The old ones traducir turco
484 traducción paralela
The old ones balk.
Yaşlılar yenilik karşısında duraklarlar.
I liked the old ones better.
Eskilerini daha çok severim.
You can't repair the old ones.
Eskileri onaramazsın.
And the old ones are hungry in the winter.
Yaşlılar kışın aç.
He not only kill the men but the women, and the children and the old ones.
Sadece erkekleri değil kadınları ve çocukları ve de yaşlıları da öldürüyor.
Nowadays, they picks the younger men by the cut of their jib. Not the old ones for their experience.
Bugünlerde, tecrübeli yaşlıları değil, güçlü gençleri seçiyorlar.
Do some of the old ones Art used to do, like "Dinah" and "Twelfth Street Rag" and "Louisiana Blues."
Art'ın yaptıkları türden, eski parçalar "Dinah", "Twelfth Street Rag" ve "Louisiana Blues" gibi.
We can play some of the old ones.
Eski parçaları çalabiliriz.
I'm happy to say the old ones are worn from use.
Eskilerinin kullanılmaktan aşındığını sevinerek belirtirim.
The old ones are sure to charge the net when they... Brownie's around and they're trying to rope a young one for you.
Brownie yavruyu yakalamaya çalışırken büyük olanlar gelip, saldırmaya çalışacaklar.
The old ones.
Eski olanları.
And those new teeth he bought me are just as good as the old ones.
Ve işte eskilerinin yerine satın aldığı yeni dişlerim. Gördün mü?
Where they are the old ones?
Eskileri nerede?
Would Tanner go south with the women and the old ones?
Tanner kadın ve yaşIılarla güneye gider miydi?
Haven't even used up the old ones.
Eskilerini daha bitirmedin bile.
Even the old ones, a certain classic grace and dignity.
Yaşlılarında bile, klasik bir zerafet ve itibar var.
They use the old ones to do the work of greasing the stones, Lord Prince.
Taşlara yağ sürmek için yaşlıları kullanıyorlar Prensim.
Much better than the old ones.
Eskilerinden çok daha iyi.
They don't print new cards, and the old ones say I'm an actor of Imperial Theaters.
Yeni kartların baskısı yok, ve eskiler de benim İmparatorluk Tiyatrosunda olduğumu söylüyor.
I don't even know the old ones.
Eskilerini bile bilmiyorum ki.
We'll send for them and, in the meantime, I can buy you new ones to take the place of the old ones.
Onları istetiriz, bu arada ben sana yenilerini alırım... eskilerinin yerine.
She refuses to go upstairs with the old ones, so we've locked her in the cellar.
Yaşlılarla beraber yukarı çıkmayı reddediyor, biz de onu odaya kapattık.
Like the old ones we clear the skin and ate the fruit
Eskiler ne demiş, üzümü ye bağını sorma.
I was left here by the Old Ones.
Beni Eski Halk'tan kalmayım.
What happened to the Old Ones?
Eski Halk'a ne oldu?
Yes, the Old Ones.
Evet. Eski Halk.
The Old Ones here.
Buradaki Eski Halk.
The Old Ones programmed you too.
Seni Eski Halk da programlamıştı.
- The old ones are irrelevant.
- Eskiler yetersiz.
- We have a duty to the Old Ones.
- Eskiler'e karşı bir görevimiz var.
Well, the old ones are more sensible.
Yaşlı olanları daha yumuşak oluyor.
The old ones called it "the hour of the wolf".
Yaşlılar "Kurdun Saati" derlerdi.
Even though you haven't given up the old ones.
Eskileri bırakmamana rağmen.
It is better to make new mistakes... than to perpetuate the old ones... to the point of unconsciousness.
Yeni hatalar yapmak... eskileri bilinçsizce sürdürmekten... daha iyidir. Yaak Karsunke
Better to hide the old ones... the women and the babies.
Yaşlıları saklasanız iyi olur, kadınları ve bebekleri.
Not in memory of the good old days... but of the bad new ones.
Eski güzel günlerin anısına değil... kötü yeni günler yüzünden.
They have papers in the library. New ones and old ones.
