Öyle yap translate Portuguese
3,127 parallel translation
Neden öyle yapıyorsun ki?
Por que estás a fazer isso?
Ben de öyle yapıyorum. Ona göz kulak oluyorum.
Então, é o que vou fazer, cuidar dele.
Öyle yapıyor.
Ele faz isso.
Ben öyle yapıyorum.
É o que eu faço.
Dalga mı geçiyorsun? Burada bekle Yapımcı ile konuşayım, öyle yaparız
Fique aqui, eu vou falar com a minha produtora e vamos tratar disto.
Ama öyle yap.
Mas apenas... Fá-lo.
- Öyle yapıyoruz çünkü.
- Porque é só o que fazemos.
- Evet, öyle yapıyorum.
Sim. Estou.
Biz de öyle yapıyoruz.
É isso que estamos a fazer.
- Sen öyle yap.
- Faça isso.
Her gün öyle yapıyormuşum gibi hissediyorum zaten.
Sinto que faço isso todos os dias.
Öyle yapınca yetiyorsa, iyi ki evde köpek yok.
Bem, se é só isso que é preciso, ainda bem que não tens um cão.
En azından ben öyle yapıyorum.
É o que faço.
- O zaman doğru şekilde yap. - Zaten öyle yapıyorum.
- Então faz como deve ser.
Babamın arabasını alınca ben öyle yapıyorum.
É isso que eu faço quando levo o carro do meu pai para sair.
Kusura bakmayın Bay Martin ama biz de öyle yapıyoruz zaten.
Como todo respeito, Mr. Martin, é o que estamos a fazer.
- Sen öyle yap.
Faz isso.
Öyle yapılması gerekiyormuş gibi geldi.
Parecia a atitude correcta.
Ama ben öyle bir şey yapıyorum ki bunu benden kesinlikle beklemiyorsun.
Mas fiz algo que definitivamente não esperavas.
Şunlara da bak. Ne yapıyorsunuz öyle?
O que estás a fazer?
Ben öyle mi yapıyorum?
É o que eu estou a fazer?
Malloy bizim için öyle güzel şeyler yapıyor ki.
Malloy faz muitas coisas para nós.
- Bu gece kutlama yapıyorum. - Öyle mi?
- Estou a comemorar, esta noite.
Ve ne yapıyor o öyle bizim odayı kullanarak?
O que está ele a fazer e a usar a nossa sala?
Öyle, ama pek sıkıntı yapıyor gibi gözükmüyorsun.
Pois, não pareces stressado com isso.
Sen öyle yap.
Faz isso.
Sen ne... Ne yapı... Ne yapıyorsun öyle?
O que está a fazer?
Ne yapıyor öyle?
O que está ela a fazer?
Öyle bir sarnaşıyorlar ki sanarsın herif yapı market sahibi.
Bajulam-no como se ele fosse dono da Home Depot.
O bir yerde ödev yapıyordur, dua ediyordur, öyle birşeyler işte.
Está em algum lugar a fazer os trabalhos de casa, a rezar ou a fazer outra coisa qualquer.
Madem yapıyoruz büyük olsun değil mi? Neden öyle giyiniyorsun?
Porque te vestes assim?
Birçok insan öyle mi yapıyor?
Muita gente faz isso?
- Artık öyle mi yapıyorsun?
- Sabes como é?
Öyle mi yapıyormuş? Eminim seni çok seviyordur.
Tenho a certeza de que a ama muito.
Yapıyorsun! Evi havaya uçuracaksın öyle değil mi?
Vais fazer explodir a casa dele, não é?
- Ya öyle ya da Birleşik Devletler hükümeti uluslararası suçlularla iş yapıyor.
- Ou isso, ou o governos dos EUA está a fazer negócios com um fugitivo internacional.
Bak, normalde tüm bu terapi flörtü olayını bana güvenmeyi öğrenene kadar altı ay boyunca sen kanepeme uzanmış bir şekilde minderler hakkında konuşarak yapıp olaya öyle girerdik ama o kadar zamanımız yok.
Normalmente, poderíamos fazer sessões de terapia por cortesia. Senta-se no meu sofá, falamos sobre as almofadas durante 6 meses, até aprender a confiar em mim e irmos diretas ao assunto.
Duke ne yapıyor öyle?
O que está o Duke a fazer?
Neden elalemin dükkanından alışveriş yapıyor? Bay Moray'in duyunca rahatsız olacağını bile bile hem de, öyle değil mi?
São as pequenas inspirações que nos mantêm até encontrarmos a próxima grande ideia que nos entusiasme.
Yarım saat sonra basın toplantısı yapıp, sırf sizi korumak adına California halkına yalan söyleyeceğim. Ama sen şu an benimle tartışıyorsun, öyle mi?
Dentro de meia hora, eu tenho de estar numa conferência de imprensa, e mentir para as pessoas da California de forma a proteger-te e agora estás a discutir comigo!
Öyle yerler öğle saatlerinde de çok iyi iş yapıyor.
Esses lugares também trabalham muito à hora de almoço.
Bu yüzden kendine bir iyilik yap da şu arabaya bin yoksa bütün çocuklarınızı orduya alır öyle bir terbiye ederim ki sizin adınızı bile hatırlamazlar.
Assim faça um favor a si próprio, suba para aquela carruagem, ou ajude-me, a recrutar todas as vossas crianças e irei reeducá-las até não se lembrarem dos seus nomes.
İyilik bul, iyilik yap öyle değil mi?
Estou a contribuir, está bem?
- Öyle mi yapıyorum?
Estou?
Ne yapıyorsun öyle?
O que está a fazer?
Bu senin ilk ve son şansın, o yüzden bunu erkek gibi yap tabii öyle bir şey mümkünse.
Esta é a tua única oportunidade, age como um homem, se é que isso é possível.
Beni gergin yapıyor. Seni de öyle mi?
Eles me fazem tenso.Eles fazem você tenso?
Bu adamlar öyle şeyler yapıyormuş ki sonunda "Öldürün beni" diye yalvarır hale geliyormuşsun.
Sabes o que fazem a um homem? Imploras para te matarem.
Gerçekten öyle mi yapıyorum?
A sério? Faço isso?
Öyle sıkı "kova mı" yapılır be, bilader.
Estás a pôr a pipa muito apertada, meu.
İş öyle olunca insan bunca yıldır ne yapıyorlardı diye merak ediyor.
Faz-te pensar o que andaram eles a tramar todos estes anos.
öyle yapma 26
öyle yapacağım 74
öyle yapalım 41
öyle yapıyorum 18
öyle yaptım 45
öyle yaptı 25
öyle yapın 26
öyle yaparım 22
yapıyorsun 36
yaptı 88
öyle yapacağım 74
öyle yapalım 41
öyle yapıyorum 18
öyle yaptım 45
öyle yaptı 25
öyle yapın 26
öyle yaparım 22
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yapacağız 90
yapma 5445
yapıyor 33
yaptım 350
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yaparsın 77
yapacağız 90
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapmış 19
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapmış 19
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yaptılar 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51
yapın 121
yapmadın 55
yapamaz 108
yapacak 54
yaptık 46
yapacak bir şey yok 96
yapar 46
yapmak istemiyorum 51
yapın 121