English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ F ] / For an hour

For an hour traducir turco

4,988 traducción paralela
You've been going back and forth for an hour now.
Bir saattir o mu bu mu?
But if we wait for an hour or so, I'll make it up to you. Promise.
Ama şöyle bir saat falan beklersek, söz telafi ederim.
He's been walking in circles for an hour, Cole.
Bir saattir falan daire çiziyor Cole.
For an hour or two...
Bir ya da iki saatligine...
2000 per girl for an hour.
Her kız için saati 2000.
Just after we set off, it started raining, then it started hailing, and the idea had been that we'd stop here for an hour or two and do some shots.
Yola çıktığımız gibi yağmur başladı, dolu başladı. 1-2 saat durup çekim yaparız diyorduk.
Dude, we've been here for an hour. You gonna ask her out, or what?
Yaklaşık bir saattir buradayız dsotum, teklif edecek misin?
- Yeah. We watched for an hour while the guy traced that pattern all down her side before she backed out.
Caymadan önce adam sırtında taslağı hazırlarken bir saat boyunca izlemek zorunda kaldık.
The first time he waited there for an hour and a half.
İlk seferinde bir buçuk saat kadar beklemişti.
You could work out for an hour and nobody'd notice.
Çık bir saat hentbol oyna, kimse fark etmez bile.
Sure, it was fun for an hour, but at the end of the day, she needs you.
Tabii ki, bir saatliğine eğlenceliydi ama her şey bittiğinde sana ihtiyacı var.
We... we've been here for an hour.
Biz bir saattir, buradayız.
I sat on that information about the tire for an hour.
Lastik bilgisini bilmeme rağmen, 1 saat boyunca hiçbir şey yapmadım.
- Hang on. But they can only reasonably keep her for an hour.
Onu en fazla bir saat gözaltında tutabileceklerini söyledi ama.
I sat outside here for an hour and watched three ladies enter with three gentlemen, each of whom departed with a spring in his step and probably 200 bucks poorer.
Dışarıda oturduğum bir saat içinde içeriye üç kadın girdi ve hepsinin yanında bir erkek vardı. Adamlar binaya neşe içinde girip binadan muhtemelen 200 dolar fakirleşmiş olarak çıktılar.
He's been here for an hour nursing that one beer.
Bir saattir bir birayla demleniyor.
Now I gotta stare at the back of your head for an hour?
Bir saat boyunca kafanın arkasına mı bakacağım?
The train didn't leave for an hour.
Tren bir saat boyunca kalkmadı.
I've been single for an hour now, and it's the tits!
Bir saattir bekarım, ve mükemmeldi!
You've been in her head for an hour.
Bir saattir aklının içindesin.
We would like you to come downtown with us for an hour or so to discuss Martin Elliot.
Martin Elliot'la ilgili konuşmak için merkeze kadar gelmenizi rica edeceğiz.
Hey, I'm gonna need you to cover for me for an hour when we get back to the station.
Beni istasyonda bir saat idare edebilir misin?
I'm exhausted, Ryan. I was hoping you could watch him for an hour while I take a nap.
Biraz biraz kestirirken sen de çocuğa bak.
We've been waiting for half an hour.
Hocam, yarım saattir bekliyoruz.
He was in a park about two miles away from the crime scene, walking around in circles and taking pictures of everybody and everything, for over half an hour.
- Olay mahallinden 3 km kadar uzakta bulunan bir parktaymış. Yarım saatten fazla süre daireler çizerek, oradaki herkesin ve her şeyin fotoğraflarını çekmiş.
I literally haven't said a word for, like, over an hour.
Son bir saattir bir kelime bile etmedim.
This spectacular gathering, unseen by outsiders until now, happens for just half an hour each morning and for just a few weeks in the year.
Yabancıların daha önce görmediği bu muhteşem buluşma... her sabah yalnız yarım saat... ve yılda yalnız birkaç hafta oluyor.
An hour I wasted trying to get the Kashfaris to step up and take responsibility for their own security.
Bir saatimi Kashfar'lıları kendi güvenlikleri için sorumluluk almaya ikna etmeye çalışmakla harcadım.
Speaking of, I bet a Mexican would do this for a buck an hour.
Bu arada, bir Meksikalı bu işi... -... saati bir dolardan yapar.
