English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / With a friend

With a friend traducir turco

3,622 traducción paralela
I'VE MOVED IN WITH A FRIEND.
" Bir arkadaşıma taşındım.
I'll move in with a friend, or move back to my parents.
Ya bir arkadaşıma taşınacağım ya da ebeveynimin yanına döneceğim.
It's a partnership with a friend.
Bir arkadaşımla ortağız.
No, I'm with a friend.
Yok, bir arkadaşımlayım.
I've been staying with a friend in Brooklyn, just until I can figure a few things out.
Birkaç şeyi çözüme kavuşturana kadar Brooklyn'deki bir arkadaşımda kaldım.
But I'm going for a drink with a friend.
Ama arkadaşımla kafa çekmeye gideceğim.
Maybe with a friend.
Belki de bir arkadaşı vardı.
With a friend, with someone like you, he'd never so much as look at your wife.
Bir arkadaş ile, senin gibi biri ile, karına şöyle bir yan gözle bile bakmaz.
She's probably with a friend.
Bir arkadaşına takılmıştır.
I'm here with a friend whose sister is missing.
Kız kardeşi kayıp olan bir arkadaşım var yanımda.
- Uh, she went for a drink. With a friend.
- Arkadaşıyla bir içki içmeye gitti.
He had my wife set him up with a friend of hers.
Bir kız arkadaşıyla arasını yapması için karıma pezevenklik bile yaptırdı.
I was with a lady friend, yeah.
Evet, dün gece bir kadınlaydım.
Look, a friend died, and it's- - it's a lot to deal with.
Bir arkadaşın öldü ve- - Zor bir durum bu.
I mean, you were already in a relationship with her best friend.
Yani, en iyi arkadaşıyla halen ilişkin vardı.
to become an Indian again, to be a pirate, to invent the time-machine, to become invisible, to be friend with a dragon, to talk to animals, to read people's minds and change everything I touch in gold.
Kızılderili, korsan Olmak istiyorum. Zaman makinası icat etmek, Görünmez olmak ejderhalarla arkadaş olmak, Hayvanlarla konuşmak,
I've got a date with your friend here.
Arkadaşınla bir randevum var da.
My friend Jojo did it with a toaster, and it's still good.
Nasıl çalıştığını görmek istiyorum. Arkadaşım Jojo bir tost makinesine yaptı ve hala çalışıyor.
A week ago, his friend Nate, Nate Paulson, he OD'd mixing prescription meds with alcohol.
Bir hafta önce, arkadaşı Nate, Nate Paulson, aşırı doz alkollü ilaç karışımından öldü.
Excuse me if I don't take parenting advice from a woman who recorded herself having sex with her ex to get revenge on her best friend.
En iyi arkadaşıyla sevgilisinin arasını bozmak için eski sevgilisiyle sevişmesini kaydeden bir kadından ebeveynlik tavsiyesi alamam, üzgünüm.
I suppose I could use a friend there with me to celebrate my success.
Başarımı kutlamak için bir arkadaşa ihtiyacım olacağını sanıyorum.
- No, I'm with a friend.
- Kim?
I've just returned from Argon, with a message from an old friend.
Daha yeni Argon'dan bir eski dosttan mesaj getirdim.
Contraceptives couldn't be imported into America, but Margaret Sanger had a friend, a friend who could help, a friend with a picture-book chateau by Lake Geneva.
Doğum kontrol hapları Amerikaya ithal edilemezdi, fakat Margaret Sangerın bir arkadaşı vardı, yardım edebilcek bir arkadaş, resimlerdeki cenevre göllerinin yakınındaki şatolar gibi şatosu olan bir arkadaş.
I-I mean, I'm generally afraid of cops because when I walk around with, like, a black friend, like you... ( laughter )
Genel itibariyle polisten korkarım çünkü arkadaşlarınla yolda yürürken, siyahlarla senin gibilerle. Biraz daha sokak tarzı konuşursun.
So, Lavon's our friend, we got to be honest with him, and Tucker's our friend and we hide behind beds.
Arkadaşımız Lavon'a karşı dürüst olmak zorundayız diyorsun ama yine arkadaşımız olan Tucker'dan, aramızdakileri gizliyoruz.
If he were a friend, I'd have been done with him years ago!
Eğer benimle arkadaş olsaydı, ben de yıllar önce olurdum!
All right, look, I'm gonna level with you. My friend sent me in here because he wanted to make a deal.
