Uyandırın translate Portuguese
712 parallel translation
Uyandırın şunu!
"Acorde-o."
Beni saat üçte uyandırın.
Acordem-me às três.
U-uyandırın beni.
A-A-Acordem-me.
Uyandırın!
Acordem-me!
Uyandırın! Çabuk!
Acorda-os depressa.
Uyandırın.
Acorde-o.
6.45'de uyandırın.
Chamem-me às 18 : 45.
Tüm sorumluluğu üstleniyorum. Beyefendiyi uyandırın.
Eu assumo a responsabilidade...
Uyandırın onu.
Acorda-o.
Beni tam dokuzda uyandırın.
Acordem-me às nove horas.
Uyandırın. Madelia ve Mankato arasındaki her kasabayı uyarması lazım.
- Reanimem-no, deve comunicar.
Uyandırın salakları.
Acordem os sacanas.
Bütün köyleri dolaş, herkesi uyandır. Onlara düşmanın çok uzaklardan geldiğini söyle...
Vai por aldeias e cidades, os cidadãos acordar e dizer-lhes que o inimigo está prestes a chegar.
Hayır, uyandırmadınız.
Não acordaram.
- Evet. Önce, herkesin önünde utanmazca dans ediyorsun, bütün erkeklerin... zaaflarını ve günahkar arzularını uyandırıp, kendine baktırıyorsun.
Primeiro danças em público sem qualquer vergonha, despertando o desejo de pecado em todos os homens que olham para ti.
Hayır, uyandırmadın.
Não, não me acordaste.
Hayır, beni uyandırmadın.
Não, não me acordaste.
Yıllar geçtikçe, Dorian'ın mucizevi gençliği merak uyandırıyordu. Ama şüphe çekmiyordu.
Enquanto os anos passavam o milagre da juventude imutável de Dorian causou surpresa mas rara suspeita.
Duyduğuma göre, sabahın habercisi horoz Gün Tanrısı'nı uyandırırmış yırtıcı, keskin sesiyle.
Sempre ouvi dizer, que o galo é a trombeta da manhã, despertando o deus do dia com a sua voz forte e penetrante.
Yoksa düşman üniformasını görmemek bize bunu unutturuyor ya da onu tanıma isteği mi uyandırıyordu?
Era para nos poupar de ver o uniforme do inimigo, ou para o esquecermos, e para nos habituarmos à sua pessoa?
Yarın sabah uğrayıp saat 10 gibi seni uyandırırım.
Passo por tua casa a acordar-te de manhã, cerca das 10h.
Kalın sır perdesi, iki rahibin aynı kişi olduğu kanısını uyandırabilir.
Demasiada mistificacão pode levar-nos a pensar que ambos os padres eram a mesma pessoa, não?
Çocukları uyandırıp karımın ödünü kopardılar.
Acordaram os garotos e aterrorizaram a minha mulher.
Bazılarınız boyun bağı takmayacak izlenimi uyandırıyorsunuz.
Alguns de vos julgam que nao devem usar gravata! Pois enganam-se!
Onun anaçlık taslamaları ve beyanlarının Canon'da belli bir miktar vahşet uyandırması beni şaşırtmamıştır. Matmazel Hope, pek sanmıyorum ki... Ancak bütün suçu onun üstüne atmak biraz aşırı kaçıyor.
Não tem nada, a não ser queijo bolorento, leite azedo e banha!
Sonra, soğuk bir kış sabahı hizmetçi bizi uyandırıp babamın öldüğünü söyledi.
Então, numa manhã fria de inverno, a empregada acordou-nos e disse que papá estava morto.
Bunun üzerine bir sürü iğrenç iblis üşüştü başıma, kulağımın dibinde ulumaya başladılar. O kadar korkunç çığlıklar atıyorlardı ki haykırışlarından titreyerek uyandım.
Entretanto, pensei, uma legião de sórdidos demônios me cercaram, e lançaram para o fundo de meus ouvidos gritos de tal modo hediondos que o próprio ruído me despertou em sobressalto,
Hayır, uyandırmayın.
Não, deixe-a dormir.
Bay Lemon. Teğmen Manion'un sizi uyandırıp teslim olduğu gece... daha önce de uyandınız mı?
Sr. Lemon, na noite em que o Tenente Manion o acordou e se entregou, tinha sido acordado antes?
Her gece saat 10'da sandviç ve iki bardak şarapla uyandırılacaksın.
- Cada noite às 10 : 00 vai ser despertada com sanduíches e dois copos de vinho.
Hayır, kesinlikle uyandırmadınız.
Não, claro que não.
Asil atına binip uzaklaşır- -... yiğit biri, doğru, dürüst- -... aşkın ilk öpücüğüyle aşkını uyandırmak için gider ve gerçek aşkın her zaman kazandığını ispat eder.
