Tabii eğer translate Portuguese
1,750 parallel translation
Aslında isterler, tabii eğer... Haberleri olmazsa!
Bem, eles concordariam, se... não soubessem disso!
Atılacak bir adım varsa ben değerlendiririm. Tabii eğer teklifinizi bana ve iş arkadaşlarıma sunarsanız.
Se há um próximo passo, agradecia que dirigissem as vossas propostas a mim assim como aos meus colegas.
Tabii eğer onu bulursak.
Isso é, se o encontrarmos.
Tabii eğer kalmamı istediğine karar vermezsen.
A não ser que queira que eu fique.
Tabii eğer kaybetmiyorsan.
Não se estiveres a perder.
- Evet her birimize, tabii eğer altı haftadan az sürede 400 dolardan az bir meblağaya Newfoundland'dan Vancouver'a gidebilirsek.
- A cada um, se conseguirmos ir da Terra Nova a Vancouver em menos de seis semanas e gastar menos de $ 400, por isso...
- Evet.. Evet.. Tabii eğer Chloe sarı bir peruk takıp, ortalıkta hafızasını kaybetmiş..
É claro, a não ser que a Chloe queira usar uma peruca loura e ande por aí com um ar de esquecida.
Belki tabii eğer uzun kadınlardan hoşlanıyorsan ve kusursuz!
Talvez, Se gostas de mulheres altas... E perfeitas.
Bundan daha kötüsü olamazdı, tabii eğer adalet varsa.
No nono circulo do Inferno, se houver Justiça.
Tabii eğer istersen.
A não ser que queiras.
Sadece düşünebileceğin şey hakkında mantıksal bir sonuç çıkarımı yapıyorum tabii eğer öyle düşünüyorsan.
É apenas uma dedução lógica pensar que o que viste seria aquilo em que pensaste, se de facto é nisso em que estás a pensar.
Tabii eğer ciddi duygusal taciz yoksa.
Não sem que haja graves danos emocionais. Sabes disso.
Tabii eğer -
- A menos que...
Tabii eğer ben yanılıyorsam bu durumda, kopya çektin çünkü gerçekten yeterince akıllı değilsin ve biraz daha zamana ihtiyacın var.
A não ser, claro, que eu esteja completamente enganado, e tu tenhas feito batota porque não és inteligente suficiente e precisas mesmo de mais uma semana.
İşe yaramalıydı, tabii eğer kimyasal madde Kitt'in bio-materyalini tepkime oluşturarak eritmiyorsa.
- Billy, não está a funcionar. Devia ter resultado, a não ser... A não ser que o composto químico se esteja a fundir com o KITT, causando uma união molecular.
William'da bırakacak, Tabii eğer uyanırsa...
E o William também, se um dia ele acordar de novo.
Tabii eğer kucak dansı yapmak isteseydin, ki yapabileceğini...
A não ser que queiras ser o talento. Nesse caso...
Tabii eğer kan örnekleri tutarsa.
Se o sangue coincidir.
Tabii eğer inşaat masraflarını azaltmak istiyorsanız.
Isso se quiserem manter os custos de construção baixos.
Tabii eğer Faslı değilse...
A não ser, claro, que ela seja de Marrocos.
Tabii eğer..
- A não ser...
Tabii eğer bazı soruları cevaplarsan bu durumdan kurtulabilirsin.
A não ser que respondas a algumas perguntas para nos fazer esquecer isto.
Tabii eğer öyleysen.
Se é isso que você é.
Tabii eğer o da istiyorsa seni.
Isto é, se ele te quiser como sua velha senhora.
Tabii eğer, siz buraya getirilmelerini tercih etmezseniz.
A não ser que prefiram que os tragam para cá.
Tabii eğer becebilirsen!
Se conseguires.
Eğer davamıza yardım ediyorlarsa, tabii ki.
Se são simpatizantes com a nossa causa.
O zaman sana Madge demeliyim eğer tabii izin verirsen?
Deverei chamá-la de Madge, se permitires?
Tiyatro öğretmenin ve ben çok uğraştık baban da tabii. Eğer tiyatroda davrandığın gibi sınıfta da davranırsan herkesin çok mutlu olacağı fikrinde mutabık kaldık.
