And when i say traducir turco
2,223 traducción paralela
And when I say your boy, what I mean is, your son.
Oğlunu gördüğümde, gerçekten oğlun gibi duruyordu.
And when I say fault, what I really mean- -
Hata derken gerçekten söylemek istediğim şey...
And when I say "I," I mean a fake, imaginary detective to be played by Powers Booth.
Ve ben derken Powers Boothe tarafından canlandırılan sahte, hayali bir dedektif demek istemiştim.
Ian, take care of Señor Guapo for me once I'm gone, and when I say take care of him,
Ian, ben göçüp gittiğim zaman Senior Guapo'yla ilgilen. Yani onunla ilgilen derken onu da benimle beraber göm demek istiyorum.
- And when I say no, Quinn, it's over!
- "Olmaz" dediğim zaman, Quinn olay bitmiştir!
And when I say right, I mean perfect.
Doğrudan kastım mükemmel olması.
And when I say we're alone... We're alone.
Yalnızız diyorsam yalnızızdır.
♪ And when I think of all the things I want to say
Ve söylemek istediğim her şeyi düşündüğüm zaman
And I'm not crash-hot in technique class or contemporary or jazz, but if you let me show you what I can do when I'm really dancing en pointe...
Teknik sınıfında iyi sayılmam ya da modern dansta ya da jazz dansında, ama size göstermeme izin verirseniz... point giydiğimde size gerçekten nasıl dans ettiğimi gösterebilirim.
When I say I dug those Wells, I said I stood right on the rig and I fed pipe into the ground,'cause I couldn't afford anyone else to do it.
Kazdığım derken şaka yapmıyorum, ekipmanlarımı giydim ve tek başıma delmeye başladım.
In the future, when I come here with a case full of money... and I ask you to do something, you say... "Yes, sir, I will."
Bir daha sana para dolu çantayla gelip bir şey istediğimde "evet efendim, yapacağım" diyeceksin.
Now, when I trekked across Alaska, we only took even-numbered highways and avoided all suspension bridges.
Alaska'ya gittiğimizde,... sadece sayısı çift olan otoyolları kullandık ve bütün tehlikeli köprülerden kaçındık.
We could do like the high school days, and I could call her on three-way, only she doesn't know you're on the line, and then I say, "hey, sis. Remember when I called you this morning?"
Lise zamanlarında olduğu gibi yapalım ben kız kardeşimi arayayım ama o telefonu senin de dinlediğini bilmesin sonra ben derim ki, "merhaba kardeş" "bu sabah yaptığımız konuşmayı hatırlıyor musun?"
I feel that I made a really big mistake, and... I just want to make sure you're hearing me when I say I'm really sorry.
Çok büyük bir hata yapmış gibi hissediyorum ve senden özür dilediğimde beni anlamanı istiyorum.
I can't keep showing up places thinking that you're gonna say something substantial and meaningful and honest and then being surprised when you don't.
- Somut, anlamlı ve dürüst şeyler söyleyeceğini düşünerek ve söylemediğinde şaşırarak bir yerlere gelmeyi sürdüremem.
If and when you meet my friend... and I emphasize if... what will you say?
Olur da arkadaşımla tanışırsan olmaz ya, olur da ne diyeceksin?
Okay, now when you say, "monster," I'm gonna assume you mean a really big guy and not an actual monster, because in my line of work- - what I mean is pressure is good.
Pekâlâ, "canavar" derken gerçek bir canavardan değil de, çok iri bir adamdan bahsettiğini varsayıyorum çünkü benim iş alanımda- -
And just believe me when I say it's not you, it's me.
Sorunun sende değil de, bende olduğunu söylediğimde inan bana.
What's Jane say he was doing? I was taking a walk, uh, to get some air, and when I came by here, I heard a shot.
Hava almaya yürüyüşe çıkmıştım ve buraya geldiğimde silah sesini duydum.
Well, it's better than a no, and I'm sure when Christo and the others hear what bail has to say, they will vote our way.
