Tabii öyle translate Portuguese
1,597 parallel translation
Tabii öyle olduğunu düşünüyorsan ve anıların geri geliyorsa başka.
A não ser que ache que é e as memórias estejam a voltar.
Sanırım Tamara'ya bunları söylerdim. Tabii öyle bir şansım olsaydı.
Acho que seria isso que diria à Tamara se pudesse.
Tabii ki öyle.
Claro que é.
Tabii ki. Senin için tüm şarkıcılar öyle.
Para si todas as cantoras são.
Tabii ki öyle ama Nathan şu anda incecik bir buzun üstünde.
Claro que serão, mas o Nathan está a pisar gelo quebradiço.
Tabii aklındakiler de öyle.
E aquilo lá dentro está muito acima da sua capacidade.
Bana kalsaydı seni tabii ki yanımda götürürdüm fakat öyle değil.
Se fosse por mim, levava-te, mas não é. Ouve...
Nasıl isterlerse öyle yaparlar tabii!
Eles podem fazer o que quiserem. Claro que podem. Claro que podem.
Öyle tabii, Trotsky. Sana bir gişe bulalım.
Sim, sim, Trotsky, vou arranjar-te uma barraca.
Bir çalışma konseptimiz var böylece bütün üyelerimize eşit yaklaşabiliyoruz tabii piyasada bir sürü canavar var çok katı kuralları var biz öyle olmak istemiyoruz.
São tantos os monstros corporativos com políticas muito rígidas, e isso é a última coisa que queremos fazer.
Ve tabii ki Siemens de öyle.
E a Siemens também.
- Güzel kol tabii bir kız için. Öyle mi?
- Bom bra � o... para uma rapariga...
Tabii ki öyle değil.
Não, claro que gosto dela.
Tabii ki oyle yapacaklar. Evet.
- É óbvio que ia acontecer isso.
Tabii ki öyle. Sonunu izlemeden bile söyleyebilirim.
Posso dizer-te como vai acabar, sem sequer ver.
- Benim ifade ettiğim o değil. - Tabii ki öyle.
- Não é isso que eu queria dizer.
Tabii ki öyle.
- Claro que era. Claro que era.
Tabii, her seferinde öyle diyorsun.
Pois, é o que dizes sempre.
Tabii sen yüce ve asil olduğun için öyle diyebiliyorsun.
Sim, tu podes dizer isso, porque és toda importante e da realeza.
Tabii ki öyle.
Claro.
Öyle olacak tabii, Leeds United'la oynuyoruz.
Claro que é a nossa equipa mais forte, é o Leeds United.
Tabii ki, öyle biri varsa.
- Se é que existe.
Öyle de diyebiliriz tabii.
É uma maneira de ver.
Tabii bebeği düşürdüyse başka. Öyle mi oldu?
A menos que tenha perdido o bebé, foi isso que aconteceu?
Tabii ki öyle, Bones, güzel cevap.
É claro que o fazia, Bones, boa resposta.
- Tabii ki öyle.
- Claro que vê.
"Tabii tabii, öyle diyorsan öyledir, kardeşim." derdi.
"Humm, ok, como quiseres, irmão."
Tabii, öyle yazsak da geçerli olur ama- -
Não que não fosse válido. Tenho a certeza de que...
Kendi evim öyle değil tabii.
O meu, gosto dele imaculado.
Evet senin iç çamaşırın da öyle, tabii giyiyorsan.
Sim, também mudas a roupa interior, se usas alguma.
Tabii lisedeyken kız arkadaşım olmadığını saymazsak, öyle.
Não tinha namoradas na escola.
Evet, Tanrım, tabii ki öyle.
Sim, claro que é.
Tabii ki öyle. Sadece fişe takılı değil.
Claro que é, apenas não está ligada.
Tabii ki öyle olacak canım.
Claro que vai correr, querido.
İnsanlar onun, dünyanın en büyük şirketlerinden birinin temsilcisi olduğunu düşünecekler. Aslında, öyle değil tabii.
E elas vão pensar que ele representa uma das maiores companhias do mundo, que na verdade é mentira.
- Tabii. Peyton da öyle demişti.
Foi o que a Peyton disse.
Öyle mi? Dene bakalım o zaman. Tabii biz atlamadan ve biz de semirmiş danayı kim alır görelim, tamam mı?
Vamos experimentar isso e ver quem fica com o novilho.
Tabii ki hayır. Hem zaten bu mecburi bir görüşme, öyle değil mi?
Além disso, não é propriamente uma reunião.
- Öyle mi dersiniz? - Tabii ki. Ne yapabilirdin ki?
- Claro, que poderias fazer?
Tabii, bunu göreceğiz çünkü döndüğüm zaman öyle ya da böyle gerçek ortaya çıkacak.
Vamos ver isso. Porque quando ela voltar a verdade vai aparecer... de uma maneira ou de outra!
Öyle tabii.
É isso mesmo.
Tabii ya, öyle yap da Federal Hükümet bizi Orta Çağ'a geri göndersin.
Claro, para que o governo federal nos recambie de volta à Idade Média.
Öyle tabii. En seksi gece kulüplerine rezervasyon yapacak bir asistan olmadan Tampa'nın anlamı ne ki?
Claro, o que será de Tampa sem meu assistente para fazer as reservas de todas as boates da cidade?
Öyle yaptım. Tabii hayalarına tekmeyi bastıktan sonra.
E virei, depois de lhe der dado um pontapé nos tomates.
Tabii ki, Kadimler, öyle bir noktaya evrildiler ki fiziksel bedenleri artık gerekli değildi ve bilinçlerini ölümsüzleştirmenin bir yolunu buldular.
É claro, os Anciãos evoluíram a ponto de deixarem de necessitar dos seus corpos materiais. Encontraram uma forma de tornar a consciência imortal.
Tabii ki öyle.
- Bem, obviamente que não.
Öyle tabii...
É só que...
Tabii ki öyle, Bones, güzel cevap.
Pois claro, Ossos. Boa resposta.
Tabii, laboratuvar sonuçları gelene kadar hepsi öyle söyler.
- É o que todos dizem... até virem os resultados laboratoriais.
Tabii, öyle demek istememiştim.
- Não foi isso que quis dizer.
Tabii. Öyle diyorlar.
Sim, já ouvi dizer.
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
öyleymiş 51
öyle olsun 692
öylesin 305
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyleyiz 77
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle olsun 692
öylesin 305
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyleyiz 77
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119