Zamanım olmadı translate Portuguese
1,345 parallel translation
Bilmiyorum, yalnızca... alışveriş yapmak için zamanım olmadı.
Não sei, só queria... Não tive tempo para ir ás compras.
Zamanım olmadı.
Só não tive oportunidade.
Bu tür şeylere ayıracak zamanım olmadı hiç.
Eu nunca tive tempo para essas coisas.
Zamanım olmadığını söyleyeceğim.
Vou dizer que já não tenho tempo, o que aliás é verdade.
- Kurutacak zamanım olmadı.
- Não tive tempo de secá-lo.
- Zamanım olmadı.
Não tive tempo.
zaman, benim sahip olmadığım. Kahretsin!
Isso é o que eu não tenho.
Araştırma yapmaya bile zamanımız olmadı.
Nem sequer tivemos tempo para investigar.
Bana hiç paran olmadığını söyleseydin o zaman geçen senenin tasarımını alabilirdik.
Se me tivesses dito que não tinhas dinheiro. Nós ainda podemos comprar o modelo do ano passado.
Buna karşı çıkan olmadığına göre üzerinde zaman harcamayalım. Peki ya tepki?
O 11 de Setembro foi o perfeito e claro exemplo de terrorismo internacional, não há qualquer controvérsia sobre isso, pelo que não precisamos de perder tempo com o assunto.
Dinle Jack! Eee, sana söylemek için iyi bir zaman olmadığını biliyorum ama... bilmeni isteyeceğini düşündüğüm bazı kötü haberler aldım.
- Eu sei que esta não é a melhor altura, mas tenho más notícias e achei que ias querer saber.
Eskisi gibi olmadığımızı biliyorum. Ama o zaman bile profesyonel anlamda birbirimizden sır saklamazdık.
Ouve, eu sei que não estamos como estávamos, mas mesmo antes, profissionalmente, nunca tivemos segredos um com o outro.
Bu Şerifle benim aynı fikirde olmadığımız ilk zaman değil.
Não é a primeira vez que eu e o xerife discordamos.
Hiç bir zaman konuşarak anlaşan biri olmadım.
Nunca gostei de conversa.
Bu tür şeyleri her zaman yapan türde biri olmadığımı biliyorum, o yüzden ne demem gerektiğinden emin değilim...
Pode fazer isso? Eu lhe dei tempo para refletir.
Hiçbir zaman da olmadım.
Não sou um pai. Nunca fui um pai.
Seni tanıdığım bunca zaman içersinde hiç aç olmadığını görmemiştim.
Desde que te conheço, nunca te vi sem fome.
Çok yoğun olmadığım bir zaman sizi tekrar ağırlamaktan mutluluk duyarım.
Vou gostar de os ter de volta, quando não estiver tão ocupado.
Arkadaşlığımızda hiçbir zaman, Güven olmadı.
Confiança é coisa que nunca teve a ver com a nossa amizade.
Ne zaman Jor-El ismini duysam bütün düşünebildiğim onun biyolojik ailesi olmadığımız gerçeği. Onu bulacak kadar şanslı olan kişileriz.
Cada vez que ouço o nome do Jor-El, tudo o que penso é que nós não somos os pais de Clark, somos só as pessoas que tiveram a sorte de encontrá-lo, só isso.
Yardımına ihtiyacım olmadığını ne zaman anlayacaksın?
Quando é que vais perceber que não preciso da tua ajuda?
O zaman onunla bir daha şansım olmadığını düşünüyordum.
Isso foi quando pensava que não tinha hipóteses com ela. Tu...
Hiçbir zaman bir kadınla olmadım.
Nunca houve nenhuma mulher.
Hırsızlara rağmen planımızda zaman kaybı olmadı.
Ainda estamos dentro do horário, apesar dos malditos ladrões.
Yeni oyuncağı olmadığımı anladığı zaman anlaşacağız.
Quando ela perceber que não sou um brinquedo, ficará tudo bem.
Özür dilerim. Onları eğitmeye zamanımız olmadı.
Desculpa, não temos tempo para os treinar.
Kimse ne olduğunu bilmiyor. Keşfetmeye zamanımız olmadı.
Ninguém sabe ao certo o que é, porque nunca foi explorada.
Birbirimizi tekrar ne zaman göreceğimizi bilmiyorduk ama bunun son dansımız olmadığını biliyorduk.
Não sabíamos quando nos veríamos novamente... mas sabíamos que esta não era nossa última dança.
Yalnız yaşayamadığımızı ve dünyanın dışında olmadığımızı, o zaman fark ettim. Kadere karşı savaşmamız gerektiğini düşündüm.