Sana karşı dürüst olacağım, beni bir arkadaşım gönderdi.
I was gonna go to the wedding with, you know, a friend... A guy, like, stag.
Düğüne bir arkadaşla beraber sap gibi gidecektik.
Listen, all I'm asking is if you could just put in a good word with your friend, you know, the one at the D.A.'s office.
Dinle, tek istediğim Bölge Savcısının yanında çalışan arkadaşına benim hakkımda iyi şeyler söylemen.
And I'm- - I'm keeping busy with a new friend.
Ayrıca bir arkadaş edindim, kafamı meşgul tutuyor.
This came up with an actress friend of mine whose daughter only dresses like a boy.
Bunu, kızı yalnızca erkek gibi giyinen bir aktris arkadaşımdan duydum.
A friend comes over to your house to help out with something... do you repay your friend with your phenomenal arroz con pollo picante, or a six pack of his favorite beer?
Sen de karşılık olarak mükemmel arroz con pollo picante mi yaparsın yoksa en sevdiğinden altılık bira alır mısın?
- I have a friend with a medical condition.
- Tıbbi bir durumda olan arkadaşım için.
In the meantime, we'd better have a word with friend Teddy.
Bu arada senin Teddy'yle bir konuşalım.
I have a friend who's good with disguises.
Bir arkadaşım kılık değiştirme ustası.
Oh, and it is also our great privilege to have with us tonight a man who has seen firsthand the horrors that Franco and the fascists are inflicting upon his people, he is also my very dear friend, Professor Paco Zarra.
Ve Franco ile faşistlerin bu insanlara saldığı dehşeti birinci elden gören kişinin bu gece bizimle olması bizim için bir ayrıcalık. Kendisi ayrıca yakın dostum olan Profesör Paco Zarra'dır.
If procuring votes with offers of employment is what you intend I'll fetch a friend from Albany who can supply the skulky men gifted at this kind of shady work and spare me the indignity of actually speaking to Democrats.
Devlet makamı teklif ederek oy almayı amaçlıyorsanız, böyle şaibeli işlerde usta adamları bulabilecek Albany'li bir arkadaşım var.
Whether it be... that she wants to meet up with an old friend of hers to have a glass of soju... or go see a movie other with her friend.
Bu eski bir arkadaşla bir bardak soju içmek de olabilir... arkadaşıyla sinemaya gitmek de.
Got a friend with me here today.
Yanımda bir dost getirdim.
Good news, Carter, Gary has a friend with a boat.
İyi haber, Carter. Gary'nin teknesi olan bir arkadaşı var.
She and her friend went over to the victim's house with a rope and a butcher knife...
O ve arkadaşı bir ip ve kasap bıçağı ile kurbanın evine gelmişler.
And that's Joan's best friend Louise, who my dad said was trouble with a capital T, which made Joan, who was always good, like her even more.
Babamın, büyük S ile sıkıntı dediği kendini her zaman iyi olan Joan'a sevdiren, Joan'ın arkadaşı Louise.
Simeoni had testified at a trial against Ferrari, and Lance was working with Michele Ferrari and considered Ferrari a good friend.
Simeoni bir davada Ferrari aleyhine tanıklık etmişti. Lance de Michele Ferrari ile çalışıyor ve onu dostu olarak görüyordu.
Fellas, can I have a few minutes with my friend here alone, please.
Arkadaşlar, buradaki dostumla birkaç dakika yalnız kalabilir miyim lütfen?
Pablo, a friend who was with me, recorded it without telling me, and sent it everywhere.
Pablo adındaki arkadaşım da benimle birlikteydi bana söylemeden kaydetmiş ve her yere göndermiş.
Have a really boring life with my boring friend Casey, who played the flute in band.
Sıkıcı arkadaşım Casey ile sıkıcı bir hayat sür. O grubumuzda flüt çalıyordu.
I'd like to have a chat with your friend.
Arkadaşınla biraz sohbet edelim.
A friend with a license?
Ehliyeti olan bir arkadaş mı?
It's like daddy wanted me to go on a date with his friend's son.
Babamın benden arkadaşının oğluyla buluşmaya gitmemi istediği gibi mi.
RawaI should get the whiff of the conflict between us over Jasmine... an enemy of an enemy is a friend... as soon as he hears this, he will try to join hands with you.
Rawal, anlaşmazlık olsun diye aramıza Jasmine'yi gönderdi. Sen ve ben çatışalım diye. Düşmanımın düşmanı, dostumdur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]