English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Onlar da

Onlar da translate Portuguese

23,570 parallel translation
Belli ki onlar da ıskalamazmış.
Pelos vistos, eles também não!
Eğer bu maymunlar bu kuşlara virüs bulaştırırlarsa ve onlar da uçarsa...
Se esses macacos infectarem essas aves e elas fugirem...
Pretty Lake'deki çıkartmayı durdurmanı istiyorum. En kısa sürede onlar da aşılanacak aşı olan kim varsa ayıklanacak.
Impeça o extermínio em Pretty Lake, faça-lhes chegar a cura o mais depressa possível e extraia imediatamente todos os vacinados.
Bir geçirirdim. Onlar da sonra "Altıma sıçtım ya." falan olurlardı.
E depois dizia : "Mijei a minha rata."
Adamlarınız Stewart, Jackson, Geddes, Colburn onlar da görmemişti.
Os teus homens, o Stewart, o Jackson, o Geddes e o Colburn não o tinham.
Çünkü onlar da o günlerden birini yaşıyordur.
Mas por vezes, nem a nossa família nos pode dar esse conforto.
Kırılan su boruları kovanlarını basmış olmalı onlar da kolonilerini korumak için canlı bir sal şeklini almışlar.
Os canos devem ter inundado o ninho, formaram uma "jangada" viva, para proteger a colónia.
Onlar da ne?
O que é aquilo?
Grady'nin adamlarına iyi çocuklardır dedim. Onlar da içeri gönder dediler.
Disse que eram porreiros e mandaram-nos entrar.
- Sen benim bebeğimsin, onlar da FBI.
És o meu menino. E eles são o FBI.
Şirket için kendini yırtıyorsun. Onlar da yaparlar.
Dás o sangue pela aquela empresa, eles vão lidar com isso.
Onlar da öyle demişti.
Isso foi o que elas disseram!
Yardım etmeleri için büyükelçiliği aradım Dışişleri Bakanlığı'nı aramamı söylediler onlar da Etiyopya'nın SSCB'nin istemci devleti olduğunu söyledi.
Bem, liguei para a embaixada a pedir ajuda, e eles disseram-me para ligar para o Departamento de Estado, e eles disseram-me que a Etiópia é um estado satélite da U.R.S.S..
Onlar da bizim gibi saklıyorsa numuneleri zor olsa gerek.
Se eles as protejerem como nós, deve ser muito difícil.
Onlar da durumunu anlıyor.
Eles compreendem.
Onlar da bizim gibi onun nerede olduğunu bilmiyorlar.
Portanto, sabem tanto dele como nós.
Buluştuk, ben malı aldım onlar da parayı, hepsi bu kadar.
Encontrámo-nos, eu fiquei com a droga, eles com o dinheiro, fim da história.
Onlar burada tek başlarına, toplumdan uzaklaşmışlar
Quem ia notar? Eles estão aqui sozinhos, excluídos da sociedade.
Kız arkadaşımın kıyafetleri onlar.
São da minha namorada.
Onları tehlikeye atamam bu da demek oluyor ki Rayna yaşadığı müddetçe kız arkadaşımla birlikte olamam.
Eu não vou pô-las em perigo, por isso não posso estar com a minha namorada enquanto a Rayna estiver viva.
Ya onların ya da asteroid kuşağının arasında kalacağız.
Ou enfrentamo-los ou aos os asteróides.
Ya da kalırız ve onlar bizi...
Ou vamos agora e saímos, ou seremos apanhados.
Ya biz ya da onlar.
São eles ou nós.
Onlarınki kadar benim hayatım da önemli.
As vidas delas são tão importantes como a minha.
CNN dışında tabii, onları da siz istemiyorsunuz.
Tirando a CNN, que vocês não querem...
Sen ve oğullarım. Onların da Los Angeles'tan kurtulması lazım.
Tu e todos os meus filhos.
Erken tahliyemin arkasında onların olduğunu düşünüyorum.
Acho que eles estão por detrás da minha libertação antecipada.
Onları durdurmam gerekiyor ama öncelikle Nicole'ün güvende olması gerek.
Tenho de tentar travá-los. Mas quero garantir a segurança da Nicole.
Bir süreliğine onları şehir dışına çıkar.
Tira-los da cidade por uns tempos.
Esposito'yu da onları durdurmaya çalışırsak diye güvence olarak aldılar.
O Esposito é a garantia caso tentemos impedi-los.
"Sığır eti" dedim bak. Martini'de votka olmadığı gibi Reuben'da da sığır pastırması olmaz. Onları birleştirirsin.
tosta o pão e o bife separadamente, ora, eu disse bife, sem acrescentos, não há pastrami num Reuben.
