-lhe na mesma, Chlo, eles adoram.
Ona bir dakika ver... Seth!
Dá-lhe um minuto...
Tahminimce elektronik güvenlik işini de ona vermiştir yani bize Pike'ın şifresini kırmak gerekmiyor Monty'ninki yeter.
Acho que também o encarregou da segurança electrónica. O que significa que não temos de descobrir a password do Pike. Apenas a do Monty.
Aktaracak bir Natblida olmadan Ateş'i ona vermezdin.
Não lha ias dar sem haver um Sangue da Noite a quem a passar.
- İstediğini ver ona.
Vai! Dá-lhe o que ela quer.
İstersen ona güven ya da güvenme, umurumda değil.
Podes confiar nela ou não. Não me importa.
Ya Kupa elindedir ya da ona yerini söyletiriz.
Se não tiver a Taça, obrigamo-la a dizer-nos onde está.
Eğer Vaughn bilmiyorsa ya da başkan ona söylemediyse başkana yakın biri olmalı.
Então se o Vaughn não sabia, ou o presidente não lhe disse... Tem de ser alguém próximo dele.
Ona şimdi 3 puf ver ardından gerekirse yarım saat sonra 3 puf daha ver, tamam mı?
Dá-lhe 3 dispersões, espera meia hora e dá mais 3 se for necessário. Está bem?
Ona kartını versene.
Dá-lhe o teu cartão.
1986'da başıma bir şey gelirse ona ne olacak?
O que acontece com ela se algo me acontecer em 1986?
Ona Hydra'dan bahsettiğim gündü. - Onu da dâhil etmek istedim.
Nesse dia, falei-lhe da HYDRA, contei-lhe tudo.
Ona söylemeseydik, güvenlik kaydını, o da...
Se não lhe tivéssemos falado no vídeo de segurança, ela nunca teria dito...
2016'da NASA Katherine G. Johnson Hesaplama Binasını uzay çalışmalarında çığır açan çalışmalarına ithafen ona adadı.
Em 2016, a NASA dedicou-lhe o Edifício Computacional Katherine G. Johnson como homenagem pelo seu inovador trabalho no campo das viagens espaciais.
Ne kadar etiketlemenin yanlış olduğuna inansam da lafını ona aynen iade edeceğim.
Apesar de achar que os rótulos são uma completa falsidade, vejo o poder associado a adotar esse epíteto.
Günün birinde kendi yaşıtın bir kızla olacaksın ve ona sana şarabı, otelleri, bideyi öğreten yaşlı kadını anlatacaksın.
Algum dia. Estarás com uma rapariga da tua idade, e irás contar-lhe sobre... A mulher mais velha que te ensinou sobre vinhos...
Bir defasında ona uğradığımı hatırlıyorum, 7 ya da 8 yaşlarındaydı.
Lembro-me de o visitar uma vez, Ele tinha sete, talvez oito anos.
Yoksa gözlerini oyarım da, Eduardo'yu bulduğumda nasıl öldüğünü hatırlatmak için gözlerini ona gösteririm.
Ou podemos tirar-te um olho, e quando eu encontrar o Eduardo, irei mostrar-lhe o teu olho como lembrança da maneira como morreste.
- Ona uyuyor da.
- É adequado.
Ona "baştan çıkaran" deniyor fakat kelimenin eski biçiminde.
Chamam-lhe "sedutor", mas no sentido antiquado da palavra.
Amerika'nın en büyük festivalinde ona bir yer ayarladım.
Reservei-lhe um espaço na maior rave da América.
Pandora İlahi Göz karşılığında ona zafer ve zenginlik vaadetmiş.
A Pandora prometeu-lhe riqueza e glória, se ele lhe trouxesse o Olho da Providência.
Ya da ona önce kimin ulaşacağını görürüz.
Ou podemos ver quem consegue chegar a ele primeiro.
İşte ona söylemen gereken şey tam da bu.
E é exactamente por isso que deves dizer isso a ele.
Bu zamana kadar hayatimla ilgili ona karsi hep dürüst oldum ama geçen gece, kaydi silmek için odadan gizlice kaçtigim konusunda ona yalan söyledim.
- Bem... fui sincera com ele sobre tudo da minha vida, mas, na outra noite, menti-lhe, em relação a esgueirar-me do quarto para ir apagar aquela fita.
Aria'nın hikayesi hakimi ona ulaşamayacağın hastanede tutmaya ikna eder diye korktun.
Tinhas medo de que a história da Aria convencesse a Juíza a mantê-la no hospital, onde não poderias alcançá-la.
Ona yüzüğü vereceksin o da iksirin kalanını verecek.
- Entregas-lhe o anel. Ela entrega-nos o resto do elixir.