Kütüphanede gazeteler var, eski ve yeni olanlar.
Only up to a point, Uncle Peppino! Until you old fellows are the ones selling the fish... they will always take advantage of you.
Doğru siz yaşlılar onlara balık satmaya devam edin.
A forest of mushrooms. They might be hundreds of years old, but the small ones we can eat.
Yüzlerce yıllık olabilirler, ama ufakları yiyebiliriz.
And as the young wolf turns upon the old, these innocent ones, corrupted and despairing of salvation, will turn upon their fathers, and our land will become a land of Sodom and Gomorrah, of pestilence, of fire, of hatred and of death.
Genç kurtların ihtiyarlara saldırması gibi ahlakını ve kurtuluş ümidini kaybeden bu masum çocuklar da atalarına karşı çıkacaklar. Ve ülkemiz Sodom ve Gomore'ye benzeyecek veba, azab, kin ve ölüm diyarına.
The ones that jumped us, they didn't kill the old man.
- O neydi? - Apaçiler. Bize saldıranlar, yaşlı adamı onlar öldürmedi.
She was a 16 year old girl, open and natural,... and with her you lived your happiest days,... and the last ones.
O 16 yaşında bir kızdı dürüst, doğaldı... onunla birlikte en mesut günlerini yaşıyordun,... aynı zamanda son günlerini de.
We are in this thousand year old process unrelenting, ... one by one,... the pieces of the game are picked up again, ... they will be re-diffused,... different ones and the same,... in the same way and differently.
Binlerce yıllık eski bir sürecin içinde yoğruluyoruz merhametsizce birer birer oyunun parçaları tekrar bir araya geliyor tekrar dağılacaklar farklı ve aynı parçalar aynı şekilde ve farklı olarak.
The new and the old screen tests, even the ones we shot five months ago.
Hem eski hem yeni deneme çekimlerini hatta 5 ay öncekilerini bile.
Those of you who are old enough to understand what I'm going to say will be able to help the ones who... Well...
Söyleyeceğimi anlayacak yaşta olanlarınız diğerlerine yardım edebilirler.
Diego, since you and Donovan are the only two around with honest faces... seems like you should be the ones to ride into Shelby and find out if the law's caught up with our old friend Clint Cooper.
Sen ve Donovan bu civarda temiz yüzlü siz ikiniz varsınız. Eski dostumuz Clint Cooper'ı kanun yakaladıysa..... Shelby e gidip bunu öğrenmek size kalmış görünüyor.
At the hospital where I did my exam, there's a home for old nurses. Ones that have always been nurses, lived for their work. Always in uniform.
Mezun olduğum hastanede sadece işleri için yaşamış yaşlı hemşireler için yapılmış bir ev var.
The good ones, the revolutionaries, like the old romantics... Voices that stirred the crowds.
İyi birilerine devrimcilere, tıpkı eski romantikler gibi kitlelere karışan seslere.
'Cause the old rules are out, and they haven't made up new ones.
Eski kurallar geçerli değil, yenileri ise henüz yok.
He has raised up a horn of salvation for us in the House of David, his servant as he promised through the mouths of his holy ones the prophets from of old.
Bizim için Davud'un Evinde kurtuluşun boynuzları üzerinde yükseldi, söz verdiği gibi ahit peygamberlerinin hizmetkarı olarak.
He had the right over fat ones, poor ones, old ones...
Herkese göre önceliği vardı ; şişmanlara, fakirlere, yaşlılara...
the old 139
the old days 17
the old woman 18
the old one 21
the old lady 20
the older you get 18
the oldest 18
the older one 18
the old man 84
ones 44
the old days 17
the old woman 18
the old one 21
the old lady 20
the older you get 18
the oldest 18
the older one 18
the old man 84
ones 44
the one and only 111
the one that 19
the other half 29
the odyssey 21
the other night 242
the others 231
the one that got away 33
the other me 18
the other woman 16
the other guy 58
the one that 19
the other half 29
the odyssey 21
the other night 242
the others 231
the one that got away 33
the other me 18
the other woman 16
the other guy 58