English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ö ] / Öyle yapın

Öyle yapın translate Portuguese

446 parallel translation
Nasıl isterseniz öyle yapın.
Faça como quiser.
Öyle yapın.
Faz muito bem.
Bu tarafa vurmak istiyorsanız, öyle yapın, haydi.
Bom, se você quer, eu ponho-o aí.
- Lütfen öyle yapın.
- Por favor.
Pekâlâ o zaman öyle yapın Bay Allnutt.
Bem... faça assim, Sr. Allnut.
İşte öyle yapın.
Força!
Lütfen öyle yapın.
Com certeza.
- Öyle yapın.
- Está bem.
Yine de ben arabayı alıyorum, siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
De qualquer modo, vou de carro. Faça o que quiser.
Nasıl isterseniz öyle yapın, ben bir şey görmedim.
Mas fazem como quiserem... Eu não vi nada...
İnsanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın.
Digo-lhes para tratarem o próximo... como gostariam de ser tratados.
Nasıl istiyorsanız öyle yapın, tecrübeli olan sizsiniz.
Faça o que quiser. Um julgamento.
- Siz de öyle yapın. - Ben şirketimi yönetiyorum.
Se me permite a sugestão, general, talvez devesse fazer o mesmo.
Öyle yapın.
Faça isso.
Onu aynen öyle yapın.
Façam-lhe o mesmo.
Vicdanınız ne diyorsa, öyle yapın.
Fará o que a sua consciência ditar.
- Evet, lütfen öyle yapın...
- Sim, por favor.
Olayı kendi haline bırakacağım, siz de öyle yapın!
Vou deixá-lo em paz e tu também.
Öyle yapın, Asteğmen.
Execute, alferes.
Öyle yapın.
Faça.
Ayakkabının tabanı tavana öyle sıkı yapışıyor ki düşmüyorsun.
O fundo do sapato cria uma sucção que nos segura no tecto.
- Hayatın tadını çıkarmalısın. - Öyle yapıyorum.
- Deveria estar a vivê-los bem.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmaşlar ki.
Três destes trens, chamam a atenção, pela beleza dos punhos, são trens delicadíssimos de uma realização ímpar.
Burada öyle dikilip durmayın, bir şeyler yapın.
Bem, não fiquem aí parado. Alguém faça algo.
Ve buna hırsızlık da demeyin sakın, çünkü o da öyle yapıyor.
E ladrão que rouba a ladrão...
John, eğer bana kur yapıyorsan senin öyle oturup sanki hayatlarımızın sonu gelmiş gibi davranmana izin veremem.
Se estás a declarar-te, não vou deixar que fiques aí... e que te comportes como se tudo isto fosse o fim.
Eminim en iyi arkadaşın öyle yapıyordur.
Tratar a sua melhor amiga dessa maneira.
Bundan böyle sadece kendi işine yap ve herkeste öyle yapsın tamam mı?
E agora, ocupe-se de seus assuntos e diz aos demais que façam o mesmo.
Bana öyle geliyor ki, sen zaten bunun nasıl yapılacağını biliyorsun
Parece-me que já sabes como fazer isso.
Misinası sağlamdı ve büyük balıklar için yapılmıştı. Misinasını öyle gerginleştirmişti ki üzerinden su damlaları sıçrıyordu.
Sua linha era forte e própria | para peixes pesados... e ele a segurou até ela ficar tão | retesada que espirrava gotas d'água.
Öyle bir yapın ki... Öyleyse Kendinizi burada rahat hissedin.
Decore-o de forma a que... bem você se sinta bem aqui.
- Öyle mi yapıyorsun yoksa yapmıyor musun, Gina. Babamın yüzünden bir ilişki yaşama tehlikesinde olduğumu söyleyerek mi?
Estás... ou não estás Gina, a dizer que é por causa do meu pai, que estou em perigo de ter um caso?
Sadaka verdiğinizde, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
Quando der uma esmola, que a mão esquerda não saiba... o que faz a direita, para que sua esmola permaneça secreta... e o vosso Pai, que vê o secreto, lhe dará a recompensa.
Pekala, öyle olsun. Ve bir seri maksimum sonar taraması yapın.
Está bem, faça isso, e efectue uma série de buscas com o sonar no máximo.
Öyle sanıyoruz ki, buna bağlı olarak söz konusu sunum, daha fazla yapılmış olan... mali hesap hataları için, yalnızca bir başlangıç teşkil... etmektedir ki ; bu da, okul müdürünün utancını katlaması demek oluyor.
Podemos presumir que a quantia que pensamos é só uma previsão de novos erros de cálculo fiscais, o que é um contínuo embaraço para o diretor.
Yapmak zorunda olduğunu yaptın. Ben de öyle yapıyorum.
Fizeste o que tinhas a fazer, e eu faço o mesmo.
Bir insan öyle sağını solunu yapıştırabileceğin bir birim değil.
Um homem não é só uma unidade biológica que se pode montar!
Bayım, öyle afra tafra yapıp doğruca içeri daldınız.
Sr, meteu-se num beco sem saída.
Durum öyle tutarsız bir hal almıştı ki Clark botlara geri dönülmesi ihtimalli planlar yapılmasını emretmişti.
A situação na praia tornou-se tão precária, que Clark pediu planos para uma eventual fuga.
Öyle mi? İstiridye sosuna ne yapılacağı kararını da beni veriyorum.
Significa que eu o tenho para fazer isto!
Öyle görünüyor ki herkes bir örnek yapılmasını istiyor.
Parece que todos queriam fazer de ti um exemplo.
Şaka yapıyorsunuz, ben hep öyle olmadığını duydum.
Verdade? Disseram que nem sempre foi assim.
Eh, eğer bu iş hep böyle yapılırsa o halde sen de öyle yapmalısın.
Bem, se é assim que deve ser... Então é assim que deves fazê-lo.
Öyle ki onların hünerli elleriyle yapıImış kemanlar Roma okullarında çalınıyor.
Muitos violinos tocados nas próprias Academias de Roma, foram feitos pelas suas mãos hábeis e talentosas.
Yapmanız gerekeni yapın bizde öyle yapacağız.
Você fará o que precisa fazer. Assim como nós.
Öyle gözüküyor olsa bile, ne yaptığını bilmeden, rastgele yapılan bir şey değil.
Não é que eles não saibam o que fazem, apesar de assim o parecer.
Adam diyor ki : "Bacağımı kestikten sonra... " bir pilot onu İngiltere'de üssümün üstüne atsın. " Onlar da öyle yapıyor.
Pede ele, "Quando a cortarem, lançam-na sobre a minha base em Inglaterra?"
O da yine "bunu üssümün üstüne atar mısınız" diyor. Onlar da öyle yapıyor.
"Lançam-na também sobre a minha base?" Claro.
Ben öyle yapıyorum. Burada bir masa varmış gibi yapıyorum. Orada küçük bir sandalye var, onlara soru sorarsınız.
Finjo que tenho uma secretária há uma cadeira ali, e entrevisto-os.
Homer, öyle söyleme.Bir yabancıyı bayıltıp güzelce bağlayabilen üç çocuk yetiştirdiğine göre bir şeyleri doğru yapıyor olmalısın.
Homer, não digas isso. Pela minha maneira de ver, se criaste três crianças que... conseguem prender uma estranha, deves estar a fazer qualquer coisa bem. Sim.
Öyle yapın.
Adiante.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]