Onlar "Evet..." derken ben "Evet!" diyeceğim.
É o fim da pensão de alimentos, por isso vou assegurar-me de que ela se casa.
O toplantıya elinde gündem raporlarıyla gidersen onların onayını istemiş olursun.
- Mas a Declaração da Inde... - Um líder lidera, não lê.
Kimse veremez ama bak şimdi onları gören tek kişisin yani yardımına ihtiyacımız var.
Ninguém te vai magoar, mas, ouve, és o único que os viu, então, precisamos da tua ajuda.
Tamam, onları ofisime koyabilirsin. Sonra da potansiyel yeni partner olabilecek psikiyatristlerin listesini çıkarman gerek.
Está bem, podes por isso no meu gabinete, e depois vou precisar que reúnas uma lista de psiquiatras para possíveis parceiros.
Hepsi onları inciten insanlarda da, onlarda da var.
Tanto contra as pessoas que as magoaram como com aquelas que magoaram.
Her iki listeyi de yapıp onları yan yana koyduğunda mağduriyeti saldırganların karşısına koymuş oluyorsun. En tuhafı da her iki listede de aynı isimlerin olması.
Se pegarmos em ambas as listas e as pusermos lado a lado, irá pôr os ofendidos contra os agressores, o estranho de tudo é que, os mesmos nomes estão em ambas as listas.
Onları gecenin karanlığında bizzat ben taşıdım.
Eu próprio as carreguei, na calada da noite.
Grady arabalarını alıp onlar için hazırlıyor ve gönderiyor ama içine ülkeye sokmak ya da ülkeden çıkartmak istediği şeyleri koyduktan sonra.
Bem, o Grady obtém carros prontos para entrega, envia-os, mas não antes de os encher com o que ele quer no país.
Önce onları kaçırılmış olmalı sonra da telefonları bize mesaj atmak için kullanıldı.
Eles devem ter sido capturados primeiro e os seus telemóveis utilizados para atrair-nos.
Aylardır gizli görevdeyim ama onları dağıtacak veya suçlayacak kesin bir kanıt görmedim.
Estou a trabalhar sob disfarce há meses, e ainda não vi nada que justificasse a dissolução ou acusação dos membros da "Five-O".
Onlar gerçek değil. - Rangers'da kim?
- Quem são os Rangers?
Umarım burada da aynı şey olur çünkü onların da hayati değerleri düşmeye başladı.
Obviamente, espero que a mesma coisa aconteça aqui, mas estas duas... Seus sinais vitais estão a falhar também, por isso...
Bence işverenlere karşı saygılı olmak ve onların da size karşı saygılı olması önemlidir ve ben de işin her kısmını iyileştirmek için elimden geleni yaparım, efendim.
Bem, acho que é importante ter respeito pelos patrões e que eles tenham respeito por nós, e faço o meu melhor para aperfeiçoar todas as situações no emprego, senhor.
Yetkililer onları en fazla 24 saat tutabilir sonra ya suçlayacaklar ya da salacaklar.
As autoridades podem prender os passageiros durante 24 horas, antes de fazer acusações ou deixá-los ir.
Sonra o ameliyat olmak zorunda kaldı ama bu onun hatasıydı çünkü... Evet ve ben de onların ne kadar harika olduklarını dinlemek zorundaydım ve Barselona'da nasıl sanatçılık eğitimi aldıklarını falan her şeyi dinlemek zorundaydım. Evet.
Ele teve de ser operado, mas a culpa foi dele, porque...
Rus polisi olay yeri yakınında bir şüpheli görmüş, ama adam kalabalık bir tren istasyonunda onları atlatmış.
A polícia russa viu um suspeito perto da cena do crime, mas ele fugiu a captura no meio da multidão da estação de comboios.
Yürüttükleri insan kaçakçılığı soruşturması onları James Lam'e götürdü ve onu yakalamak için Sang Min Sooh'un yardımına ihtiyaç duydular.
A sua investigação sobre tráfico de seres humanos levou-os ao James Lam, e precisaram da ajuda do Sang Min Sooh para poderem trazê-lo à justiça.
Takehaya ve Kyoko'da da aynı tedavi varken virüs neden onları hasta ediyor?
Se o Takehaya e a Kyoko têm a mesma cura, porque é que o vírus os está a prejudicar?
Onları Stonehaven'da karşılamanı istiyorum.
Quero que te encontres com eles em Stonehaven.
- Onların da geleceğini sanıyordum.
- Pensei que eles estariam aqui.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]