Bu önemli bir şey traducir inglés
1,097 traducción paralela
Bu önemli bir şey.
That's something.
Buna inanamayacağını biliyorum ama Tanrı dünyayı yargılamak için geri dönüyor ve bu önemli bir şey.
I know you can't believe this... but God is coming back to judge the world... and it's important.
Ama, bu önemli bir şey değil!
But, it's not the most important thing!
Bu önemli bir şey.
That's what matters.
Bu önemli bir şey.
That's the important thing.
Bu önemli bir şey.
It's important.
Bu önemli bir şey.
Yeah, it's something.
O adam hakkında pek fikrim yok. Ama madem senin için bu kadar önemli, belki bilmediğim bir şey biliyorsun.
I have a low opinion of the guy, but if it's that important to you, maybe you know something I don't.
Bu önemli bir şey.
This is a great deal.
Bu kadar erken geldiğine göre önemli bir şey olmalı.
You're in a matter of important, yes? so you are up with the bird.
- Bu onun için önemli bir şey.
- This is a big thing for him.
Eğer özünde bir şey değişmemişse bu benim için çok önemli değil.
It's not important if it didn't change what's essential.
Bu önemli bir nokta... ve bir süredir önemli başka bir şey elde edebilmiş değiliz.
This is something... and we haven't had something for a while.
Bir şey öğrendim, Millet bu kesinlikle önemli. Onui fırlatmak bir şey değil bu kaçamak aşkın kanununda var.
The thing I learned, folks - this is absolutely key - it's not the thing you fling, it's the fling itself.
Bir kadını etkilemek için hiçbir şey yapmıyor gibi görünmeye çalışırlar, özellikle de bu, akıllarından geçen en önemli şeyse!
They pretend they're not doing anything to attract a woman, even when it's the most important thing on their minds.
Moda bu kadar önemli bir şey mi?
Is fashion such a serious consideration?
Bir şey yapması, önemli olması için eline geçen bir fırsat bu.
This is his chance to do somethin', be somebody.
Bu iki adamdan önemli bir şey öğrenmiştim.
I learned something from these two men.
ah, çünkü kiliselerin bulundukları konum ile, eee... şey, aslında, bulundukları yer- - açıkçası önemli, dolayısıyla özel bir noktada bulunmalı, ancak bu özellik güzel olup olmamasıyla ilgili değil, daha çok bulunduğu bu konumun enerjisiyle ilgili.
Oh, because apparently, the churches are supposed to be completely in relation with their, uh... Oh, actually, the spot is - has something to do with the actual, uh, importance of that, of that place, so it had to be in a particular landscape, but regardless of, uh, if it's beautiful or not, it was more based on where the actual energy of that place is.
Burada önemli olan şey, eğer ortada savaşılacak bir şey varsa, onun bu savaşın dışında kalamaması.
Thing is, if there's a fight, he can't stand to stay out of it.
Bu, Joe MçAndrew, Sana Önemli Bir sey sÖyleyeçek,
This is Joe McAndrew. He has something important to tell you.
Bir şey can acıttı diye, bu onu daha doğru ya da daha önemli yapmaz.
Just because something hurts doesn't make it more true or significant.
Bu hafta çok önemli bir şey oldu.
Something big has just happened :
Burada önemli olanın ne olduğuna geri dönmek için Bayan Arbiter, sanık Curzon Dax olarak işlediği bütün suçları hatırlıyabilir ve bu duruşmadaki hiç bir şey bu gerçeği değiştiremez.
Just to return us to what's important here, Madam Arbiter, the accused can remember any crimes she committed as Curzon Dax and nothing in this hearing can alter that fact.
Zek'in bizimle pazarlık etmeyecek kadar çok önemli birisi olduğunu mu ima ediyorsun? Asla bu tür bir şey ima etmek istemedik.
Are you implying that Zek is too important to negotiate with us?
Zamanın sürekliliği senin için bu kadar önemli olduğundan dolayı, sana şahsi garanti veriyorum ki : Burada yapacağın hiçbir şey, kimsenin canını acıtmayacak veya tarih olarak bildiğin şey üzerinde olumsuz bir etki yapmayacak.
