English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ D ] / Dıyorum

Dıyorum traducir inglés

10,420 traducción paralela
Nereden arıyorum demiştiniz?
Where'd you say you were calling from?
Birinin gerçeği açığa çıkarabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Biz gidip, birilerine anlatsak, daha kolay olacak, sanki.
I just can't help but think someone's gonna find out eventually, that it'd be easier if we just tell someone now.
Bir numaralı şüphelimizi teşhis edebilecek yalnızca bir kişi var ve o da hatırlamıyorum diyor öyle mi?
The one guy who can I.D. our number-one most wanted, and he says he can't remember?
Ben de onu öğrenmeye çalışıyorum.
That's what I'd like to know.
Ne yazık ki bu duvarların dışına ışınlanamıyorum.
Unfortunately, I can't teleport through those walls.
- Dışarı çıkıyorum.
I'm going out.
Arcadia'yı çok fazla geçtiğini sanmıyorum, onun tüm bildiği bu.
I don't think she'd venture much past Arcadia. It's all she knew. Yeah.
senin gibi değildim geç saatlere kadar çalışıyordum Henry benim için endişeleniyordu "bu, tüm gece devam edemez" ona böyle söylediğimi hatırlıyorum bana "uyumak zorundasın yoksa hiçbir işe yaramayacaksın." demişti ve o gün göğsümde bir kitapla uyuyakalmışım sonra uyandım Jacob evde değildi ben uyuyordum, o ise boğuluyordu.
Not like you. I'd stay up late studying. Henry was worried about me.
İşaretleri nasıl gözden kaçırdım anlamıyorum.
How'd I miss the signs?
Bu formül Bay Schrader'ı epeyce zengin etmiş. Böyle bir ilgi görmek isteyeceğini sanmıyorum.
This formula has made Mr. Schrader a wealthy man many times over, so I doubt he'd want to draw this kind of attention to it.
- Gıdıklanıyorum.
It tickles.
Artık burada çalışmıyorum, ayrıca dışarıda görüşmemizi gerektirecek bir ilişkimiz yok.
I've already left the company, and we have nothing to do with each other to meet in the outside world.
Pekâlâ, gelip seni alıyorum ve bunu kayıt dışı olarak birlikte araştırıyoruz.
All right, I will come and pick you up, and we will search this out off the record.
Görünüş elbette önemli bunu anlıyorum ama yurt içinde ve yurt dışında mücadele veren binlerce askerin aksine ekmek elden su gölden yaşamak çok kolay.
I understand that appearances matter, that a lavish lifestyle is easier to maintain than thousands of soldiers at home and abroad.
Ama sen, sana bakıyorum ve gittiğin yerlere ve ben de bunu bir kez yapmak istiyorum.
But you, I look at you and all the places you go and I'd just like to do that once.
Bon Jovi dışında yani çünkü onu tanıyorum. Niye tam 9'da jakuzide olmak zorundayız?
Except for Bon Jovi, because I do know him, but why did we have to be in the hot tub at exactly 9 : 00?
Orada pek mutlu olacağını sanmıyorum.
Yeah, I don't think you'd be happy there.
Gerçekten mi? Aslına bakarsan orada yaşıyorum. Yani oraya gitseydin seni tanıyor olurdum.
Well, I practically live there, so if you did go there, I'd know you.
Evet anlıyorum ama 70 misafirimiz olacak ve bazıları kasaba dışından.
Yeah, I understand, but we have 70 people coming, some from out of town.
16 yaşındaki birinin bara gitmesine izin vereceklerini sanmıyorum.
I don't think they'd let a 16-year-old go out to a bar.
Bugünlerde pek dışarı çıkmıyorum.
I don't get out much these days.
Kiralama yerinden takım elbisemi almaya gidecektim ve kiliseye doğru gidiyordum ve sürekli şunu düşündüğümü hatırlıyorum...
I'd gone to pick up my suit at the rental place, and I was walking to the chapel, and I remember I kept thinking,
Birbirlerini tanıdıklarını sanmıyorum, sadece ağlıyorlardı.
I don't think they knew each other, they were just crying.
Dürüst olmak gerekirse umurunda olacağını sanmıyorum.
Honestly, I don't think he'd care.
Biliyorum bir Jenny Gilderhorn değil ama bu gece ağır dans etmek istersen ilgilenecek birini tanıyorum.
And I know it's not Jenny Gildenhorn, but if you wanted to slow-dance tonight, I know somebody who'd be into that.
Bak, Teklifin için teşekkürler ama bunun doğru olduğunu sanmıyorum.