Get rid of him for about an hour.
Bir saate kadar ondan kurtul.
I'm letting you all off half an hour early to view the documentary, so you can make it up to me by working an extra half an hour tomorrow or a minute extra for the rest of the month.
Hepinizi, belgeseli izleyebilmek için yarım saat erken bırakıyorum. Telafi etmek için yarın yarım saat fazla kalabilir ya da bir ay boyunca her gün bir dakika fazla çalışabilirsiniz.
At first, I'd black out for ten minutes, and then it was 1 / 2 hour, and then an hour, and slowly, over time, it was half of my life.
İlk önce, on dakika baygın kalıyordum, sonra yarım saat, sonra bir saat, ve yavaş yavaş, zamanla, hayatımın yarısı oldu.
I was supposed to get off an hour ago, but Kerry didn't show up for her shift.
Bir saat önce gitmem gerekti ama Kerry nöbetinden daha gelmedi.
"Top Gear" had challenged us to go 150 miles an hour for as little money as possible.
Top Gear mümkün olan en az paraya... saatte 240 km gitmemiz için bizi yarıştırdı.
So in the interest of safety, the producers have been kind enough to provide me with a scooter helmet, which they say is good for 200 miles an hour.
Yani güvenlik için faydalı, yapımcılar bana moped kaskı... sağlamak için yeterince kibarlar... ki saatte 320 km için yeterli diyorlar.
At first his parents came to see him now and then, but only for half an hour at a time, they were very, very busy.
Başlangıçta anne babası ara sıra ziyaretine geliyordu. Ancak yarım saat kadar kalıyorlardı. İşleriyle çok meşgullerdi tabii.
Are you gonna be apologizing for this in about an hour or so?
Yaklaşık bir saat içerisinde bunun için de özür dileyecek misin?
For being a half an hour late tonight.
Bu gece yarım saat geç kaldığın için.
Afterwards, we're both so emotionally drained, we have to cuddle for at least an hour.
Sonrasında duygusal olarak o kadar boşalıyoruz ki en azından bir saati sarılarak geçiriyoruz.
They questioned me out here for like an hour.
Beni bir orada bir saat sorguladılar.
I realized I gotta meet Juliette for a gig in, like, less than an hour.
Juliette'le konsere gideceğimi şimdi hatırladım bir saat vaktim bile yok.
I've been sitting in here for almost an hour, and nobody's telling me anything.
Bir saattir burada oturuyorum ve kimse bana bir şey söylemiyor.
No, we've been waiting for half an hour.
Hayır, yarım saattir burada bekliyoruz.
We'll pop for like an hour.
- Bir saat kadar takılırız. En fazla.
Despite playing for half an hour in the sandbox, I was closing fast.
Kum havuzunda yarım saat oyalanmama rağmen,... hızla yaklaşıyordum.
Answering phones for a buck 10 an hour?
Saati 10 dolar için bir züppeyle telefonda konuşmak gibi mi?
An hour later, with Tanner's z pulled out of the snow and Adam's Blazer back up and running, we headed deeper into the proving grounds for our next challenge.
Bir saat sonra, Tanner'in 300 Z'sinin kardan çıkarılması ve Adam'ın Blazer'inin tekrar çalışmasıyla sıradaki müsabakamız için daha derin bir deneme alanına ilerledik.
So it just be coincidence that somebody posted a craigslist ad an hour ago that says, " looking for Sophie B. Hawkins,
Öyleyse bir saat önce seri ilanlarda gördüğüm... " Kamu üniversitesinde bu gece düzenlenecek baloya katılmak üzere Sophie B. Hawkins veya inandırıcı Sophie B. Hawkins taklitçisi... aranmaktadır.
I only have an hour Before I have to be security detail For the mayor's park dedication.
Belediye başkanının yapacağı park açılışında koruma olmadan önce sadece bir saatim var.
I mean, there's not many people like Shaun who'd be prepared to stand with a hairdryer over your crotch for half an hour before you have to go to a funeral.
Sen cenazeye gitmeden önce Shaun gibi saç kurutma makinesini yarım saat senin çatalına tutacak çok fazla insan yoktur.
I'd upload them, and for that, the cheap bastard paid me 15 bucks an hour.
Ben de yükledim ve bunun için ucuz puşt bana saatliğine 1 5 dolar verdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]