Since you attach so much importance to the continuity of time I give you my personal guarantee that nothing you do here will hurt anyone or have an adverse effect on what you know of as history.
Burada olduğumdan bu yana, ailenin ne kadar önemli bir şey olduğunu fark etmeye başladım.
Since being here, I've begun to realize how important family is.
Evet bu çok güzel fakat çok önemli bir şey söylemek istiyorum.
Well, it's a tough haul sometime, but let me tell you, it's well worth it.
Ve bu çok önemli bir şey.
And that's the important thing.
Hayır, şaka mı yapıyorsunuz? Tam tersine bu son derece önemli bir şey.
You must be joking, on the contrary.
Belki de bu kurtulmamızı sağlayacak önemli bir şey olabilir.
This may be the very thing that will save us.
Vay canına, bu çok önemli bir şey.
My, isn't that something?
Aldrich'in değindiği nokta McCarthy döneminde önemli bir yere sahipti. Bu da, hedefe giden yolda her şey mübahtır noktasıydı. - Kendinden geçti.
Aldrich " s point, an important one during those McCarthy times, was the end neverjustifiies the means.
Bu gün yapmam gereken önemli bir şey vardı.
There's something important I was supposed to do today.
Freud arkada bu kadar önemli bir şey bırakan birinin aslında gitmek istemediğini söylerdi.
Freud would say that if you leave something this important behind, it means you really don't want to go.
Bütün bu özelliklere daha önemli bir şey katmalı ve çok okuyarak zihnini geliştirmelidir.
And to this she must yet add something more substantial, in the improvement of her mind by extensive reading.
Ve bu düzeltmeyi yaparken insan şeklinde eksiklere ya da bozulmaya neden olduysam bu gerçekten çok da önemli bir şey değil. Hayal edebileceğinizden çok daha yakınım bayım.
And if in my tinkering, I have fallen short of the human form by the odd snout, claw, or hoof it really is of no great import.
bu dini bir şey, önemli olan da bu.
It's religious, that's all that matters.
Ama bu şey, kesinlikle önemli bir bilgi gibi görünüyor.
But it certainly seems a substantial piece of information.
Hem neden birden böyle önemli bir şey oluverdi ki bu?
Why is it so important to you all of a sudden?
Belki de bu o kadar önemli bir şey değildir.
Maybe this isn't such a big deal.
Bu gemi hakkında bir şey var, çok önemli bir şey tam on kere saldırdıkları halde onu yok etmeyi göze almıyorlar.
There's something about this ship, something so important that they won't risk destroying it in a full-on assault.
Ama, kutlamamıza neden olan başka bir şey daha var... ve bu şey, belki de en önemli olanı.
But there's another occasion that's cause for ceIebration- - one that is perhaps the most joyous of all.
Mulder, bu beylerin sana söyleyecekleri önemli bir şey varmış.
Mulder, these gentlemen have something very important to tell you.
Bu hikayenin anlatımında önemli olan şey bize kaynak olan her şey Wade'in büyüdüğü ve tabii benim de büyüdüğüm New Hampshire'in taşra kesimindeki küçük bir kasabada o av sezonu yaşananlardır.
Everything of importance, that is everything that gives rise to the telling of this story, occurred during a single deer-hunting season... in a small town in upstate New Hampshire where Wade was raised, and so was I.
Bu önemli bir sorun değil, yapabileceğim başka bir şey varsa söyleyin.
She's nuts. Regardless to this problem, let me know if there is anything I can do for you.
Bu çok önemli Sean. Kişisel rekabetin çok üstünde bir şey.
This is too important, Sean, and it's above personal rivalry.
Bütün bu konularda önemli olan şey öldürmek öldürmektir, öldürmektir ve bir çocuğu öldürmek de bir yetişkini öldürmek kadar iyi bir şey olmalı.
And the point of this whole thing is that I think a kill is a kill is a kill, and killing a kid should be just as good as killing an adult.
İstiyorum, ama bu mahvedemeyeceğim kadar önemli bir şey.
No, I do. This is just too important for me to screw up.
Anne, bu çok önemli ve üssün süpermarketinde ölçülecek bir şey değil.
It's very important, and it's not something that you check at the base supermarket.
Ve bu çok önemli bir şey.
And it is a big deal!
bu önemli değil 131
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26