Look, I appreciate the offer, I just don't think I'd feel right.
Aynen, başta bize kazık attığını sanıp "Vay be, bu hatundan hoşlanıyorum." dedim.
Yeah, at first, I thought you'd screwed us over and I thought, "Damn. I like this girl".
Dış kapıyı açıyorum.
And I'm opening the outer door.
" Seni şahsen görmek için sabırsızlanıyorum, ama bundan önce, bunun sosyal medyanın her yerine yayıp, kendi çıkarım için kullanmanızı bekliyorum.
"I can't wait to see you in person, " but before that, I'd like to see you post this " all over social media, to exploit it for my own gain.
Burayı seveceğini sanmıyorum.
I don't think you'd like it here at Kappa House.
"ve söylemeyeceğim şeyleri söylüyorum, ve yapmayacağım şeyleri yapıyorum."
"and say things that I never say, and do things that I'd never do."
Hayır, Birchtown'daki her siyah adamı tanıyorum, fakat kocanı tanıdığımı söyleyemem.
No, well I know about every coloured man in Birchtown, but I can't say I know your man.
Elime geçen bu fırsatı Başbakanın Bay Dennis Barnette için yapılan bu etkinliğe katıldığı için teşekkür ederek kullanıyorum.
I'd like to take this opportunity to thank the Prime Minister for joining us in welcoming Mr. Dennis Barnette to Israel.
Lana'nın onu arayıp yardım istemem için bunu yaptığına inanamıyorum.
- I'm sorry? I can't believe Lana set this up. Just so I'd call and ask for help.
tanışmak için sabırsızlanıyorum.
I'd love to meet him.
Birkaç günlüğüne babamın hukuk işlerini halletmek için sabırsızlanıyorum çünkü çalıştığım yerde "ofis dırdırcısı" gibi haksız bir şöhretim var.
I am looking forward to doing a few days of freelance legal work for my dad because, uh, where I work, I've gotten the unfair reputation of being the office nag, which is...
Sizin için iyi bir rehber olacağımı sanmıyorum, özellikle nahoş bir şöhretiniz olduğundan, Majesteleri.
I don't think I'd be the best guide for you, as you have a bit of a reputation, Your Majesty.
Dondurma severim, ve Cindy'den hoşlanıyorum ikisi birlikteyken keyif almam büyük olasılık.
Well, I do like ice cream, and I do like Cindy, so it's pretty likely I'd enjoy those things together.
İşler epey zor ve Sharonla şu Dave denen eleman dışında pek kimseyi tanımıyorum.
Work is tough and I don't know anybody, except for Sharon and this one guy, Dave.
Il Joo sunbae sorulacak soruları verdi ama onları soramayacak kadar utanıyorum.
Senior Il Joo gave me these questions to ask, but I'd be too humiliated to ask them.
Meslek dışı terimler kullanıyorum bu arada.
I'm using laypersons terms here.
Ben iyi Ekselansları bilmek almak istiyorum inanıyorum.
I believe I'd like to get to know His Excellency better.
Anlıyorum ama... Pek tercih etmem.
I'd rather not.
Asıl önemli olanları düşünmek dışında her şey için boşa vakit harcıyorum.
I mean, I waste so much time thinking about everything but what really matters.
Ona de ki, çok isterdim ama mümkün değil çünkü iki yaşındaki bir bebeğe bakıcılık yapıyorum ve gidip bebek bezi almam gerekiyor.
Well, tell him I'd love to, but I can't because I'm babysitting a fucking two-year-old and I have to run out to buy some diapers.
Bana teşekkür edeceğini sanmıyorum.
I don't think she'd thank me for it.
- Hiç sanmıyorum.
- D'you know, I don't think so.
Neden dışarda beklemem söylendiğini şimdi anlıyorum.
I'm beginning to understand why I was instructed to wait outside.
Brancaster'da buluştuğumuzda sezdiğimi söylemek isterdim ama sezdiğimi sanmıyorum.
I'd like to say I had an inkling when we met at Brancaster, - but I don't think I did.
Şimdilerde Florrick kampanyasında çalışıyorum. Bizim için bir otoçağrı kaydı yapabileceğinizi umuyorduk.
Well, no, I'm with the Florrick campaign now, sir, and we were hoping maybe you'd record a robocall for us today.
Ana bilgisayarları dışarıdan erişime mümkün hale getirecek bir zemin kat mühendisi arıyorum.
So I'm looking for a ground-floor engineer to convert the mainframes for outside dial-in access.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]