Só então percebi que não podemos viver sozinhos, longe do mundo e que acreditar que não podemos lutar contra o destino é um acto rendição.
- "C" den sonra olmadığı zaman mı?
- Excepto quando há um C?
Hiç zamanımız olmadı, anne!
Nunca houve tempo, mãe.
Ben hiçbir zaman güzel olmadım!
Eu nunca fui bonita em toda a minha vida.
Birkaç aptala mı inanacaksın? Her zaman harika bir sanatçı oldun. O insanların arasında mutlu olmadığını görürsen...
Se descobrirdes que não sois feliz entre esta gente, podeis considerar ir para Madrid.
Her zaman yanlız hissettim, çünkü hiç imkanım olmadı özel bir hayat için, ama teşekkürler hatalı olduğumu kanıtladın.
Este tempo todo eu senti-me sozinha porque nunca tive oportunidades porque nunca tive privacidade, mas obrigado por me provares o contrário.
Suç hiçbir zaman yaşam tarzım olmadı ama buna mecburum.
O crime nunca me seduziu como um modo de vida Mas uma rapariga tem de fazer o que uma rapariga tem de fazer.
- Ben bir Mooseport vatandaşıyım. Ve başkanlık zamanımda çoğunuzla tanışıp konuşma fırsatım olmadı. - Ümit ederim ki...
Eu sou um cidadão de Mooseport... e mesmo apesar de não ter conhecido muitos de vós enquanto estive aqui como presidente... espero certamente que...
- Çünkü yeterli zamanımız olmadı.
- Porque não temos tempo suficiente.
Bugünün ziyaret günü olmadığını biliyorum, ama benim tek boş zamanım...
Eu sei que não é dia de visitas, mas tive de vir hoje.
Notlarım hiç bir zaman o kadar iyi olmadı.
As minhas notas nunca foram assim tão boas...
Kilitli olmadığım zaman daha çok şey halledebiliyor gibi görünüyorum.
Parece que sempre rendo mais quando não estou encerrado.
Ama generale önerdiği değişiklikleri yapacak zamanımız olmadığını üzülerek söyledim.
Mas, como disse ao general, infelizmente... não temos tempo para fazer as mudanças sugeridas.
Üzgünüm, Rory. Bayan Sheehy her gün bu saçları dikmeye zamanımız olmadığını söylüyor.
Desculpa, a menina Sheehy disse que não temos tempo para esticar as pontas todos os dias.
Bu konu bakımevindeki yaşam yüzünden her zaman farkında olmadığım kendi içimdeki potansiyeli gerçekleştirmeme yardım eder.
"Ajuda-me a completar o potencial Que tenho dentro de mim... que não é sempre compreendida pela vida institucional."
Etrafımızda kimse olmadığı zaman, sen ve benden başka... sevdiğim zamandır, görüyorsun... yaramazlık yapalım, sonrasını göreceğiz
Quando ninguém estiver por perto só eu e tu... é um momento que desejo, como vês... vamos ficar atrevidos, vamos lá
Etrafımızda kimse olmadığı zaman, sevdiğim büyülü anlardır, görüyorsun... yaramazlık yapalım, sonrasını göreceğiz hadi sevgilim daha fazla alay etme yavaş ol çılgın olma sevgilim şıkıdım, şıkıdım
Ninguém está por perto só eu e tu, momentos mágicos que eu desejo, como vês... vamos ficar atrevidos, vamos lá Vem querido não me provoques mais vai com calma não sejas louco Minha querida shikdum - shikdum
Düşünecek zamanımız olmadı.
Não houve tempo para pensar.
Bak, yazılı bir anlaşma için zaman olmadığını biliyorum, bu yüzden eğer bu virüsü güvenli bir şekilde durdurmanıza yardım edersem Adalet Bakanlığındaki davamda beni destekleyeceğinize söz vermen gerekiyor.
Sei que não há tempo para um acordo assinado, por isso vou confiar que apoiarás o meu caso no Ministério da Justiça se eu te ajudar.
Eğer orada değilse, sahip olmadığımız zamanı boşuna harcıyoruz. Adamların konumlarını korusunlar yeter.
Mantém os homens em posição.
Çünkü, olay şu ki ben kaybolduğum zaman Brian şehir dışındaydı ve ben de geldiğimden beri kimseyle birlikte olmadım.
Mas o Brian estava fora da cidade quando desapareci e não estive com ninguém, desde que regressei.
Hata yapmış olabilirim ama amacım hiçbir zaman birini incitmek olmadı!
Tentava sustentar a minha família!
Şey, yeterince inceleyecek zamanım olmadı.
Bem não tive muito tempo para análise.
olmadı 215
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71