Not this time traducir turco
7,077 traducción paralela
Not this time!
Ama bu kez değil!
Not this time.
- Bu defa değil.
Not this time.
Bu sefer değil.
Believe it or not, this isn't the first time it's happened on a job.
İnan yaptığım işlerde, bu ilk kez başıma geliyor.
April, this is not the time.
- April, şimdi hiç sırası değil. - Ya şimdi?
I'm not gonna do it halfway this time.
Bu kez yarıda kesmeyeceğim.
We do not have time for this.
Yeter. Buna zamanımız yok.
But this time we'll break your bones. You would not be survive.
Ve emin ol bu sefer yanımızda senden... bir parça da götürürüz.
Have you not been listening this entire time?
Sabahtan beri söylediklerimizi dinlemiyor muydun?
Look, this guy's not going anywhere any time soon.
Bak, bu adam herhangi yakın bir zamanda gitmeyecek.
I know he's going through a hard time, but this is not the way to deal with it.
Zor bir dönemden geçtiğini biliyorum ama başa çıkmanın yolu bu değil.
Only if you promise not to run away this time.
Bu sefer kaçmayacağına söz verirsen gelirim.
This has to go down as one of the all-time worst dates ever.
- Bu şimdiye kadar ki en berbat randevu olarak tarihe not düşülmeli.
Only this time, I already know you're not the one.
Sadece bu seferlik, senin o olmadığını daha önceden biliyorum.
Uh, not at this time, no.
Şimdilik maalesef yok.
Not after all this time.
Hele bunca zaman sonra.
I'm not prancing around in the living room at this time of night.
Gecenin bu saatinde oturma odasında hoplayıp zıplayacak değilim.
Well, I'm not following orders this time.
Bu sefer emirleri uygulamıyorum.
At least you're not naked this time.
- En azından bu sefer giyiniksin.
I do not have time for callers at this moment.
Şu anda ziyaretçilere ayıracak vaktim yok.
Only because it's what one does at this time of day, but I'm not hungry, how could you possibly be hungry?
Çünkü günün bu saatinde öğle yemeği yenir fakat ben aç değilken sen nasıl oluyor da acıkıyorsun?
I-If you're not into this, we can do it another time.
İstemiyorsan başka zaman da evlenebiliriz.
This is not the time.
Zamanı değil.
I'm not gonna do it this time, Dan.
Bu sefer izin vermeyeceğim, Dan.
Donny, this is not the time to moralize.
Donny, moral verecek zaman değil şimdi.
Trust me. This time I'm not going to jump the gun.
Güven bana bu kez silahın üzerine direk atlamayacağım.
Well, not all my spare time, but I actually made up this space game where you had to mine for uranium.
Yani tabii tüm boş vaktimi değil. Ama aslında uranyum çıkarmak zorunda olduğun bir yerde geçen bir uzay oyunu yapmıştım.
You let me ride the ferry with you this whole time you didn't mention, not once, - that you had a boyfriend.
Feribotta geçirdiğimiz süre boyunca erkek arkadaşın olduğundan bir kez bile bahsetmedin.
At the time this picture was taken, not one of these fourth graders had ever been married or engaged or in any kind of long-term relationship.
Bu fotoğrafın çekildiği zamanlarda, fotoğrafta ki dördüncü sınıflardan hiçbiri, hiç evlenmemiş, nişanlanmamış ya da herhangi bir uzun süreli ilişkileri olmamıştı.
You know, just because you're not a religious person doesn't mean you can't pray at a time like this.
Çok inançlı biri olmaman dua etmeyeceğin anlamına gelmez.
This was the only time I ever touched her, and not because she was calling me a liar, but because she seemed mad.
Ona sadece o zaman dokunmuştum ama bana yalancı dediği için değil, delirmiş gibi göründüğü içindi.
After all this time together, you're not trusting me?
Birlikte bunca zamandan sonra, beni güvenen değil mi?
This is the first time you're not volunteering for the children's hospital haunted house.
Hayatında ilk defa hastanenin cadılar bayramı evinde gönüllü olmuyorsun.
You have not taken my name this time. ( Marathi tradition )
Bu sefer adımı almamışsın? _ Marathi geleneği _
This is not the right time to attack Delhi, politically speaking -
Şimdi saldırmak olmaz, Delhi ile görüşmelerimiz sürüyor.
We're not gonna have time to run this through the normal drug testing protocol.
Tüm ilaç testi protokolünü uygulamak için yeterli vaktimiz yok.
- This time, we will not negotiate.
- Bu sefer pazarlık yapmayacağız.
- No, it's not as bad this time.
- Hayır, bu sefer o kadar kötü değil.
But I'm not going to waste the rest of my time arguing about this.
Ancak geri kalan ömrümü bunu tartışarak ziyan etmeyeceğim.
I was getting late for a meeting so I asked him to speed up normal speeding up... he banged... this time again you told him not to stop after banging and even if he did, Delhi Police listens only to women no matter whoever's fault it may be... you mean I am making them break the rules?
Toplantıya geç kalıyordum, o yüzden hızlanmasını istedim. Normal bir hızlanma. O çarptı.
This is all your nonsense theory... in your own head it's not that your constipated all the time...?
Bunlar aklındaki saçma sapan teoriler. Her daim kabızın değil.
- Now's not the time to talk about this.
- Şimdi bunu konuşacak zaman değil.
It's not like you can back off,'cause a bunch of people could die, this time around.
Böyle geride duramazsın, bir sürü insan ölebilir bu sıralar.
All right guys, today's not the usual, our friend's not in the truck this time, so shoot if you need to.
Pekala beyler, bugün sıradan bir gün değil, arkadaşlarımız bu sefer kamyonda değiller, bu yüzden gerekirse ateş edin.
My client is not answering questions at this time.
Müvekkilim şu anda sorularınıza cevap vermeyecek.
Now, I've followed Jane down a lot of paths, but I'm not sure he's right this time.
Jane'i birçok kez takip ettim bu kez haklı olduğundan emin değilim.
I'm just not sure I'm ready for it this time. Yes, you are, you just need to leave the past behind and focus on the task at hand.
Aslında hazırsın, sadece geçmişi bir kenara bırakıp elimizdeki bu göreve odaklanmalısın.
Look, I appreciate everything that you guys have done for me, but even if I put in the time and the money to refurbish this trash heap, it's not gonna change the fact that no respectable people live in this part of town anymore.
Yaptığınız her şey için sağ olun ama gerekli zamanı yaratıp parayı bulsam bile buralarda saygıdeğer kimsenin oturmadığı gerçeğini değiştiremem ki.
This is not the right time for such an awesome gift.
Harika bir hediye için doğru zaman değil.
And this time, I'm not just stalling or intentionally wasting time like I have been for the last two hours.
Bu defa, son iki saattir yaptığım gibi oyalamaya ve vaktini çalmaya çalışmıyorum.
Steve, you're a nice guy, but right now is not the time you want to have this conversation.
Steve, iyi birisin ama şu an bu konuşmayı yapmanın hiç sırası değil.
not this week 36
not this guy 31
not this one 225
not this again 115
not this year 63
not this way 60
not this morning 26
not this 220
this time 1599
this time tomorrow 41
not this guy 31
not this one 225
not this again 115
not this year 63
not this way 60
not this morning 26
not this 220
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627