Şey, en azından hayırdan iyidir. Eminim Christo ve diğerleri, Bail'in söylediklerini duyduklarında bizim tarafımızda oy kullanacaklardır.
And when you walk in, the bell goes, and they run out from watching "Emmerdale Farm" or whatever and they say, "What do you want?" "I'll have cod and chips."
Zil çaldığı zaman televizyon izlemeyi bırakıp ön tarafa geçiyorlar ve müşteriyle ilgileniyorlar sanmıştım.
I think I speak for all of us when I say we're lazy and incompetent.
Biz tembel ve yetersiz insanlarız derken hepimiz adına konuştum sanırım.
And I didn't want to say, but when I was looking up, I thought, "The chin looks a bit big."
Zaten öyle demek istemedim ama şöyle bir bakınca... çenesi biraz büyük geldi.
Oh yes I have big dreams for this school so when opponent says'how', I say how about trying and when she says'no way'I say let me show you the way.
Evet. Bu okul için büyük hayallerim var. Rakibim "nasıl" diye sorarken ben, "denesek nasıl olur" diye soruyorum.
All I can say is that in my own life, I try to run a very tight ship at work, and then when I come home, I try to give my son all the love and compassion and understanding that he deserves.
Tek söyleyebileceğim iş yerinde aşırı disiplinliyimdir, ama eve gelince oğluma hak ettiği ilgi ve şefkati gösteririm.
And when I did, I'd have to say That Kate was more Primary in their lives,
Daha öncesinde de onların hayatında Kate daha etkiliydi günlük işlerde falan.
And when they ask me why I'm closing it, I'll say, "Ask that twat there."
Neden kapattığımı soranlara "Oradaki ahmağa sorun." diyeceğim.
And when you look at the fact that tons and tons and tons of stones have been used in a way that really defies, almost, gravity... and I think that's why we have to say that Mycenae is
Ve de tonlarca ve tonlarca ve tonlarca miktarda taşın, kullanılma şekline baktığınızda neredeyse sanki yerçekiminin varlığını reddediyor gibi... Ve sanırım işte bu yüzden,
Asking her out... well, I tried as hard as I could! But when I see her, my brain just blanks out... And I say things that I don't mean to...
İtiraf etmeyi... düşünüyordum ama onun yanındayken tuhaf bir şekilde elim ayağıma dolaştı ve ağzımdan sadece saçma sapan şeyler çıktı.
When I would go home with gauze and icy hot after filming, "just a stunt double, just a high school graduate raised without discipline," when I had to say sorry every time I heard that, when I heard that a friend who was smiling at me just yesterday could never walk again, and when my dad died...
Çekimler bitince ve bandajlarla ağrı kesicileri alıp eve geldiğimde lise mezunu bir dublör olarak çalıştığım için ve ailem olmadan büyüdüğüm için her zaman "özür dilemek" zorunda kaldığım zaman hayat dolu iş arkadaşlarımın artık yürüyemez hale geldiklerini görünce ayrıca babam vefat ettiğinde...
There were Christmas cards and e-mails but not much else. And after seven years, two failed relationships, one stock-market crash, and numerous blind dates, there I was, right where Kassie left me. You know, when my friend told me you were still single,
Aramızda tebrik kartları ve birkaç e - mailden fazlası yoktu ve tam 7 yıl, iki işe yaramaz ilişki bir borsa çöküşü ve sayısız görücü usulü randevudan sonra..... işte tam buradayım.
Okay, I think I speak for all of us when we say we wish we could go back and change history, but we can't.
Sanirim hepimiz adina konusabilirim ki hepimiz geçmise geri dönüp yaptiklarimizi degistirmek isterdik ama yapamayiz.
And when you say Godfocker, I mean... I mean, I think I know what you mean, but I'm just... What exactly does that mean?
Yani sen, Tanrı Focker derken... tabi aslında kelimeyi anladım da tam olarak ne anlama geliyor söyler misin?