A galope ele vai no seu nobre cavalo... uma figura corajosa, erguida e alta... para acordar a sua amada... com o primeiro beijo de amor... e provar que o verdadeiro amor conquista tudo!
Ona senin hasta olduğunu ve beni uyandırmak için kimse olmadığını mumların hazır olmadığını ve Tawny'nin nalsız olduğunu söyleyeceğim.
Vou dizer que vocês todos estão doentes... e ninguém acordou-me. As velas não estavam prontas... e o Tawny não estava pronto.
Düşünde genç bir kız görür... ve içini çeker... ve nefesi gece rüzgarını uyandırır.
Sonha com uma garota... e suspira... e o vento da noite rodopia com o seu suspiro.
Skandalların, tartışmaların protesto ve tenkitçi bağırışların ardında heyecan uyandıran fılm gösterime giriyor.
Precedido por un grande rumor de escândalo, polêmica, protesto, reprovação e exaltação chegou um filme sensacional.
Hayır, Gilberte. Kalırsam, yarın kalmamak bende seni terkediyormuşum izlenimi uyandıracak. Yarın da kalırsam birlikte yaşıyor olacağız, yani evli gibi birşey..
Não, Gilberte, se eu ficar, fico com a impressão de te ter deixado por não ficar amanhã e se ficar amanhã teremos um caso, ficamos quase casados e isso não é contrário às nossas convicções?
Mahkumların maruz kaldıkları deneyler,.. ... belli ki, uygulayıcıları üzerinde müthiş bir merak uyandırıyordu.
Os prisioneiros eram submetidos a experiências aparentemente de grande importância para quem as levava a sério.
Rufio eğer herhangi bir nedenden dolayı unuturlarsa veya saati karıştırırlarsa sen beni uyandırır mısın?
E, Rufio... se, por qualquer razão, os guardas se esquecerem ou calcularem mal o tempo acordas-me tu mesmo?
Uyandır onu, beyaz adamın kaltağı!
Acorde-o, puta do branco!
Onu benden daha uzun süredir tanıdığın için onu uyandırırken dikkatli olman gerektiğini biliyorsundur çünkü sarhoşluğu gerçekten çok pis.
Como o conheces há mais tempo do que eu, sabes que te deves acautelar ao acordá-lo, porque ele tem mau beber.
Yangın çıkarsa beni uyandır.
Acorda-me se houver um incêndio.
Yarın sabah uyandıklarında... onları bekleyen bir sürpriz olacak, ve sanırım bundan hoşlanacaklar!
Amanhã, quando acordarem, terei... uma pequena surpresa à espera deles, e penso que vocês vão gostar!
Tüm sanatın işlevi rahatsız edip uyandırmaktır.
A funçäo da Arte é perturbar e despertar.
Seni, 20 yaşındayken donduruyorlar ve 50 yıl sonra uyandırıyorlar ve hâlâ 20 yaşındasın. Bunu istemez misin?
Colocam-te no frigorífico aos vinte anos e tiram-te de lá cinquenta anos depois e ainda tens vinte anos.
Eskiden kafasını levyeyle kaldırarak uyandırırdım.
Costumava acordar o Ken com um pé-de-cabra na nuca.
Sabaha doğru uyandırırsın onları.
Deixe-os dormir até amanhecer.
- eh, saat 11 : 00 den sonra camın kırıldığını ve alarmı duydum ve uyandım
Bem, depois das 23h, ouvi o vidro a partir-se e o alarme e acordei.
Geldiklerinde malları kontrol eder sonra da beni uyandırırsın.
Verifica o material assim que chegar, depois acorda-me.
Ayrıca, hattı Belçika sınırına doğru uzatmak ; maliyeti bir yana Belçikalılar'da tecrit edilme hissiyatı da uyandırabilirdi.
Além disso, prolongar a Linha para além da fronteira belga sairia caro e faria com que os belgas pensassem que, em caso de guerra, a França os abandonaria.
Hayır, onu uyandırmayacaksın.
Não, não o acordarei.
Hayır! Davanızı ve tüm o diğer şeyleri biliyorum. Ama onu uyandırmayacaksın!
Sei dos ideais e tudo mais, mas não irás acordá-lo!
uyandırın onu 16
uyandım 69
uyandığında 36
uyandı 37
uyandın mı 44
uyandığımda 33
uyandır 16
uyandırdığım için üzgünüm 18
uyandırdım mı 47
uyandır onu 30
uyandım 69
uyandığında 36
uyandı 37
uyandın mı 44
uyandığımda 33
uyandır 16
uyandırdığım için üzgünüm 18
uyandırdım mı 47
uyandır onu 30