Umarız translate Portuguese
3,789 parallel translation
Umarız bu raddeye gelmez.
Esperemos que isso não aconteça.
Umarız durdurabiliriz.
Espero que possamos.
Umarız burada olmaktan memnun kalırsınız.
Esperamos aprecie ter ficado conosco.
Umarız akşam öğrencilerimiz bu kadar hassas olmaz.
Bem... Esperemos que as nossas alunas da noite não sejam tão sensíveis.
Umarım bir ara yarım kalan yemeğimizi tamamlarız.
Espero que possamos terminar esse jantar algum dia.
Hepimiz seni seviyoruz tatlım ve kararın ne olursa olsun umarım arkadaş olarak kalırız.
Bem, eu adoro-te, querida. E seja lá qual for a tua decisão, espero que continuemos amigas porque teria saudades tuas.
Umarım ülkenin bir ucundan gelip kapınızı çalmış olmam bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu...
Espero que o facto de eu ter atravessado o país para vir bater à sua porta, lhe mostre como estamos seriamente a...
Umarım tüm çabanızı harcarsınız.
Espero que estejam a 100 %
Umarım bir planınız da vardır evlat.
Espero que tenham um plano, filho.
Umarım Latince'niz de Almanca'nız kadar iyidir.
Espero que o seu latim seja tão bom como o seu alemão.
- Bende. Umarım bu duygularımız zamanla gelişir.
Espero melhorar o sentimento com o tempo.
Umarım nüktedanlığım rahatsız etmiyordur.
Espero que a minha tirada genial não seja irritante.
KızıI saçIı, umarım gerekmez.
Caramba, ruiva... Espero que não.
Umarım bu gün yaptığımızın bir yararı olmuştur.
Pergunto-me, se o que fizemos hoje ajudou.
Jordan, umarım bu sarı taşların yüzüklerimizi nasıl kullanışsız hale getirdiğini hatırlıyorsundur. Bunu dert etme.
Jordan, espero que te lembres que essas pedras amarelas... inutilizam os nossos anéis!
Umarım bunu biz kızlar arasında tutarız.
Espero que fique entre nós.
Umarım bu, planlarınızı bozmadı.
Espero que isto não atrapalhe os planos que tinha para hoje ou amanhã.
- Umarım sizin için cevaplarımız olur.
Espero ter respostas para o senhor.
Umarım bu geceden zevk aldınız.
Espero que tenham gostado do episódio de hoje.
Peter, umarım Ben yaptığımız şey için bizi affeder.
Espero que o Ben nos perdoe um dia pelo que fizemos.
Umarım bana geri verdiğinizde benden aldığınız şekilde geri alırım.
Quando as devolverem, espero que estejam nas condições em que as receberam.
"Umarım biz o yönde gitmiyoruzdur ama meclis bu tutumunu sürdürürse halkımız o 2. Yasa hükümlerine doğru ilerleyecektir."
Espero que não seja esse o nosso futuro, mas, se este Congresso continuar neste rumo, as pessoas vão olhar para as soluções da 2ª Emenda. "
Biz ortayı yapacağız siz de umarım golü atacaksınız?
Atirámo-lo no meio, com sorte vai sair desta.
Umarım rahatsız falan etmiyorumdur.
Espero não estar a incomodar.
Umarım beni bağışlarsınız ama "Yargıç Judy" yi kaçırmak istemiyorum.
Espero que me desculpes, mas eu não quero perder a "Juíza Judy."
Umarım ihtiyacınız olmaz.
Espero que não precise dele.
Umarım benden daha iyi anlarsınız.
- Espero que faça sentido.
Umarım bir dahaki sefere daha iyi koşullarda karşılaşırız.
Espero da próxima vez ver-te sob melhores circunstâncias.
Şimdi dışarı çıkıp biraz hava alacağım ve geri döndüğümde... Umarım beni rahatsız etmeye devam etmezsin.
