Don't leave traducir turco
13,267 traducción paralela
Please don't leave.
Lütfen gitme.
Well, it's not really my place to tell you to kidnap her or don't kidnap her, but my advice is leave these kind of things to the professionals.
Kaçırıp kaçırmamanı söylemek benim üstüme vazife değil ama tavsiyem bu tip şeyleri bir profesyonele bırakman.
Don't leave town.
Şehirden ayrılmayın.
Wait. Don't leave me here!
Durun, beni burada bırakmayın!
No, Francis, don't leave me.
Hayır Francis bırakma beni.
Don't leave me here.
Beni burada bırakmayın.
Why don't you leave your clothes here and come with me?
Kıyafetlerini burada bırakıp benimle gelsene.
No, I tell you what, why don't we just leave it here so she can visit her brother in the morning.
Bırakalım burada kalsın böylece sabah da kardeşini ziyaret edebilir.
I don't want to leave.
Ayrılmak istemiyorum.
If they don't like it, they can leave.
- Beğenmeyen gidebilir.
I mean, I have to take this research project, but I don't want to leave the BAU.
Bu araştırma projesini kabul etmeliyim, ama DAB'den ayrılmak istemiyorum.
Oh, I don't leave when there's whiskey left.
Ben hâlâ viski varken gitmem.
I said scram, don't make me come out there, go bother someone else and leave us alone.
Basın gidin dedim size, beni dışarı çıkartmayın, gidin başkasını rahatsız edin, bizi rahat bırakın.
You don't have to leave.
- Gitmene gerek yok.
Leave a message. Or don't.
İster mesaj bırakın, ister bırakmayın.
Don't leave without the money.
Parayı almadan ayrılma.
Don't leave without the money, okay?
Parayı almadan ayrılma, tamam?
Don't waste time, leave now.
Zaman kaybetme, şimdi git.
- I told you to leave.. but I don't eat chicken feet.
- Sana git dedim... hem ben tavukayağı yemem ki.
You bet your life they don't leave here feeling disgusted and nauseous, that's for sure.
Emin olun bunu buraya mide bulandırmak ya da tiksindirmek için bırakmadılar.
Why don't you leave me alone?
Neden beni yalnız bırakmıyorsun?
You must leave the hospital right now, and don't show up until then.
Hastaneden hemen ayrılıp o zamana kadar ortaya çıkmayın.
I've got you. Don't leave me, please.
- Lütfen beni bırakma.
Don't leave yet.
Ayrılma daha.
I don't know what it stands for, but leave something for later.
Devamını henüz bilmiyorum ama sonrası için de bir şeyler bırakalım.
Connor, please don't leave without me!
Connor, lütfen bensiz gitme!
Don't leave this room.
Odadan çıkmayın.
And it gets hard, but you don't just leave.
Zor zamanlarda bırakıp gitmezsin.
Don't leave a single vegetable behind and eat every last one.
Bir tane bile sebze bırakmadan hepsini yiyin.
And don't leave the group without telling me.
Ayrıca bana söylemeden gruptan ayrılmayın.
Don't leave anything open to interpretation.
Yoruma açık cümleler kullanmayın.
No, no, I don't want to leave the Ghost.
Hayır, hayır Hayalet'i terk etmek istemiyorum.
Francis, don't leave me, not yet.
Francis beni bırakma daha değil.
Don't leave the castle.
Kaleden ayrılma.
Francis, don't leave me.
Francis beni bırakma.
They don't leave any online footprint.
Arkalarında hiçbir iz bırakmıyorlar.
I don't want to leave here in the morning.
Sabah buradan gitmek istemiyorum.
Don't leave town, yeah.
Şehirden ayrılma.
I know you're getting settled in, but, if you don't mind, just leave that conch where it is.
Kurulup ettiğini biliyorum, işine bak tabii ama sorun olmazsa deniz kabuğunu yerinde bırak.
[BOTH]... you don't leave it in the place that's been compromised.
- Deşifre olan yerde bırakmazsın.
Don't leave.
Hiçbir yere kaybolma.
Please don't let him leave.
Lütfen gitmesine izin verme.
I-I should go. No, no, don't leave on my account.
- Hayır ben geldim diye gitmeyin.
I was making tea, and I thought, "Don't leave the burner on."
Çay yapıyordum ve "ocağı açık bırakma" diye kendime söylüyordum.
Hey, man, just give me a minute, all right, you don't like what you hear, I'll leave.
Dostum bana bir dakika ver, tamam mı? Duyacakların hoşuna gitmezse gideceğim.
- Don't leave like that, man.
- Böyle gitme, adamım.
Don't leave like this.
Böyle gitme.
The online agreements don't leave any room for you to make alterations or amendments.
- Büyük bir fark var. Çevrimiçi anlaşmalar size değişiklik ya da düzenleme yapmak için boş yer bırakmaz.
Yeah, so, uh... Sometimes when you leave the room and you don't turn off the lights, I just feel - - seriously?
Bazen odadan çıkarken ışığı söndürmüyorsun ve ben...
They don't leave anything behind.
Geriye hiç bir şey bırakmazlar.
Listen, I don't want to leave you in the lurch, but I'm on a plane tomorrow.
Dinle, seni sallantıda bırakmak istemiyorum ama yarın uçağım var.
don't leave me here 98
don't leave me hanging 48
don't leave me alone 121
don't leave me this way 24
don't leave me 632
don't leave without me 16
don't leave me like this 23
don't leave us 45
don't leave town 31
leave me 436
don't leave me hanging 48
don't leave me alone 121
don't leave me this way 24
don't leave me 632
don't leave without me 16
don't leave me like this 23
don't leave us 45
don't leave town 31
leave me 436
leave 1433
leaves 53
leave it here 29
leave me the fuck alone 22
leave it with me 73
leave me in peace 46
leave a message 819
leave me alone 2886
leave it to me 292
leave us alone 361
leaves 53
leave it here 29
leave me the fuck alone 22
leave it with me 73
leave me in peace 46
leave a message 819
leave me alone 2886
leave it to me 292
leave us alone 361
leave it 1083
leave it out 59
leave it there 89
leave me a message 124
leave her 167
leave now 176
leave us 380
leave it at that 22
leave it be 22
leave me out of this 19
leave it out 59
leave it there 89
leave me a message 124
leave her 167
leave now 176
leave us 380
leave it at that 22
leave it be 22
leave me out of this 19