That is an order traducir turco
338 traducción paralela
That is an order.
Bu bir emirdir.
That is an order too.
Bu ayrıca bir emirdir.
That is an order, Captain.
- Bu bir emirdir, Yüzbaşı.
That is an order!
Bu bir emirdir!
- That is an order.
- Bu bir emirdir Bay Rascomb.
That is an order.
Bu bir emir.
- That is an order?
- Bu bir emir mi?
That is an order, Mr. Scott.
- Bu bir emirdir, Bay Scott.
That is an order, Broadsword.
Bu bir emirdir Broadsword.
Hartman, that is an order.
Hartman, bu bir emirdir.
That is an order! Stay where you are!
Olduğunuz yerde kalın!
That is an order, Humphrey!
- Bu bir emirdir, Humphrey!
You come to attention right now, and that is an order.
Şimdi esas duruş al, bu bir emirdir.
That is an order!
Bu bir emirdir.
That is an order. Captain Savage!
Bu bir emirdir Yüzbaşı Savage!
You stay away from Callahan, and that is an order.
Teğmen, Callahan'ın bu işle bir ilgisi varsa sebebini bilmem lazım.
- That is an order.
- Bu bir emirdir.
That is an order!
Bu bir emirdir doktor.
That is an order, Counsellor.
Bu bir emirdir, Danışman.
Others cannot understand... that this is not an order of the State.!
Diğerleri anlayamaz... bunun bir devlet emri olmadığını!
- That is an official order.
- Bu bir emirdir.
My friend, it is not an arduous task that I bequeath for our order knows only silken bonds.
Dostum, sana vasiyet ettiğim çok zor bir görev değil... çünkü bu manastırdaki kurallar çok katı değildir.
- Is that an order?
- Bu bir emir mi? - Evet.
After 13 years, Prohibition is dead leaving in its wake a criminal element used to wealth and power but unable, for the most part, to cope with the new determination by an aroused public that law and order should once more reign.
13 yıl sonra, içki yasağı ortadan kalktı ve arkasında zenginlik ve güce alışmış suçluları bıraktı ve bu suçlular, halkın yeniden doğmuş yasa ve adalet olgularına alışamadılar.
- Is that an order, General?
- Bu bir emir mi?
Is that an order, Miss Della?
Bu bir emir mi, Bayan Della?
Is there anyone in this regiment that understands an order?
Bu alayda emir dinleyen biri yok mu?
That's crazy, man! Is that an order, Lieutenant, sir?
Bu bir emir mi Teğmenim?
Is that an order?
Bu bir emir mi?
Is that an order? Colonel Dax, when this mess is cleaned up, I'll break you!
Albay Dax, bu pislik temizlendiğinde seni yok edeceğim.
- Is that an order?
- Bu bir emir mi?
Which you will take, and that, as we desk colonels say, is an order.
Tatile çıkacaksın, ve biz albayların dediği gibi bu bir emirdir.
Is that an order, sir?
Bu bir emir mi, efendim?
Is that an order or a request?
Bu bir emir mi, yoksa rica mı?
Is that an order, John?
Bu bir emir mi, John?
Is that an order?
Emir miydi?
Oh, I've been asked to say that this is not an order, but a request.
Bunun bir emir değil, rica olduğunu belirtmem istendi.
Now, is that a suggestion, or is that an order?
Şimdi bu bir tavsiye mi, yoksa emir mi?
- Is that an order?
- Bu bir emir mi, Altı Numara?
- Is that an order, Commissioner?
- Bu bir emir mi komiserim?
Uhura, tell the high adviser that we request to dispense with the welcoming ceremonies due to the emergency, that we're beaming directly down to the mine entrance in order to ensure the fastest possible delivery of the zenite. - The need is urgent. - Aye, sir.
Uhura, yüksek danışmana... acil durumdan dolayı karşılama törenlerini iptal etmesini... bir an evvel zeniti teslim etmek için, maden ocağı girişine ışınlanacağımızı söyle.
It is an impossible thought that an Italian officer would issue an order to a sentry on post to not make use of his weapon.
Bir İtalyan subayının bu şekilde bir emir vereceğini düşünmek imkansız Nöbete gönderdiğin adama silahını kullanma diyeceksin, yok artık.
As a matter of fact, it is likely that a chain also consists in arranging memories... chaining them in a certain order... which will get everybody to find one's place on the chain again... that is, to rediscover one's own image.
Bundan dolayı, zincire benzer ayrıca anıların düzenlenmesinden oluşur... belirli bir düzene göre birbirine bağlanır... bu zincir üzerinde herkes birbirinin yerini bulabilir... böylece kişi kendi imajını yeniden keşfedebilir.
Do I understand that Comandante Sanchez has obtained a court order and an autopsy is going to be performed on my good friend,
Şunu mu anlıyorum? Komandante Sanchez mahkeme emri çıkardı ve benim sevgili dostum, Hector Rangel'e, rahat uyusun, otopsi yapılıyor.
- Is that an order?
- Elbette...
Is that an order? I'm ordering you to stop him!
Size emrediyorum onu durdurun!
Is that what you do when I give you an order?
Sana bir emir verdiğimde böyle mi yaparsın?
which are minutiae or detail, in order that I might then be able to put together in a gestalt, a picture, which, urn, if not an explanation, is at least a description, a more full description, of what transpired.
Bu yüzden, o zamanlar uç uca ekleyebildiğim bu ufak ayrıntıların detayların üzerine eğilmeyi eğer bir açıklama olmamışsa da yaşananların en azından bir tanımlamasını yapan bir şekle bir resme sokmayı tercih ettim.
Hoyle's point is that the luck that would be necessary to spontaneously assemble a Boeing 747 like that is equivalent to the luck that you'd need in order to get something like an eye or a stick insect or hemoglobin molecule by sheer luck.
Hoyle'ın söylediği şey şu : Bu şekilde ve kendiliğinden, bir Boeing 747 oluşturmak için gereken şans miktarı, göz veya sopa çekirgesi veya Hemoglobin molekülü gibi bir yapıyı, tamamen şans eseri oluşturmak için gereken şans miktarıyla aynı olduğunu öne sürüyor.
You're dealing, then, with someone so obsessed... that he or she is willing to kill an irrelevant and innocent victim... in order to place the blame on the person who wrote that book.
O halde karşınızda, yazarı zan altında bırakmak için masum birini öldürecek kadar hasta ruhlu biri var demektir.
And he's deciphering this tremendously overweighted body of information, which he puts into an order and gives you the feeling that you can do the same thing, that the whole thing is decipherable.
Sonrasında da Kamboçya öyle bir halde bırakıldı ki,... ABD'li yetkililerin tahminlerine göre milyonlarca insan da açlıktan ya da hastalıktan öldü, çünkü ülke enkazdan ibaretti.
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is not the point 62
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is not the point 62
that is not true 434
that is good 189
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is great 150
that is not the case 19
that is disgusting 118
that is good 189
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is great 150
that is not the case 19
that is disgusting 118