Vou sair, apanhar ar e quando voltar, espero que não me chateies mais.
Umarım bunun baroya benim bir yıldızı hak ettiğimi söylemenle alakası yoktur.
Espero que não envolva dizeres à Ordem que mereço um asterisco.
Onu ayarlayabiliriz umarım. Ayarlarız.
Estávamos esperançados em conseguir trabalhar nisto.
Umarım bu şekilde de devam eder çünkü benimle oynarsan gülüm seninle benim, sorunlarımız olur.
Espero poder continuar a achar o mesmo, porque se tu me começas a empatar, tu e eu vamos ter problemas.
Umarım seni rahatsız etmiyoruzdur, Ted. Çünkü evli ve hamile olsam da hepimizin büyük boy ranzada kalması çok normal geliyor.
Espero que não te incomodemos, Ted, porque mesmo estando casados e à espera de um filho, ainda faz sentido que todos partilhemos beliches para adultos.
Umarım biz yanılırız.
Vamos torcer para que não.
"Umarım bu acıyı en kısa zamanda atlatırsınız" dediğinde teşekkür edeceksin.
Se disser que espera que supere isso, agradeça.
Kızım seninle, benim canımı acıtmak için mi çıkıyor? Umarım öyle değildir.
A minha filha anda contigo para me magoar?
- Ben-ben umarım kzınız Hannah hakkında konuşabiliriz.
Esperava que pudéssemos falar sobre a sua filha, Hannah.
Umarım Charlie karşılaşmamızı sorun etmez.
Meu Deus! Só espero que o Charlie não tenha problemas em ver-me.
Bu konuda kayıttayız umarım.
- Espero que a conversa seja oficial.
Bak, muhalefet yapmak için söylemiyorum hatta istediğiniz her şeyi tekrar geri alırsınız umarım ancak tecrübelerime göre barışmak için seksi kullandığın zaman en başta yaşadığın sorunların hepsini bir sonraki adıma taşımış oluyorsun.
Não estou torcendo contra você, e espero que consiga tudo que quer com isso. Mas na minha experiência, pode usar sexo para reconciliação, mas continuará com os mesmos problemas de antes.
Umarım, içeride Pam'in Sam'le ilgili sorduğu soru seni rahatsız etmemiştir.
Espero não ter sido estranho quando a Pam falou do Sam.
Umarım yalnız gitmende bir sakınca yoktur. Ben biraz korkuyorum da.
Espero que não se incomode de eu ter vindo, mas estou em pânico.
Umarım bu olaydan sonra arkadaş olamayacağımızı düşünmezsin.
Espero que não sinta que temos de deixar de ser amigos depois disto.
Umarım rahatsız etmedim ama Steve size kahvaltı getirmemi rica etti.
Espero que não se importe, mas o Steve pediu-me para lhe trazer o pequeno-almoço.
Kendinizi suçlamadığınızı umarım.
Só espero que não esteja a culpabilizar-se.
Umarım zamansız söylememişimdir. Bu şansı kaçırmak istemedim.
Espero não ter dito algo que não devesse, mas não queria perder a oportunidade.
Umarım sözlerim sizi rahatsız etmez Bayan Patmore,... ama o bluzun içinde Vogue dergisinden fırlamış gibi görünüyorsunuz.
Espero que não se ofenda com o comentário, Mrs. Patmore, mas com essa roupa parece saída das páginas da "Vogue".
Umarım bunu bir gün siz de anlayacaksınız.
Espero que um dia compreendam o quanto.
Umarım bir daha yaparız.
Espero que possamos fazer isto de novo.
Onlara sonsuz mutluluklar dilemede bana katılırsınız umarım.
Tenho a certeza que todos vão se juntar a mim desejando-lhes tanta felicidade quanto eles podem suportar.
Sizi bu şekilde rahatsız ettiğim için umarım beni bağışlarsınız. Bir şey mi oldu? Moray...
Menina Glendenning, o Moray é o meu melhor amigo