A tua professora de teatro e eu lutámos muito e o teu pai também, e dissemos que se te portares na sala de aula como te portas na peça, ficaríamos todos muito felizes.
Eğer takılıp öpüşmek istiyorsan, o başka tabii.
A não ser que queiras ficar mais tempo e dar-me um chocho.
Eğer tabii ki yaşıyorsak.
Se ainda estivermos vivos.
Aşıksan eğer o başka tabii!
Isso é amar o chulo!
Eğer biri ödemek istiyorsa tabii.
Só se alguém que estiver preparado para pagar por ele.
İki ayrılık yaşayacağımı ve oğlumu yılda bir kez göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi, tabii o da eğer şanslıysam.
Nunca esperei acabar duas vezes divorciada e ver apenas o meu filho uma vez por ano se tiver sorte.
Tabii, eğer bir kaç yılını kız uyuşuk uyuşuk içerken ve zayıf Beyaz Rus'larla takılırken ödev yaparak geçirmek istiyorsa.
Claro, se ele quiser passar 2 anos A fazer os trabalhos dela enquanto ela bebe White Russians magros até ao entorpecimento.
Eh, eğer uyuşturucu tacirine parasını ödemezsen öyle olur tabii.
Fui atropelada!
Eğer birini vurucak olsam, sen vuracağım son kişi olurdun. Tabii, annemden başka, sen annemle birlikte listenin sonunda olurdun.
Tirando a minha mãe, claro, estarias no fundo da lista, tal como ela.
Tabii, eğer bunu siz yaptıysanız,.. ... bu durumda insan yaşamları kabul edilebilir kayıplar olarak görülecektir.
A não ser, é claro, que vocês sejam os responsáveis pela dispersão da praga, nesse caso, poderiam considerar as vidas humanas sacrificadas... como perdas aceitáveis?
Tabii bu gerçek adınsa eğer.
Se é esse é o teu verdadeiro nome.
Tabii eğer lütfedip de gelirse.
Se ele se decidir a aparecer.
Eğer yeteri kadar özelse. Tabii.
Bem, se fossem suficientemente especiais, claro.
Tabii, eğer hazırsan.
- Sim. Se quiseres.
Eğer Smash gibi bir yıldızın varsa,... tabii ki takımı onun etrafına kuracaksın.
Quando se tem uma estrela como o Smash, constrói-se uma equipa à volta dele. Ponto final.
Tabii ki, eğer mikrop orada bulaştıysa...
Claro, se foi lá que ela entrou em contacto com o elemento patogênico...
Eğer onu sürekli gözetim altında tutarsak, tehdidi en az seviyeye indirmiş oluruz tabii bir tehdit oluşturuyorsa, ve bize onu incelememiz için daha fazla zaman verir.
Só digo que mantendo-a sob guarda minimizaria as ameaças que representa. Se é que representa uma ameaça. E nos dará mais tempo para a estudar.
- Tabii ki olmayacak, ama diyorum ki, eğer olursa...
- Claro, apenas digo que se der... - Rodney.
Eğer birisi, tabii ki o birisinin kim olduğunu bilmiyoruz nereye gittiğini sorarsa, ne demeliyim?
- Que foi? Se alguém... e claro, não sabemos quem será... perguntar mesmo onde foste, que devo dizer?
Eğer bağırmıyorlarsa bu dinleme cihazlarını kullanırız, tabii pilleri bitene kadar.
Bem, se não gritarem, estas escutas captam.
Ve geriye kalan tek şey iki gün salamura edilmesi. Eğer ilgilenen birisi varsa tabii.
E tudo o que resta é dois dias a salgar... o que algumas pessoas achariam interessante.
Boston halkı, eğer parlamentoda temsil ediliyorsa, vergi vermek için sıraya girmeli tabii ki.
É claro que as pessoas de Boston estariam a fazer fila para pagar os impostos, se tivessem representantes no Parlamento.
- Tabii, eğer önce ayrılmazsa.
- Sim, se ela não for embora primeiro.
eğer 898
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer izin verirsen 26
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer varsa 60
eğer olursa 24
eğer mümkünse 45
eğer isterseniz 86
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer varsa 60
eğer olursa 24
eğer mümkünse 45
eğer isterseniz 86