Well, you know, I don't do jacuzzis. Let me ask you a question. You know when you come back from a sunny trip and it's cold I mean let's say it's 20 Degrees colder.
Ben de.Sana bişey sorucam.. hiç 20 derece soğuğa girdin mi?
What I meant to say was, when I was there, I talked to her and she She moved her hand and...
Demek istediğim, oraya gittiğimde onunla konuştum ve o elini hareket ettirdi ve...
When George was ready to make a record, he'd just say he's got some new songs, and, uh, would I be wanting to, you know, come and play on'em.
Albüm yapmak için hazır olduğunda George... bazı yeni parçaları olduğunu söyledi. Bana da çalmak isteyip istemediğimi sordu. Living In The Material World çıktığında, albümün arkasına...
And I say, " Sam, you took a chance on me and hired me when I was even more of a nobody than you are.
Ben de ona : " Sam, beni hiç kimse tanımazken sen bir risk aldın ve beni bu iş için tuttun.
I just want to say, when I was a kid, I saw you recite Hamlet while jumping your motorbike through a flaming hoop, and it made me feel like I could do anything.
Çocukluğumda, motorla ateş çemberinden atlarken Hamlet'den alıntı yaptığınızı görmüştüm, ve bana her şeyi yapabileceğimi hissettirmişti.
And trust me when I say this, I'm not even being creative.
İnan bana bunları söylerken yaratıcı bile davranmıyorum.
I'm simply suggesting that we examine this from- - and by the way, when I say "we,"
Bizim bu olayı incelememiz sırasında şunu tavsiye ediyorum- -
And when the President wants to know which members of Congress are politically vulnerable in terms of, let's say, undiscovered criminal conduct, I'm the number he dials.
Başkan, hangi milletvekilinin siyasi açıdan savunmasız olduğunu bilmek isterse mesela ortaya çıkmamış idari bir suç diyelim arayacağı kişi ben olurum.
And, look, when I say small injection, I mean small in the sense of, uh, medium-sized.
Biraz kredi derken... aslında birazdan fazlasınI kastetmiştim.
And you have to trust me when I say the girl is safe and somewhere nearby.
Sana çocuğun yakınlarda ve güvende olduğunu söylediğimde sen de bana güvenmelisin.
But after all was said and done, you could say my downfall really began on a fairytale kind of day... ... When my wife and i started talking about having a second child.
Ama tüm bu olanları anlattıktan sonra, çöküşümün masal gibi bir günde başladığını söyleyebiliriz karım ve ben ikinci çocuğu yapmayla ilgili konuştuğumuz zaman.
Just put these on and pull the lever when I say.
Şunu tak ve ben söylediğimde kolu çek.
When I say, you get over there and stand and wait for that ugly mother.
Söylediğimde, oraya git ve dikilip o çirkin anayı bekle.
Hey, uh, gorgeous, what do you say when this thing is all over, you and I,
Hey, uh, güzellik, bütün bu olaylar sona erdiğinde, senle ben,
Do you understand what it means when I say I have been on thirty seven celestial bodies - planets, dark stars, even objects purely outside the curved cosmos of space and time?
Benim otuz yedi gök cismine gezegenler, karanlık yıldızlar, hatta uzay ve zaman kozmozunun dışındaki cisimlere gitmiş olmam ne demek anlayabiliyor musun?
Wear these, go where I say, when I say, and especially follow who I say.
Bunları giyin, dediğim yere dediğim saatte gidip, özellikle dediğim kişiyi takip edin.
¶ And at night when I say it's just the way ¶
¶ And at night when I say it's just the way ¶
I found out, when we had our counseling service, he did say that when he turned her over, he had a daughter of that age, and he saw his daughter's face.
Daha sonra danışmanlık servisinden öğrendim ki dedektif kızı çevirdiğinde demiş ki..... o yaşlarda bir kızı olduğunu ve kızının yüzünü gördüğünü söylemiş.
and when you wake up 22
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169