Zamanı gelince translate Portuguese
854 parallel translation
Zamanı gelince görüşürüz. Bu arada, tim gelene kadar burada oturacağız.
Mas entretanto esperamos até a carrinha da policia chegar.
Zamanı gelince dansı bırakacağım derdim hep.
Sempre disse que pararia quando chegasse a hora.
Zamanı gelince düşünürüm bu meseleyi.
Depois preocupo-me com isso.
Hasat zamanı gelince göçmen bir işçisin, daha sonra bir serserisin.
No tempo da colheita és um trabalhador migrante. Depois, apenas um vadio.
Ama Bağdat'ın soylularından bilge bir adam onları bir kehanetle rahatlattı... dedi ki, " Zamanı gelince, bir kurtarıcı gelecek...
Mas um sábio de Bagdá os reconfortou com a profecia, ele disse, "Em alguns anos, o libertador vai surgir."
"Uç halı" dendiğinde uçan bu halı ile... zamanı gelince cennete gidebilirim.
"Voa tapete", Eu irei ao Paraíso na hora marcada.
"Zamanı gelince, size bir kurtarıcı gelecek... ve onun işareti şu olacak :"
"Com o tempo virá um libertador. " E este será seu sinal. "
Yaşlı kralın zamanı gelince... cennete gitmek için halıya ihtiyacı olmayacak.
Quando chegar a hora do velho rei, ele não vai querer um tapete para voar ao paraíso.
Senin gibi bir kız zamanı gelince bolca mirasa konacak.
Uma rapariga como tu vai herdar imenso dinheiro um dia.
Zamanı gelince sana ne yapacağımızı söyleyeceğim.
Quando chegar a altura, digo-te o que fazer.
Dedim ki : " Zamanı gelince o bir mucize yaratır.
Disse : " quando chegar a altura, ele fará um milagre.
Zamanı gelince söyleyeceğim.
Já te avisarei.
Zamanı gelince söylerim.
Dir-te-ei quando chegar a altura.
Zamanı gelince ne yapacağını söylerim.
Direi o que fazer na altura certa.
- Zamanı gelince göreceksin.
Fala-ás, no devido tempo.
Şimdi istemiyorum ama zamanı gelince ücretim günlük 25 dolar ve harcamalar.
Para já não preciso, mas cobro 25 dólares por dia, mais despesas.
Zamanı gelince.
Quando chegar a altura.
Ve ona anlatılmaması için bir neden yoktu.. zamanı gelince.
E não havia razões para não lhe contar... a seu tempo,
Zamanı gelince başına bela olur onu kim durduracak?
Quando ele estiver preparado, levará o que quiser. Quem o deterá?
Benim sizi iyi niyetli tavsiyem, zamanı gelince ekin ekin, evcil hayvanlara iyi bakın, kendinize iyi bir kulübe ve silah hazırlayın.
Bem, tenho instruções para ti, época de sementeira, cuidado com o gado, lugares onde armazenar as armas e a pólvora.
Belki de böyle bir sonuç için pazarlık etmek istemezsiniz. Bunu, zamanı gelince konuşuruz.
Discutiremos isso mais tarde.
Biz ne yaptık? Zamanı gelince anlarsın.
Vão saber na hora certa.
Zamanı gelince çıkın ortaya.
Vocês sabem por onde devem sair.
- Zamanı gelince size uğrayacağım.
- Virei buscá-lo na atura.
Şu sözlerimi unutma sakın, zamanı gelince bunlardan yararlan.
- Adeus. Leve essas palavras e use-as pelo que valem.
Pekala. Çocuğunuzu göreceksiniz. Zamanı gelince.
- Verá o seu filho quando for a hora.
Zamanı gelince görüşürsünüz.
Tudo a seu tempo.
Zamanı gelince bize ders verecek ama şimdi değil.
Ele dar-nos-á aulas assim que puder, mas não agora.
Zamanı gelince bildiririz.
O informaremos na altura devida.
Zamanı gelince her şeyi ben yapacağım.
Eu vou cuidar de tudo, quando chegar a hora.
Evet, zamanı gelince görürsün.
Sim, queria saber!
Zamanı gelince, atları toplarsınız.
Depois, poderão ir buscá-los lá.
Merak etme, zamanı gelince ben Brigade'i hallederim.
Não te preocupes, Whit, quando chegar a hora, eu tratarei disso.
Zamanı gelince, gitmemi söyle yeter, giderim.
Nessa altura, diga-me para eu me ir embora e eu vou.
Kokteyl zamanı gelince, yata kırmızı-beyaz bir flama çekerler.
Hasteiam a bandeira branca e vermelha no iate à hora dos cocktails.
Zamanı gelince ona doğruyu söyleyeceğim.
Digo-lhe a verdade quando for altura.
Zamanı gelince yazılan olur.
Quando for a hora, é a hora.
Bu benim de niyetim, Kaptan, ama zamanı gelince.
Faço tenção disso, mas tudo a seu tempo.
Zamanı gelince lehimize konuşmaya söz verdi.
Prometeu defender-nos chegado o momento.
Biliyor musunuz... zamanı gelince...
Sabe, iria chegar a altura em que...
Zamanı gelince...
Iria chegar a altura em que...
Zamanı gelince herşeyi açıklayacak mısın?
Para si? Poderá explicar tudo quando surgir oportunidade para tal?
Tanrı zamanı gelince sana gösterecektir.
O Senhor mostrar-te-á, a seu devido tempo.
Sıranız gelince size bol bol zaman vereceğiz.
Quando for a sua vez, damos-lhe o tempo que quiser.
O zaman gelince öldürecek tek bir Fransız bile kalmayacak.
Até lá, não restará nenhum francês para eu matar!
Ne zaman geldiğine gelince, dediğine göre, bir kaç saat öceymiş.
Quanto a quando chegou, há cerca de duas horas, diz ele.
- Zamanı gelince.
- E que tal uma arma?
Dogru zaman gelince, hiç tereddüt etmeden çitin üzerinden atlamalisin.
fartamo-nos de esperar e num segundo já passou. Chegado o momento, há que saltar a barreira sem hesitações.
Hepimiz zamanımız gelince ölürüz.
Morremos todos quando a nossa hora chega.
Ama savaş gelince, ilk darbeyi biz alacağız ve kazanılan zamanı hayatımızla ödeyeceğiz.
Mas quando ela vier, recebemos o 1º impacto, e empatamos o inimigo.
Talby ile yüzleşmen gereken zaman gelince dediklerimi hatırla.
Pensa em mim quando chegar o dia de enfrentares o Talby.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144