English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / Time for breakfast

Time for breakfast traducir turco

212 traducción paralela
- I haven't got time for breakfast.
- Bekleyecek vaktim yok.
You're just in time for breakfast.
Tam kahvaltı zamanına yetiştin.
It must be time for breakfast.
Kahvaltı vakti gelmiş olmalı.
It happened the day before yesterday, just in time for breakfast.
Evvelki gün oldu, tam kahvaltı vakti.
Father Benoît and his bicycle are in time for breakfast.
Peder Benoit ve bisikleti kahvaltıya yetiştiler.
I will run the dress up for you in time for breakfast.
Elbisenizi kahvaltıya yetiştiririm.
WELL, I DON'T REALLY HAVE TIME FOR BREAKFAST, MAGGIE.
Gerçekten kahvaltı için zamanım yok, Maggie.
Have I got time for breakfast?
- Kahvaltı için vaktim var mı?
I, uh, suppose you haven't got time for breakfast?
Kahvaltı için vaktin yok sanırım?
Come on girls! Time for breakfast!
Hadi çocuklar kahvalti hazir!
- I don't think I've got time for breakfast.
Sanırım bu sabah kahvaltı yapmaya zamanım yok.
It's time for breakfast.
Pekala.
Dad was always out on bail in time for breakfast.
Babam her zaman kefaletle serbest bırakılıp kahvaltıya yetişirdi.
Still, we have plenty of time for breakfast.
Hâlâ kahvaltı için bolca vaktimiz var.
I hope to be in London in time for breakfast.
Umarım Londrada sabah kahvaltısında görüşürüz.
No time for breakfast.
Kahvaltıya vakit yok.
- Just in time for breakfast.
- Kahvaltı için tam zamanında geldin.
Okay. Time for breakfast.
Evet, kahvaltı vakti.
You've got time for breakfast, Jack.
Kahvaltı için vaktin var Jack.
My mother has brought to the world time for breakfast.
Annem sabah kahvaltısı yaparken.
Time for breakfast.
Kahvaltı zamanı.
I didn't have time for breakfast.
Sabah kahvaltı etmek için vaktim olmadı.
I don't have time for breakfast.
Kahvaltıya vaktim yok.
Time for breakfast
Kahvaltı zamanı.
By the time we get dinner, it'll be time for breakfast.
Biz akşam yemeğini alıncaya kadar, kahvaltı zamanı gelecek.
It's almost time for breakfast.
Kahvaltı etme zamanı.
So I didn't have time for breakfast and when I got here, two people were out sick so I had to cancel the fuel cell overhaul.
Bu yüzden, kahvaltı için zaman bulamadım ve buraya geldiğimde, iki kişinin hasta olduğunu öğrendim, bu yüzden yakıt hücreleri overholünü iptal ettim.
Neelix, I think it's time for breakfast.
Neelix, Zannederim kahvaltı zamanı.
It's time for breakfast!
Kahvaltı zamanı!
Time for breakfast.
Kahvaltı zamanı
Stewie, time for breakfast!
Stewie, kahvaltı zamanı!
I hope they make it in time for breakfast.
Umarım kahvaltıya yetişebilirler.
- Breakfast time. Time for breakfast.
- Kahvaltı zamanı.
Just in time for breakfast.
- Tam kahvaltı vaktinde.
You could have escaped, stolen the money, framed Alvarez... and been back here in time for breakfast.
Kaçmış, parayı almış, Alvarez'e iftira atmış... ve kahvaltı zamanında buraya dönmüş olabilirdiniz.
I work for'em, but I'm seeing the joint for the first time, where breakfast food became a national institution.
Onlar için çalışıyorum, fakat ortaklığı ilk defa görüyorum. Kahvaltı yiyeceğini, yerleşmiş gelenek haline getiren yer.
Letty will have breakfast for you in no time at all.
Letty sana kahvaltı hazırlar şimdi.
He's got to have time for his breakfast, the man got kidneys.
Bırakın kahvaltısını etsin. Böbreği daha tabağında.
You see, Sergeant, in all the 13 years that Margaret kept house for me, she never once failed to have breakfast ready on time.
Görüyorsunuz, Çavuş, Margareti evi evirip çevirdiği bütün o 13 yılda bir kez olsun kahvaltıyı zamanında hazırlamazlık etmedi.
Come, son, it's time for your breakfast.
Haydi oğlum, kahvaltı zamanı.
Do I have time for a shower before breakfast?
Kahvaltıdan önce duş için zamanım var mı?
Come on, finish your breakfast, it's time for work.
Artık iş zamanı. Acele edin!
'It is interesting to note that a later and wilier editor'sent the book backwards in time'through a temporal warp,'and then successfully sued the breakfast cereal company'for infringement of the same laws.
Daha kurnaz bir editörün, kitabı geçici bir zaman eğriliği kullanarak zamanda geriye gönderdiğini, ve mısır gevreği şirketine aynı yasaları kullanarak dava açtığı da ilginç bir noktadır.
- Mmm-hmm. - And we set a breakfast for the morning you start. You know, just so you can spend that little extra time with her.
- Bir kahvaltı ayarladık ilk gününün sabahına yani, şu fazladan dar zamanı onunla geçiresin diye
Then maybe you'll have enough time to come for a country breakfast with me.
O halde benimle bir kahvaltı yapmak için yeterli vaktin olabilir.
I'd say it was time for some breakfast.
Kahvaltı yapma zamanı olduğunu söylemeliyim.
No, sorry. Because of the time changes I haven't eaten anything... but breakfast for two days.
Kahvaltıdan başka, 2 gündür birşey yemiyorum.
He can tell you where you were born, how old your mother was at the time and what you had for breakfast, all within 30 seconds of meeting you.
Size nerede doğduğunuzu, o zaman annenizin kaç yaşında olduğunu kahvaltıda ne yediğinizi tanıştıktan otuz saniye sonra söyleyebilir.
You tell Bob that the next time he calls here and interrupts my breakfast to call my wife the only question he'll need an answer for is "Do you have health insurance?"
Bob'a söyle bir daha burayı aradığında ve karımı telefona çağırmak için kahvaltımı böldüğünde... cevaplanması gereken sadece bir soru olacak... "sağlık sigortan var mı?"
And you're just in time for the orientation breakfast.
Oryantasyon kahvaltısı için tam zamanında geldin.
All right, you've done the bed thing. Now it's time for some breakfast.
Yatak olayın bitti, şimdi sıra kahvaltıda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]