Var tabii translate Portuguese
2,717 parallel translation
Bir de benim blogum var tabii!
E no meu blog, claro!
Ama Sheldon'ın ; sizin gibi tecrübelilerden, kızların ne duymak isteyeceğine dair biraz desteğe ihtiyacı var tabii.
E Sheldon... Ele não precisa da sabedoria de vocês para saber o que uma garota gosta de ouvir.
Evet o var ama bir de aşk var tabii önemli olan.
Sim, há isso e o amor de uma boa mulher, a sério.
Var tabii!
Há sim. Há uma Lei!
Var tabii ki.
- Com certeza.
Evet, o da var tabii.
Sim, também isso.
Var tabii. Aslında jambon pek sevmem.
- Sim, claro.
Var tabii.
Podes crer.
Müşterimle neden bu kadar yakından ilgilendiğinizi bilmiyorum yargılamak için de gelmedim buraya. Herkesin farklı zevkleri var tabii.
Agora, não sei o que acham que é tão interessante com o meu cliente, e não estou aqui para julgar, cada qual é como é e isso tudo.
- Hayır, var tabii!
Não, claro que há! Apenas...
O da var tabii.
Sim, entre outras coisas.
- Var tabii.
- Tenho uma espinha.
- İşçilere para ödemezsen var tabii.
Sim, se não pagar aos seus empregados.
Var tabii.
Sim, é claro.
Bazı kötü yanları da var tabii.
Há coisas menores também.
Küçük pis samurlar ve samurlar da var tabii.
Doninhas nojentas! E doninhas.
Tabii, bunun bir sebebi var onları öldüremeyesin diye.
Bem, há uma razão. Para que não os mates.
Tabii. Tek boynuzlu atım da var ve kıçımdan da gökkuşağı çıkıyor.
Claro, e também um unicórnio, e um arco-íris enfiados pelo cu acima.
Doğru tabii bir de bu var.
Tens razão.
Sen bana "benden güzeli var mı" diye soruyorsun ben de "ne münasebet kraliçem yok tabii" ki diyorum.
Tu perguntas-me : "Há alguém mais bela do que eu?" E eu digo :
Var tabii.
Há outra maneira!
Tabii bilemezsin, o yüzden alnında bu var, değil mi?
É claro que não sabes. É por isso que ainda só tens isso.
Öyle tabii, örneğin benim çok güzel bir bakım yöntemim var.
Sem problema. Por exemplo, tenho um regime muito rígido.
Tabii bu işin de kendine ait değerleri var ama...
Acho que tem a sua própria... é muito dignificante, sabes?
Tabii ki! Tabii ki var.
É claro, é claro que eu tenho um preservativo!
- Tabii ki var yavrum.
- Claro que conta, querida.
Tatlı bir şeyler alabilir miyim? Tabii. Eve varır varmaz.
Não haverá discussão sobre esse caso nas rádios, jornais, na Internet, em lugar algum.
Tabii ki inancımız var.
Claro que acreditamos.
- Bir bedeli var, tabii ki.
Por um preço, é claro.
Tabii, tabii. Dennis ve Steve'den sonra. Bir de Ayı var.
Sim, sim, sim, sim depois do Dennis e do Steve e depois do Urso, sem dúvida.
Gördüğünüz gibi çeşitli boyutlarda kasalarımız var... -... ücretleri de buna göre tabii ki. - Tabii ki.
Como pode ver, temos vários tamanhos, com preços variados, claro.
Tabii sen esas var oluş sebepleri için de kullanmadığına göre ben ne bilirim yani?
Embora não as uses para o que servem, portanto, sei lá...
Tabii ki var.
Claro, tenho.
Bir iyiliğe ihtiyacım var Nina. Tabii.
- Eu preciso de um favor, Nina.
Evet, Caris, tabii ki var, Caris.
Sim, Caris, claro que sim, Caris.
Bir de Cece var tabii ki.
E a Cece obviamente.
Tabii ki var. Doktor Avery'yle ben bu gece size katılamayacağız.
Eu e o Dr. Avery decidimos que não iremos consigo esta noite.
Kukla değilsin sen, tabii ki başka şansın var.
Não és um fantoche. É claro que tens alternativa.
Tabii ki bir Karanlık Yolcum var.
Claro que tenho um passageiro negro.
Tabii ki var, ulan.
- Podes crer que sim.
Tabii bunda cerrahi becerisi kadar, hocası olarak benim de payım var.
Claro, é quase tanto uma reflexão de mim como professor, como é da capacidade cirúrgica dele.
Tabii evet, yukarıda bir ofisimiz var.
Sim, temos um escritório ali.
Tabii ki var.
Claro que tem.
Söyleyeceğim birkaç şey var. Tabii sorun olmayacaksa.
Gostaria de dizer uma coisa, se não se importarem.
JAKOV : Tabii ki de niyetim var!
Claro que ainda o quero fazer!
Tabii ki var ama olması içeri girmen için bir neden değil.
Claro que está. Mas isso não é razão para entrar na sacristia!
Jacinda ile Maine'den gelen lezzetli ıstakozlarımızın tadına varırken Sonoma Vadisinden gelen Pinot Noir marka şarabın eşliğinde tabii...
A Jacinda e eu aproveitávamos as nossas suculentas lagostas do Maine, com um terroso, porém elegante, pinot Noir do Sonoma Valley...
- O bir var tabii.
E ainda há isso.
Tabii, her türlü yardıma ihtiyacımız var beyler.
Peçam todos os favores que puderem, senhores.
- Tabii ki de var be, aptallaşma şimdi.
- Claro que sei o que é.
Tabii ki de Japonca tuvaletin var.
Claro que tem um bidé japonês.
tabii 9702
tabiî 81
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabiî 81
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabii eminim 16
tabii ki olmaz 20
tabii efendim 146
tabii ki biliyorum 29
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii var 20
tabii ya 578
tabii ki benim 18
tabii eminim 16
tabii ki olmaz 20
tabii efendim 146
tabii ki biliyorum 29
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii var 20
tabii ya 578